content Güney Marmara Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
01 Eki

Bir Asit Fabrikası Yetmez!..

Birden Bandırma’nın koruyucu meleği kesilen Maliye Bakanımız Kemal Unakıtan, Dutlimanı taraflarına sülfürik asit fabrikası kuracakmış.

Doğru mu, yalan mı, gelecek günlerde hep birlikte göreceğiz.

Bakıyorum da, şimdiden bazı kesimler karşı çıkıyor.

Nedenini de anlayamıyorum.

Aslında bence bir tane sülfürik asit fabrikası yetmez Bandırma’ya!..

Zaten bir Eti Madencilik’e ait, bir de Bagfaş’a ait sülfürik asit fabrikasına ilave olarak sadece bir tanecik mi sülfürik asit fabrikası uygun görülüyor koskoca Bandırma’ya!.. Biz bu kadar mı değersiziz?

Valla bana sorarsanız, Bandırma’nın dört bir tarafını sülfürik asit fabrikaları ile donatalım!..

Yıllar yılı üniversite kenti yapacağız diye uğraşıp da, bir halt yiyemediğimiz Bandırma’yı bari sülfürik asit fabrikası kenti yapalım.

Hatta, sülfürik asit fabrikası da yetmez bence... Ne kadar deterjan fabrikası varsa, ne kadar gübre fabrikası varsa, kısacası ne kadar kimyevi madde üreten ve atık çıkaran fabrika varsa, hepsini Bandırma’ya taşıyalım...

Nasıl olsa elbirliği ile içine ediyoruz!..

Kimsenin de gıkı çıkmıyor. Bari içine edilmesini daha da hızlandıralım.

Baksanıza, asit fabrikası zırt pırt asitli gazları salıyor, koskoca bir köyü kanser yaptık, şimdi de üniversite öğrencilerini zehirleyip, Bandırma’dan kaçırmak için çaba harcıyoruz!..

Sonra, bir sürü kuduz köpek Bandırma sokaklarında cirit atıyor. Habire birilerini ısırıp duruyor. Hep birlikte kudurmamız yakındır.

Koskoca kenti kuduzdan dolayı karantinaya aldırdık...

Kuduz olayından dolayı gündemden düşmüyoruz. Lan-man unutuldu valla...

Bari içine etmeyi hızlandıralım...

Hayvanseverler ortalarda da

insanseverler nerede acaba?

Koskoca kenti kuduz olayından dolayı karantinaya aldırdık ya...

Bandırma’nın cadde, sokak ve meydanlarında, köpekler hâlâ cirit atıyor, hâlâ oluşturdukları çetelerle dolaşıyor.

Soruyorum, “Bu kadar köpek neden toplanmıyor?” diye...

Aldığım cevap çok ilginç; “Hayvanseverler engel oluyor!..”

Efendim, şimdi belediye yeni bir firma ile anlaştı. Hayvan barınağındaki köpeklere onlar bakıyor.

Biokim firması, Bandırma’nın cadde ve sokaklarından toplayabildiği köpekleri barınağa götürüyor ve burada önce kısıklaştırdıktan sonra, salıyordu.

Ancak, şimdi kuduz olayı artınca Başkan Recep Eraydın’ın talimatı ile toplanan bütün köpekler artık salınmıyor ve barınakta, barındırılıyor.

Yalnız burada bir sorun var. Hatta iki sorun var.

Birincisi, Bandırma’da hayvan barınağı var diye çevre il ve ilçelerden toplanan köpekler, kamyon kamyon getirilip, geceleyin kentin yakınlarında ya da içlerinde kuytu bir sokakta salıveriliyor.

Anlayacağınız topla topla bitmiyor.

İkinci sorun ise, hayvanları gündüz toplamaya kalktıklarında, hayvanseverler büyük sorun çıkarıyormuş. Daha doğrusu engel olup, toplayan görevlilere saldırıyorlarmış üstelik.

Hava kararınca da, hayvanları yakalamak büyük problem oluyormuş. Çünkü, ancak uyuşturucu atan silahla yakalanabiliyormuş köpekler.

Bu silah da ses yaptığı için, hayvanseverler, köpekleri öldürüyorlar sanıp, görevlileri darp etmeye kadar götürüyormuş işi... Görevliler de durumu bir türlü anlatamıyorlarmış.

Sonuçta hayvanseverler baskın çıkıp, Bandırma sokaklarında dolaşan köpekleri toplantırmıyor...

Toplu bir kuduz olayı yaşanırsa hiç şaşmam. Bir de asıl şaşırdığım bir başka konu, insanseverler nerede?

Hepsi birden mi kayboldu yoksa!..

Demek ki, yaygın basın için yasak kalktı!..

Televizyonların son günlerdeki en fazla yayınladığı haberlerden biri olan Hrant Dink’in öldürülmesinden yarım saat sonra bir polis memuru ile bir polis muhbirinin telefon konuşmalarını, izlemişsinizdir.

