Bilgi Tacirleri Çekilin Artık Yolumuzdan!…
Hayata akıl vereceğim diye kendinden başka kimseyi düşünmeyenlere "yuh" diyorum artık. Etrafınlarına boş bilgilerini dağıtmak adına kafa karıştıranlara, bağırıp çağıranlara ve yan gelip yatıpta etrafına akıl saçanlara "yuh" diyorum.
Kendini kusursuz zannedenlere ayrıca ve vurgulayarak "yuh" diyorum.
“Çuvaldızı kendine iğneyi başkasına batır” diyen atalarımız bu sözü söylerken canı nasıl da içi yanmış dört köşesini saranlardan, şimdi daha iyi anlıyorum. Beşeri zihniyetin ahlakıyla ilgili ahkâm kesmek için, habire başkasının üzerinde otoritesini kullanmaya uğraşması, artık tahammül edilemez seviyelerde. Karşısındakini çok düşünürmüş gibi konuştuğunu zannedip, kendinden başkasını düşünmeyenlerin hangi düşünceleri kendilerine şiar ettiklerine şaşırıp kalıyorum. Şaşırmak az gelir. Gerçek üstü bir egoyla asıl'a boyun eğdirenlere de diyecek söz bulamıyor insan.
“Bilmeyen ve bilmediğini bilen çocuktur, ona öğretin.
Bilen ve bildiğini bilmeyen uykudadır, onu uyandırın.
Bilmeyen ve bilmediğini bilmeyen aptaldır, ondan sakının.
Bilen ve bildiğini bilen liderdir, onu izleyin.
-Çin Atasözü
Söz tufanına tutuyor yukarıdaki "Çin atasözü" akılları. Belki de ukala tavırlılara tokat gibi bir dörtlük desek daha doğru. Herkes her şeyi bilir kendini bilmek dışında. Kendini bilen zavallılara da bilmiyorum deyip dinlemek düşer. Bilmediği halde biliyormuş gibi tavırlarda bulunanların yanlış yapacağını bilmek zor olmasa gerek. Bu tip insanlar toplumda yer edinmeye çalışan ve yer edineceğim diye sürekli hata üstüne hata yapan insanlardır. İyi niyetli olsalar dahi hataları yüzünden sosyalleşmeden içine kapananlardır. Bu tip insanların elinden tutmak gerekir. Eleştirmeden doğruyu göstererek ve bildiklerimizi de bildirerek topluma kazandırabileceklerimizin ilk sırasındadırlar.
Bildiği halde kendine bile yararı olmayan deve kuşları vardır bir de hayatın bilgi basamaklarında. Gizlemek ve saklamak ve saklanmak bilgi ile insanlığa en büyük düşmanlıktır. Böylesi insanların bildikleriyle ömürlük kış uykularına yatmalarıysa bir başka gafilliktir. Aman vermeyen bir tembellikle birileri beni keşfetsin ben buradayım ama peşine dolaşsınlar yüzümü yıkamak için su getirsinler diye etraflarına verdikleri döküntü kendi kıyametlerin arka sahnesidir.
Bildiğini sananlara ne dersiniz. İşte gerçek ukalalar, bilgisizler ve de cahiller bunlardır. Olura olmaza konuşmayı severler. Başkalarına akıl vermek ve kendilerini insanlara empoze etmek onlar için büyük bir zevktir. Bilse de konuşur bilmese de, anlasa da konuşur anlamasa da. Toplumda sevilmedikleri ve eleştirildikleri halde toplumun en saygın noktalarına kadar gelebilen bu insanlara tahammül edilmesi anlaşılamayacak kadar garip bir durumdur. Aslında insanoğlu da zaten garip bir varlık değil midir?
İşte bu noktada da “yuh”lanacak her kimliğe kucak açmakta, normal sayılacak kadar yaşanılası bir tasvirle bakmaktayız hayatımızda. Bilgiye değer vermeden geçen bir hayatın arkasında birileri zaten biliyor deyip araştırmadan yürümenin de doğal olduğunu sanmaktayız. Bilmişlikle bildiğini zannetti konularda bile pişkin pişkin dolaşan insanlara da bu bu yüzden hak veriyorum. Boş arazide düdük öttürmek ve "bağırmak serbesttir" deyip gezinmelerinde abes bir nokta olmasa da, rahatsız olmamak elde değildir. Olmadan olmazlarıdır hayatın içindeki bu bilmiş insanlar. Rahatsız olsakta olmasakta kabullenerekbir kambur gibi yaşarız bu türlerle ölene kadar.
Ve bildiğiyle asaletini koruyanlar vardır bilgi sözlüğünün ve kitaplarının arka sahnesinde. Onlar gerçek bilgi sahipleridir. Ellerinde, yüzlerinde, gözlerinde, yüreklerin de ve bedenlerinin her karışında kelimeden dağlar örmüşlerdir. Küreselleşen hayatın gölleri, denizleri ve okyanuslarıdır onlar. Amaçları dil aralarından gönüllere ve akıllara bal tadında süzülmektedir. Bilginin efendileri, kelimelerin mecnunları, sözlerin nakış nakış işleyicileri, cümleleri paragrafa dönüştüren kelime ustaları, duyguların kalemdeki sesi, ilimin tefekkür noktalarıdır. Bilimin çağ atlayan muzaffer komutanlarıdır onlar.
Bilgiye dair dört kimlik işte benim kalemimden sizlere yansıyan. Seçmekte, anlamakta, almakta, dinlemekte, bilmekte, bilinçlenmekte, tefekkür edip hayata yansıtmakta, mantığın sarayına koyup duyguların iştahını açmakta siz okuyucularıma kaldı artık.
Selama sarılan ellerinizden dualarınız eksik olmasın…
Merhaba,
Nisan 1st, 2011 at 00:42John Dryden "Sabırlı insanın öfkesinden sakının" sözünü severim. Yazınız bana bu sözü hatırlattı. 🙂
Haklı bir öfkeyi yazıya dökmüşsünüz. Birçok insanın aynı hisleri paylaştığını düşünüyorum.
Selamlar