Ekonominin Temel Sorunu: Niteliksiz Büyüme
Bir Araştırmanın Öğrettikleri (Ekonominin Temel Sorunu: Niteliksiz Büyüme)
İki değerli uzmanın araştırmasının sonuçları Türkiye ekonomisi üzerine çarpıcı sonuçlar ortaya koymaktadır: (İlknur Pulak Ve Gülçin Manzak, Temel Makroekonomik Fiyatların Türkiye İmalat Sanayi Üretimi Üzerine Etkileri, MPM, Kurum İçi Çalışma,2010, Ankara)
Çalışmada vurgulanan önemli noktaları, ortaya konan bulguları ve bunların yorumlarını kısaca özetleyelim:
Fiyatlar arz ve talebin eşitlendiği noktada belirlenir. Arz ve talep düzeyinin belirlenmesinde de fiyatların etkisi olur. Değişkenler arasında karşılıklı etkileşimler gerçekleşmektedir.
Bu çalışmada araştırılan konu, makroekonomik fiyatların(reel faiz, reel kur, reel ücret) imalat sanayi üretimi veverimliliği üzerindeki etkilerini görebilmektir. 1992-2008 dönemi incelemeye alınmıştır.
Önemli bulgulardan biri; reel ücret dışındaki değişkenlerin üretim üzerinde etkili olduklarıdır. Yani, reel faiz ve reel döviz kuru üretim hacminde önemli etkiler yapmaktadır.
Reel kur ile üretim grafiklerine birlikte bakıldığında, 2002’den sonra her iki değişkenin birlikte aynı yönde hareket etmesi dikkat çekicidir.
Şekil 1: Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi 1992-2008 (1995= 100)
Kaynak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası İstatistikî Veriler (http://evds.tcmb.gov.tr/), Erişim Tarihi: 03.11.2009.
Şekil: İmalat Sanayi Üretim Endeksi 1992-2008 (1997=100)
Kaynak: www.tuik.gov.tr, Erişim Tarihi: 29.10.2009.
Bu dönemde Türk Lirası giderek değerlenmiştir. 2001 sonrasında da aşırı değerli durumda ilerlemiştir. İki değişkenin, reel kur ile üretimin paralel trendde gitmesi, aşırı değerli Türk Lirası sayesinde daha ucuza ithal edilen girdi ve ara mallarının, üretimi artırdığı şeklinde açıklanabilir. Bu değerlendirme üretimin ve dolayısıyla ihracatın ithalata bağımlı olduğu görüşüyle örtüşmektedir.
Sonuçta, yurt içine akan sıcak para, Türk Lirasının aşırı değerlenmesine sebep olmaktadır.
Oysa döviz kuru, imalat sanayi üretimini artırmak yönünde kullanılması gereken bir araçtır. Bu değişkeni “…bütünlüklü bir makro politika çerçevesinde kontrollü tutmak…” ülkeye daha yararlı olacaktır.(a.g.e. sf;6)
Araştırmada diğer önemli bir bulgu da; reel faizlerin üretim üzerinde önemli etkide bulunduğudur. Ancak bu direkt, üretimi yönlendiren bir araç olarak değil de, ülkeye sermaye girişi sağlamak yönünde kullanılmaktadır. 2002-2007 döneminde de yüksek reel faiz oranları ile sıcak para akışı sağlanarak yüksek büyüme hızlarına erişilmiştir.
Şekil: Gerçekleşen Reel Faiz Haddi 1992-2008 (%)
Kaynak: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası İstatistikî Veriler (http://evds.tcmb.gov.tr/), Erişim Tarihi: 03.11.2009.
Faiz değişkeni için de önerilen politika, faiz düzeyinin sıcak sermaye hareketleriyle yaşanan kısır döngüden kurtarılması ve yatırımla ilişkisinin ön plana çekilmesidir. Bu olduğunda faiz haddi yatırımı, üretimi ve istihdamı artıran etkin bir politika aracı olarak devreye girecektir.
Reel ücretler niçin üretim üzerinde etkisizdir? 1992-2008 döneminde reel ücretler giderek azalmaktadır. Burada daha ayrıntılı bir gözlem için ücretleri toplam üretim maliyeti içindeki payına da ayrıca bakılmasında yarar bulunmaktadır.
1994 ve 2001’de reel ücretlerde önemli düşüşler olmuş ve 2001 sonrasında da hep aynı düzeylerde seyretmiştir. Bunun nedenlerinden biri, yüksek işsizlikten dolayı artan işgücü arzının ücretler üzerinde olumsuz etki yaratmasıdır.
Önemli bir bölüşüm göstergesi olarak ücretlerin düşüklüğü ile verimlilik artışları arasında çelişkiler bulunmaktadır. Yaratılan katma değer üretime katkıda bulunanlar arasında adil biçimde paylaşılmamaktadır.
Emek verimliliği endeksi üretim ve istihdam değişkenlerinin hareketinden doğrudan etkilenir. Bu dönemde üretim artarken istihdam seviyesinde önemli bir artış olmadığı gözlenmektedir.
Burada ortaya çıkan verimlilik artışının statik bir özellik taşıdığı, aynı sayıdaki çalışan ile daha çok üretildiği belli olmaktadır. Oysa işsizliğin en önemli ekonomik sorun olduğu ülkemizde önemli ve gerekli olanın dinamik verimlilik denen ve üretim, istihdam ve verimliliğin hep beraber arttığı bir büyüme modelinin uygulanmasıdır.
Şekil-4: İmalat Sanayi Üretimde Çalışılan Saat Başına Reel Ücret Endeksi 1992-2008 (1997=100)
Kaynak: www.tuik.gov.tr, Erişim Tarihi: 29.10.2009
Şekil-5: İmalat Sanayi Kısmi Verimlilik Endeksi 1992-2008 (1997=100)
Kaynak: www.tuik.gov.tr, Erişim Tarihi: 29.10.2009.
Sonuç ve öneri:
Verimliliğin istihdam artışıyla beraber artabileceği bir ortam yaratmak politika yapıcıların başlıca görevlerindendir. Bu ortam verimlilik artışlarıyla elde edilen fazlanın tekrar yatırıma dönmesini teşvik eden makro politikalar sayesinde mümkün olabilir. Bu politikalar, çalışma boyunca değinildiği gibi şu anki faiz, döviz kuru, ücret ve üretim politikalarının gözden geçirilmesini gerekli kılmaktadır
Bu ortamda izlenmesi gereken politika, ülkenin tüm kaynaklarının verimli bir şekilde kullanılarak, önceden belirlenmiş hedefler doğrultusunda tahsisini sağlamaktır. Yatırım, yani ülkede sermaye birikiminin artması, hem istihdamı artıracak hem de teknik gelişme için uygun ortam sağlayacaktır. Bunun gerçekleşme olasılığını, piyasa aktörlerinin rasyonel davranma ihtimaline bırakmaktansa, devletin sadece düzenleyici olarak değil, en azından yönlendirici olarak da görev alması şarttır. Bu şekilde sağlanacak üretim artışı, hem ülke kaynaklarının verimsiz kullanımını önleyerek hem de yeni yatırımlar yoluyla istihdamı artırarak ülkede genel bir refah artışı sağlayacaktır.