Yani, konuşmalardan bu işin polis tarafından planlandığı ve bir çeteye pas edildiği anlaşılıyor.

Dikkat ettiyseniz, ben ne polis memurunun adını, ne de muhbirin adını yazdım. Çünkü bize yasak!.. Biz yerel basınız!..

Amma, eğer durum yaygın basın ve yayın için söz konusuysa, kanun manun geçerli değildir. Onlar istedikleri gibi yazar da, çizer de, görüntü de verir.

Hatta, Habertürk’te haberin ardından spikerin yorumu “Bakalım telefon kaydı, pazartesi günü yapılacak mahkemeyi nasıl etkileyecek?” oluyor!..

Güya savcılık soruşturması başladığı andan itibaren, olayla ilgili haber de yapamazsınız, yorumda da bulunamazsınız!..

Yeni Türk Ceza Kanunu’nun 277’nci maddesi öyle diyor.

Diyor da, sadece bizim için yani yerel basın için geçerli demek ki. Çünkü, hiçbir yaygın basının iplediği dahi yok.

Haa bu arada, eğer bu dinleme kayıtları polis tarafından tutuluyorsa, bunları kim böyle ortalığa sızdırdı Allahaşkına?

Bunların hesabını soracak bir Allah’ın kulu çıkacak mı bakalım. Göreceğiz...

DTP’liler gemi azıya aldı

Adam çıkmış televizyonlardan bangır bangır bağırıyor; “Buna kahramanlık mı diyecekler!.” diye.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, talimat vermiş, onbinlerce askeri, 9 masum gencin üzerine sürmüş!..

Türk Ordusu da, Türk Hükümeti de bundan utanmayacak mıymış!..

Eğer buna kahramanlık derlerseymiş, onlar da direneceklermiş!..

Konuşan DTP’nin genel başkan yardımcısı.

Kolladığı ve koruduğu da, Türk askerine kurşun sıkan, hergün birkaç tanesini şehit eden, kahpelikle, kalleşlikle pusu kurup, uzaktan kumanda ile patlattığı mayınlarla can alan PKK eşkiyası...

Ve adam yüzlerce kişinin önünde adeta yemin ediyor, “Eğer bizim dağa çıkıp çarpışmamız isteni-yorsa, onu da yaparız...”

Baksanıza, askerin dur ihtarına uymayıp, öldürülen bir kişinin durumu yargısız infaz diye Tunceli’de, İstanbul’da nümayiş yapıyorlar, ama PKK eşkiyasının minibüsü tarayıp da 12 kişiyi birden öldürmesine kayıtsız kalıyorlar.

Demek ki, onların yaptığı yargılı infaz!..

Düşünüyorum da, Türk Devleti PKK eşkiyasına karşı hiç bu kadar çaresiz, hiç bu kadar duyarsız kalmamıştı...

Anlamak mümkün değil...

Adamlar istedikleri gibi baskın düzenleyip, istedikleri yeri bombalıyor, kurşunluyor, öldürüyor ve bizler de böylesine sessizlik içerisinde gelişmeleri izliyoruz...

Neredeyse artık TBMM’de toplantılar düzenleyip, PKK’yı legal bir hale getirip, kürsüde eşkiya başına söz hakkı bile isteyecekler. Nasıl olsa ses çıkaranımız yok ya...

Baksanıza kendi etnik kimliklerinden olanların dahi canına kıymaktan kaçınmayan bu eşkiyaya DTP’liler sonuna kadar sahip çıkıyor.

Rakip olarak da Türk Ordusunu görüyor.

Vah bize ki, ne vah...

Türklerde mongol tipi mi var acaba?

Başbakan Amerika’da, Amerikalı yetkililerin gözünün içine baka baka “PKK’nın elinde Amerikan ordusuna ait tank, top, tüfek gibi her türlü silah var. Adamlar sizlere ait silahları bize karşı kullanıyor, haberiniz olsun!..” diyor.

Karşılığında da, “Allah Allah... Bak sen!.. Nereden bulmuşlar acaba?” diye soruşturma komisyonu kuracaklarını söyleyen yetkili buluyor.

Birisi de, “Yok canım, siz yanlış görmüşsünüzdür. Biz öyle şey yapmayız” diye kafa buluyor.

Adamların her türlü isteğine kayıtsız şartsız “eyvallah ağam” deyince sonucu da böyle oluyor demek ki...

Bizleri resmen mongol yerine koyup, aptal muamelesi yapıyorlar.

Sanki yıllardan beri PKK eşkiyasına her türlü lojistik desteği veren bir başka ülkeymiş gibi...

Ne yaparsınız, ensemizi dönüp, “vur” deyince, onlar da ağzımızdaki lokmayı da alıyorlar...

Bu duruma da düştük ya

Etiketler : , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank