content

ikradan-mahyaya-aydinlanma

08 Kas

Kürtçe “Bilinmeyen Bir Dil” Mi?

Platonik bir aşk anlatılır Diyarbakır’da; Pışo Meheme (Kedi Mehmet) Diyarbakır’ın en güzel kızlarından biri olan lise öğrencisi Asiye'ye (Aso) âşık olur. Ne var ki Pışo Meheme hem utangaç hem de ilkokuldan terk olduğu için Asiye’ye karşı çok çekingen davranmaktadır. Aşkı dillerde olduğu halde Pışo Meheme arkadaşlarının bütün ısrarlarına rağmen Asiye’ye aşkını anlatmaya cesaret edemez. Aşkını ilan etmese de Asiye’ye çaktırmadan her sabah evden okula, akşam da okuldan eve ona refakat eder. Zaman zaman Asiye Pışo Meheme’ye selam verip hal hatır sorar. Pışo Meheme de bu selam ve sormaları aşkına karşılık olarak algılar. Pışo Meheme her gün -ne olur ne olmaz diye- okulun kapısına adeta kamp kurup Asiye’yi “kazadan, beladan ve kem gözlülerden” koruma görevi üstlenir. Bazen Asiye ile ilgili “maraz” çıkmasına sebep olacak söz söyleyenlerle kavgalar eder. Öğrenciler de doğal olarak Asiye’nin olan bitenden haberdar olduğunu düşünüyorlar.

Günler, haftalar, aylar bu minvalde geçer. Artık bahar sonu, Asiye okulunu bitirecek. Arkadaşları Pışo Meheme'yi Asiye ile konuşup tatilde de buluşmayı teklif etmek için ikna ederler.

Pışo Meheme okulun paydos ziliyle beraber gazete kâğıdına sardığı kan kırmızısı gülü Asiye’sine vermek için cebinden çıkarıp okulun kapısına dayanır. Asiye okulun kapısından dışarı çıkar çıkmaz herkesin göreceği şekilde kendisine gülü uzatır ve Diyarbakır’ın harika şivesiyle;

“Kız Aso, ta’tile giriyıx, bundan béle nerde bulışiyıx aşqım? (Kız Asiye, tatile giriyoruz, bundan sonra nerede buluşacağız aşkım) der.

Asiye şaşkına döner ve İstanbul şivesiyle;

Ne aşkı, ne buluşması? Biz seninle tanışmıyoruz bile. Kimsin sen, adın ne?

Pışo Asiye’nin artık kendisine ihtiyaç duymadığını ve bu yüzden aşkını inkâr ettiğini düşünüp;

Wey! Şimdi béle oldıx he? Héç tanışmiyıx, adımi de bilmisen éle mi? der. (Vay! Şimdi böyle mi olduk? Hiç tanışmıyoruz, adımı da bilmiyorsun öyle mi?)

Malazgirt Savaşı öncesi Kürtler ebedi kardeş olarak düşündükleri Türk kardeşlerine haber yollarlar:

Em li ba wene, bi werene (Biz sizden yanayız, sizinleyiz)

Emé pevre düjmin weki teyran bela bikin. (Düşmanı/Bizans’ı beraberce kuşlar gibi darmadağın edelim)

Ya Xwedé, ya Allah…

Evet, Türk kardeşlerimizle ilk diyalogumuz işte böyle başlamıştı. O gün ve daha sonraki asırlarda Kürtçe hiçbir zaman “bilinmeyen bir dil” değildi, olmadı.

Olabilir, birileri duymamıştır. Ama ona “bu dil Kürtlerin dilidir ve bu dilin adı Kürtçedir” denildiğinde olay biterdi.

Şimdi ise nüfusunun % 95’i Kürt olan ve % 80’i Kürtçe konuşan bir ilde o ilin yargıçları, savcıları Kürtçe konuşan zanlıların diline “bilinmeyen bir dil” deyip tutanaklara geçirmişler.

KCK tutuklularından bahsediyorum.

KCK nedir, necedir bu yazının konusu değildir. KCK davasının siyasi mi, hukuki mi olduğuna da değinmeyeceğim.

Ama duruşmada Kürtçe savunma (çok istememe rağmen duruşmaların bir an önce bitmesi ve buna bağlı beslediğim umuttan dolayı) “ille de” gerekliydi  diyemem.

Fakat,

KCK tutukluları savunmalarını Kürtçe yapmak istemişler ise mahkeme heyetinin böyle aşağılayıcı bir tavır sergilememesi gerekiyordu.

Yargıçlar KCK davası duruşmasında yargılananlardan biri(leri)ni savunmasını kendi anadilleriyle yani Kürtçe yapınca;
Kayıtlara ”bilinmeyen bir dil konuştuğu için” diye geçirip şahsı duruşma salonundan dışarı çıkarttılar.

Gerekçe;

“Bilinmeyen bir dil” konuşmuşlar.

1000 yıllık kardeşlerinin dili,

Selahaddin-i Eyyubi'nin dili...

Devlet bu ülkede Kürtlerin yaşadığını ancak 80 yıl sonra kabul edebildi. Peki, biz bu Kürtlerin bir dili olduğunu ve bu dile Kürtçe denildiğini ne zaman kabul edeceğiz?

Öyle ya, bunlar kuşdili konuşmadıklarına göre bir dilleri ve dillerinin bir de adı olmalı, değil mi?

Malazgirt’ten bugüne bildiğiniz bir dili ne çabuk “bilinmez ve belki de ‘sizce’ hiçbir zaman bilinemez” bir dile çevirdiniz?
TRT6 hangi dilde yayın yapıyor?

El insaf!
Bu dil dedim ya Malazgirt’te anlaştığımız bir dildi.

Hani Osmanlı döneminde de yazışmalarda kullandığımız dil var ya, işte o dil: Kürtçe.

Hani TRT6 açılınca Sayın başbakan’ın TRT6 hayırlı olsun anlamında “TRTŞEŞ bi xeyr be” demişlerdi ya, işte o dil: Kürtçe.

Hani 2009'da TBMM’de konuşulunca “bilinmeyen bir dil” diye zabıtlara geçilmişti ve sonradan –sözüm ona düzeltme babında; “anlaşılmayan bir dil” olarak kayda geçirildi ya, işte o dil: Kürtçe.

Çanakkale Harbinde düşmanın gelişini haber vermek için dürbünle bakan bizim dedemiz olan er Hüseyin Balıkesirli kardeşi olan diğer bir er olan sizin dedeniz bizim de büyük amcamız olan Orhan’a;

“Bıra way dixuyen (kardeş işte görünüyorlar) diye sesleniyordu. Orhan kardeşi de pek ala o dilin Kürtçe olduğunu biliyordu.

Malazgirt’te biliniyordu,

12 Eylül faşist darbesi döneminde yasaklanınca da biliniyordu,

Kız alıp verirken bu dilin Kürtçe olduğu biliniyordu.

Ama duruşmanın Saygıdeğer yargıçları bu dilin hangi dil oluğunu “bütün sorup, soruşturmalarına rağmen” bilemediler! Asırlardır bildikleri dili… Pışo Meheme’nin sevdiği Aso’ya söylediği gibi: Şimdi béle oldıx he?

Demem o ki,

Mahkeme heyeti kardeşlerinin diline “bilinmeyen bir dil” dememeliydi. Tutukluların mahkemenin işini zorlaştırılmaması için anlamadıkları Kürtçe ile savunma yapmamalarını talep edebilirlerdi.

"Bizim anlamadığımız dildir, deyip tercüman istiyoruz" diyebilirlerdi.

Her neyse en azından kardeşlerinin diline “bilinmeyen dil” yakıştırmasının ne kadar incitici ve yaralayıcı olduğunu bilmeliydiler. Belki de” dil yarası” dedikleri aslında budur!

Sayın yargıç;

O “bilinmeyen dil”in adına Arapça Kurdî, İngilizce Kurdish, Türkçe de ise Kürtçe diyorlar. Yani Kürt kardeşlerinizin dili…

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

4 Kere Cevaplanmış to “Kürtçe “Bilinmeyen Bir Dil” Mi?”

  1. 1
    ibrahimî Feyzullah Says:

    Keké Ehmed,
    KCK davasından yargılananların illa Kürtçe savunma yapacağız demesi(ki bazıları Kürtçe yapabilecek derecede Kürtçe'yi bilmiyor)ihtiyaçtan değil, siyasetten, bunu siz de takdir edersiniz.
    Ammavelakin, normalleşen bu zaman diliminde, Kürtçe savunma yapmanın kime zararı olacak. Devlet aklı faal olsa; tamam savunmanızı Kürtçe yapın der, mahkeme salonunda bir tercüman bulundurur. Yani çok basit bir çizik, mantıklı hareket edememekten bir cerahete dönüşmüştür. Halbuki devlet,bu sorunu çözmeye karar verdiğinde, bu süreçte inkâr ettiği, dilini damgaladığı, poşusunu yaktığı, evine tankla girdiği bu insanların yıllar yılı birikmiş kırgınlıklarını hesaba katmalıydı, hesaba katmalıdır!
    Gelelim bilinmeyen dile... Ben o bilinmeyen dil dışında bir dil bilmediğim iiçin ilkoulda sınıfta kalmışım, nasıl bilinmeyen oluyor!?
    Ayrıca dinine yandığım, her ortalama bir vatandaş; ecnebînin hasseten İngilizin dilinden günlük kelimeleri bilir(berberi, şoförü, kasabı dahil!) ama tek kelime Kürtçe bilmez. Ya hu biz yıllardır beraber yaşıyoruz, bana Türkçe'yi yağ gibi öğrettin ki senin dilinden anlayayım, ne olur sen de benim dilinden biraz anla desen de kıyamettir.

    Xalé Ehmed,
    ne bozkurt, ne kara kurt!
    ne Kürt faşisti, ne Türk faşisti!
    biz sizinle imanımızın gereğini yerine getirmeye çalışıyoruz. Allah, bu noktada samimiyetimize şahid olsun ve bize yardımcı olsun!

    de bı xatıré ve!

  2. 2
    robin samyeli Says:

    "bilinmeyen bir dilde" yaşandığı için midir acaba bütün duygular hep tanımsız kaldı kardeşlerimizin nezdinde?...nereye kadar daha bunu inkar edeceklerki? kafaları hala kumun içinde, deniz geldi aldı bütün kumu.....ama bunların kafa halen aynı yerde...

  3. 3
    asuman Says:

    kardeşiz dilde kardeş dili çok güzel ifade edilmiş saolun sn yazar

  4. 4
    hilal Says:

    O “bilinmeyen dil”in adına Arapça Kurdî, İngilizce Kurdish, Türkçe de ise Kürtçe diyorlar. Yani Kürt kardeşlerinizin dili…



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank