Bilindik Öğrenci Durumları
Muğla' da bir lisede çıkan iki kız öğrencinin kavgası sosyal paylaşım sitelerinde rekor kırıyor. Kimimiz gülüyoruz, kimimiz ise" Helal sana ben şunu destekliyorum" diyerek içimizdeki hırçın duyguları, sakladığımız kavgacı kimliği açığa vuruyoruz. Öyle ya ibretlik olsun diye internette bu kadar dolaşan bir video ya rastlamak, en azından benim tarafımdan pek alışılagelmiş bir durum değil. Genelde günlerce konuşulacak, eşe dosta anlatılacak " Vay be ne makaraydı ama." diyerek ballandırarak anlatılacak video ve paylaşımlar en üst sıralarda yer bulur, önemli medya kuruluşlarının haberlerinde kayda değer bir olay olarak nitelendirilir. Onlar işin komedisinde mi, yoksa toplumsal bilinçlendirmeye katkı sunmak için mi yayınlar, orası sizin kendi kendinizle yapacağınız muhasebede saklıdır?
Bir okulun bahçesinden geçerken, ilkokul yıllarım geliyor aklıma. Diyorum ki kendi kendime, biz okurken ( sanki yirmi yıl öncesi okumuşum gibi) bilgisayar yoktu okulumuzda idare de görevli memurların ki dışında. Bitirmeye çeyrek kala bilgisayarların dizilişini seyretmiştik, ve ne kadar şanssız olduğumuzu söyler dururduk arkadaşlarımızla birbirimize. Derken lise, üniversite ve günümüz. Konuyu toparlamak gerekirse bahçede teneffüs zamanı koşuşan öğrenciler görüyorum. Günümüzde kaybettiğimiz onca değerin arasında, kaybolmamış zorunlu çocuk koşuşturmalarını görmek yüzümde bir tebessüm oluşturuyor. Derken bir kız öğrenci diğer arkadaşına toplumsal bir olay olmuş misali yakarırcasına " X koş seni Y hoca çağırıyor" diye bağırıyor. Arkadaşının koşuşturması da o feryatla aynı paralellikte seri ve hızlı. Belli ki saygıdeğer hocalarımız kesin okul dışı veya kantininden sorumluluğu bir hayli iyi bilen öğrencisine ya birşey aldıracak, ya yapmış olduğu bir yanlışın düzeltilmesi konusunda ebeveyn misali öğütler verecek. Belki de demokrasiyle seçilmiş öğrencimiz, koluna inzibatvari takılan bantla gururluca koşarak teneffüs sonrası konuşan öğrencileri tahtaya yazma görevini sevinçle karşılayacak.
Altı yedi yıl öncesine kadar hafif bir tebessümle anlattığım, içerisinde aslında soru işaretleri biriktiren bu komik durumları şöyle bir göz önüne getirdim. Eğitim konusunda eksikliklerimiz olduğu çok açık. Ancak bunun yanında öğretim görevlilerimize de ders saati dışında çocukların kendilerini geliştirmelerini sağlayacak olanaklardan faydalanmalarının yolunu gösteren ekipmanların temini sağlanmalıdır. Gazoz kapaklarıyla top oynamış bir neslin evlatları olarak, öğrencilerimize daha fazla imkanın sunulması gerektiği kanısındayım. Liselerde dünümüze kadar Beden Eğitimi dersleri dışında spor araç ve gereçlerinin verilmesi dahi yasaktı. Belki de hala yasak. Yasal olsa da idare yöneticileri tarafından yasaklanıyordu diyelim. Neden böyleydi, çünkü öğrencilerden talep edilen gönüllü bağışlar yetersiz geliyordu. Bir top alamayacak kadar aciz ve yasakçı bir zihniyet taşınıyordu nesilden nesile. Ondan önceleri ise sormayın gitsin. Yönetimi kimi zaman eleştiren biri olsam da, her okula bilgisayar olanaklarının sağlanması ve özellikle altını çizerek belirtmek istiyorum yeni nesil Beden Eğitimi hocalarımızın kendi çabalarıyla gençleri spora teşvik etme, bağlantılar kurarak ilçeler arasında okulların kendi aralarında müsabakalar yapması hususundaki çalışmaları göz ardı edilemez. Öyle ki kendi cebinden ödeyerek futbol topu alan vefakar öğretmenlerin varlığına şahidim. Hocalarımızın bu konuda en az belediye ve diğer kuruluşlar kadar emeği bir hayli büyüktür. Ne de olsa aynı yoklukları, onlar da öğrencilik hayatlarında fazlasıyla yaşadılar.
Aslında ben bu liseliler arasındaki kız kavgasını pek yadırgamadım. Daha büyük kavgalara şahit olmuş biri olarak şunu diyebilirim ki, erkek öğrencilerin bahçenin büyük bölümünde gerçekleştirdiği çekişmeli futbol karşılaşmaları, kızlara ya onları izleyip bir kenara çekilme ya da birbirlerini çekiştirerek geleceğin evlerde toplanarak oluşturduğu dedikoducu tipik Türk kadını imajını sahiplenmeleri seçeneğinden başka bir şey sunmuyor. Gençleri boş zamanlarında masa tenisi, satranç gibi uğraşlara teşvik ederek onlar içinden başarılı bireyler çıkarabilmek zor değil. Bunu yapan okullar da yok değil. Yeter ki içimizde, (bizde hala yaratıcılık tanımı bunları kapsıyor) yaratıcılık var olsun...