Bir Başka Yozgat Tarihçesi
Gömü köyünün üç kilometre batısında bulunan Ören diye bildiğimiz bir yer vardır. Burada vaktiyle adı Yozgat olan büyük bir şehir varmış. Gömü köyü halkı, batık şehir dedikleri bu yere pek önem verirlerdi.Her yıl orayı baharla birlikte koruma altına alırlar ve hıdrellez günü gelinceye kadar oraya hiçbir canlıyı sokmazlardı.
Gömü köyünde Hıdrellez kutlaması çok anlamlıdır. Ören'de köyün yarısı kurban keser, pilavlar dökülür oraya gelen köy halkına ikram edilirdi. Ayrıca Ören'de bulunan yatır, köy halkı için çok önemlidir. O yıl kurak geçiyorsa topluca yağmur duaları yapılırdı. Rivayete göre, 1400- 1500 yıllarında Han- Bayat yolu üzerinde, arkası dağ, önü ova olan bu şehir, Eski Gömü'den (aşağı yortu) su kanalı olan, havası güzel, suyu bol, dağ bölgesinde hayvancılık, ovasında çiftçilikle ve meyvecilikle uğraşılan güzel bir şehirmiş.
Hala günümüzde bile o yerlerde bağ veya ağaç kütükleri çıkmaktadır. Bu alanda yer yer yanmış küllerin görünmesi, bir de oymalı taşların sıkça köylüler tarafından götürülüp avlu duvarlarına süs olarak örülmesi, buranın tarihiyle ilgili merakların canlı kalmasına yol açmaktadır.
Bu batık şehrin büyük bir şehir olduğu her halinden bellidir. Rivayete göre, Fatih Sultan Mehmet 1481de vefat eder, büyük oğlu ikinci Beyazıt Amasya valisi iken İstanbul'a gelerek babasının tahtına oturur. Cem Sultan bu hadise üzerine küçük kardeş olmasına rağmen, tahta ben oturacağım diyerek, Konya Türkmenlerinden beş yüz süvariyle Bursa'ya hareket eder.
Önce yukarıda adı geçen Yozgat şehrine gelirler. Yozgat Türkmenleriyle anlaşıp yüz kadar süvaride oradan alarak Cem Sultan'ın askerleri Bursa'ya hareket eder. Cem Sultan, Bursa'da namına para bastırır, hutbeler okutturur ve kendisini padişah ilan eder. Bunu duyan ikinci Bayezid İstanbul'dan kuvvetli bir ordu ile Bursa'ya hareket eder. Askeri gücü zayıf olan Cem Sultan bozguna uğrar, Konya'ya kaçmak zorunda kalır.
Oradan Mısır'a, Mısır'dan Fransa'ya gider. Ağabeyi olan Bayezid, Cem Sultan'ın geçim masrafını Türkiye'den gönderme suretiyle temin eder. Öte yandan Cem Sultan'ın hadisesi üzerine, Yozgat şehri cezalandırılır. İkinci Bayezid kendisine baş kaldıran Yozgat halkına ferman çıkartır, şehrin yakılıp, yıkılması ve yok edilmesi için vazifeli memurlarını gönderir. Memurlar, halk şehrin içindeyken yakmaya kıyamazlar, şehrin ileri gelenlerini toplayıp durumu anlatırlar. "Padişahın haberi olmadan, biz size biraz mühlet verelim bu arada pahada ağır, yükte hafif neyiniz varsa toparlayıp bir an evvel buralardan başka yerlere gidin, yoksa Sultanın emri var şehri hemen ateşe vereceğiz" derler.
Yozgat ahalisi bunun üzerine toparlanarak şehri terk ederler ve Yozgat şehri ateşe verilir, koca bir şehir yana yana kül olur. Hala yer yer külleri görülmektedir. Yozgat ahalisinin nereye gittiğine gelince, onların bir kısmı Ankara'da şimdiki adı Elmadağ olan ilçeye yerleşmişler, yakın tarihe kadar Elmadağ'ın adı bu hadiseden dolayı "Asi Yozgat" diye geçiyormuş. Diğer bir kısmının da Çapanoğlu Yozgat'ına gittiği rivayet edilmektedir. Özet olarak bu şehrin tarihçesi bu güne kadar böyle anlatıla gelmiş.
Emirdağ civarındaki Yozgat zamanında, fazlaca yerleşim yeri yokmuş. Şimdiki Bayat dediğimiz ilçe Selçuklular devrinde, yani 1300'lerde ileri karakol olarak o bölgeye yerleştirilmiş. O zamanlarda Afyonkarahisar ve Bolvadin de yerleşim yeri olarak varmış. Umumiyetle ormanlık olan bu bölgeye Yörük ve Türkmen aşiretleri 1700'lerden sonra gelip yerleşmişler. Tarihin akışından anladığımıza göre Yozgat'la, Emirdağ'ın kan bağı, akrabalığı yok. Fakat her iki ırk da Anadolu'ya Türkmenistan'dan geldikleri için ezeli bir akrabalık olabilir. Zira her iki aşiretin de örf ve adetleri birbirlerine çok benzemektedir. Aradan binlerce yıl geçmesine rağmen bozulmadan günümüze gelen bazı benzerlikler hemen hemen birbirinin aynıdır. Bu benzerlikler en çok yemek çeşitlerinde, konuşma lehçesinde, adet ve geleneklerde kendisini göstermektedir. Bu durumda akrabalık olmasa da bir kültür bütünlüğü karşımıza çıkmaktadır. "