Bir Dostluk Anısı!..
Sevgili dostlar! AKDEV Genel Başkanı Sevgili Gül KAYRALDIZ’ ın dostluğun, kadirşinaslığın ve vefanın bir gereği olarak Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Manevi Kızı (merhum) Ülkü Adatepe ile ilgili birlikte yaşadığı bir anısını kaleme aldığı bu duygu yüklü yazıyı önemine binaen siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum.
“..Yola çıktığı dostunu yarıda bırakmamanın en büyük erdem olduğunu ilke edinmişti. Onu her zaman sağ kolumda hissetmiş ve ondan aldığım enerji ile daha inançla yürümüştüm.
İnandığı dostlarını hiç yalnız bırakmadı. Ama onun çıktığı yol, verdiği mücadeleyi yarıda bıraktı.
Türkiye'nin pek çok şehrinde konferanslara panellere katılmıştık. O, anılarını anlatmış, küçük kalpleri Atatürk'ün insanı yönüyle ısıtmış, minik bir çocuğu protokolde dünya liderleriyle nasıl karşıladığını ve en önemli anlaşmalarda o minik kızın avucundaki ellerinden nasıl bir enerji aldığını hissettirmişti.
19 Mayıs 2012. Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nın halk nezdinde kutlanmasının ilk hayata geçirildiği bayram gününü takip eden 22 Mayıs’tı. Çoğunluğunu hukuk fakültesi öğrencilerinin oluşturduğu Marmara Üniversitesi Cumhuriyet Gençliği Kulübü’nün davetlisi olarak konferans salonuna gelmiştik.
Salonda 30 öğrenci ya var ya yoktu. Okul genel sekreteri ve birkaç öğretmen. Her nedense okulda davet levhası kaldırılmış ve öğrencilere gereken duyuru yapılamamıştı.
Öğretmenleri yoğun iş programlarını öne sürerek gelememişlerdi.
Gençler daha önce Kazım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir ve İsmet İnönü’nün kızı Özden Toker organizasyonlarındaki beklentilerinin bile karşılaşmadıklarını belirterek, mahcubiyet içindeydiler.
Başkanları hukuk öğrencisi Onur Çare çok üzgündü ve hayal kırıklığı yaşıyordu.
Yanıma gelerek, Atatürk'ün manevi kızı Ülkü Adatepe’ye karşı çok mahcup olduğunu bana söyleyince; "Hiç üzülme çok güzel bir organizasyon olacak. Hem de tahmin edemeyeceğin kadar medyada yayınlanacak. Senin ve arkadaşların için muhteşem bir 19 Mayıs hatırası olacak." demiştim.
Plaketi verecek kişi yoktu. Atatürk Kültür Dayanışma Eğitim Vakfı Genel Başkanı olarak bu onuru ben yasadım. Gençler plaketi benim vereceğimi duyunca çok sevindiler.
Fakülte Sekreteri hanıma "Gençlik Marşı'nda" bana eşlik edip
etmeyeceğini sorduğumda, sevinçle “Evet” cevabını aldım.
Gözlerinde Atatürk Cumhuriyeti'nin Kara Fatmalarının, Şerife Bacılarının ve Halide Edip Adıvar'ların kısacası Halide Onbaşı'nın ışığını gördüm. Heyecanla "Elbette okurum" dedi.
Ülkü Hanım, Atatürk ve Dolmabahçe’deki minik kuzusunu, vefatına yakın ‘Ne olursa olsun ona yalan söylememesini’ tembih edişini, “Canım Atatürkçüğüm üşürsün" diyaloglarını anlatırken, koca bir tarih yazan liderin bu çocuğun şefkatli kalbinde nasıl eridiğini hissettik ve gözlerimiz doldu.
Bir ara, Nazım Hikmet'in Mavi Gözlü Dev şiiri gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti. O mavi gözlü bir devdi, minnacık bir kadını (çocuğu) sevdi...
Nedense hüzünlü bir konferanstı. Ülkü’nün son cümlesi, “Her zamanki gibi onda bulduğum şefkati ve güveni yaşamım boyunca hiçbir zaman kimsede bulamadım.” oldu. Aynı Türk halkı gibi diye düşündürdü bizi. Coşkuyla ve hüzünle alkışladık. Salon gitgide kalabalıklaşıyordu, neredeyse hiç yer kalmamıştı. Konferanstaki sinerji okulun dışına taşmıştı.
Sıra bana gelmişti, o duygu yükü altında ne konuşacağımı bilmiyordum..
Türkiye genelinde bir elin parmakları kadar belediye 19 Mayıs'ı kutlamaya ve Atatürk'ü anmaya çalışmıştı. Boynu bükük bunu ifade etmeye gayret ettim. Sözlerimi moral olsun diye alkışlarla kestiler sonra Atatürk'ün Samsun'a çıktığında o kırık dökük Bandırma vapuruyla çaresiz Milli Mücadele günlerinde yine kırık dökük bir arabayla Anadolu'nun içlerine dava arkadaşlarıyla giderken
Dağ başını duman almış
Gümüş dere durmaz akar
Güneş ufuktan şimdi doğar
Yürüyelim arkadaşlar..
Sesimizi yer gök su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin
İnlesin,inlesin..
Marşını söyleyerek özellikle "Güneş ufuktan şimdi doğar" bölümünde nasıl moral bulduğunu anlattım. “İsterseniz bugünde bir avuç umut olsun diye birlikte söyleyelim mi?” dedim..
Salon ayaktaydı.Herkesin eli havada özelliklere küçük Ülkü ayağa fırlayarak marsın coşkusunu öğrencilerle paylaştı..
Onu hiç bu kadar mutlu, umutlu ve heyecanlı görmediğimi düşündüm. Plaketini verirken "İyi ki seninle yürümüşüm.." dedi. Çok duygulandım. Dile kolay 10 yıl..
O günün başarılı organizatörü Onur da bize sarılarak arkadaşlarıyla eşlik etti.
Ülkü'nün dediği gibi;
En azından duyarsız bir çoğunluğa değil, duyarlı ve vasıflı bir topluluğa ulaşmıştık..
Atatürk'ün vurguladığı gibi “Hayat bazen merhaba,bazen elveda..”
Elveda Ülkü… Merhaba cumhuriyetçi gençlik ve idealleri
Oysa Atatürk gençliği bir hiç uğruna kaybolan değil kazanılan gençlikti.
Sembolü 19 Mayıslardi. Yazık ki her gün şehitler, şehitler. Ve 20’li yaşlar.
Onlar gözlerde yaş değil Atatürk'ün Türkiye’ye emanet ettiği yarınlardı..
"Yarınlar Bizim Olunca" diye ödülü yazılar yazdık ama bizim jenerasyon sözünü tutamadı.
“Verilmiş sözlerin bir namusu vardır" dedik ama aynı “19 Mayıslar” gibi “gençliğe ve yarınlarımıza” sahip çıkamadık..
Çok geç olmadan Atatürk'ten aldığımız feyizle, korkusuzca ve moralle tek yumruk, tek ulus,tek hedefle…
Güneş ufuktan şimdi doğar
Yürüyelim arkadaşlar..!
yukselmertoglu@hotmail.com
www.akdenizteelvizyonu.com