Bıktık, Usandık…
Ya Rabbim. Ülkemiz, tek kişinin hudut tanımaz iktidar hırsı yüzünden ne hallere düştü. Yangın yerine döndü. Fiilen bölündü.
Ne hukuk düzeni kaldı, ne demokrasi. Ne can güvenliği kaldı, ne de fikir, ifade, inanç ve teşebbüs hürriyetleri. Ne de devlet otoritesi.
Yalan, iftira, dışlama, baskı, rüşvet, yolsuzluk, kayırma, torpil, lüks, israf, saltanat, din istismarı, zirve yaptı. Milletimiz Türk tarihinin en kara günlerini yaşıyor. Hiçbir dönemde bu kadar ağır bir ahlaki ve ekonomik çöküntü yaşamamıştık. Milli, manevi ve dini değerler, böylesine dejenere edilmemişti. Böylesine bir pervasızlık görmemiştik. Terör bu kadar azmamıştı.
Halk ile açıkca alay edilmektedir. İktidar hergün şehitler verilirken, ocaklarımız yangın yerine dönerken, terör (Kürt oylarını devşirmek için verdikleri tavizler yüzünden) azgınlaşmış iken, hala sarayın çıkarlarını koruma peşindedir. Koalisyon tiyatroları oynamakta, laf salatası yapmakta, erken seçim senaryoları düzmektedir. Anayasayı hiçe saymaktadır. Hükümetin yasal bir dayanağı yoktur. Fiili işgal sözkonusudur. Anayasa dahil, tüm kanunlar çiğnenmektedir. Herşeye, sadece ve sadece sarayın iradesi hakim olmaktadır. Diktatörlük uygulaması, pervasızca dile getirilmektedir. Herkese meydan okunmaktadır.
Ve ne yazık ki muhalefet partileri (özellikle de Devlet Bahçeli yüzünden) bir araya gelip de, bu vahim tabloya 'dur' diyememektedir. Halbuki, meclis çoğunluğu onlardadır. Ama, tatil hala devam etmekte, ülkenin kan gölüne dönmesi, umursanmamaktadır. Ve mevcudunun yarısı milletvekili bile olmayan hükümet, her türlü kanunsuz icraata devam edebilmektedir.
Halbuki; ülkesini sevenlerin ve muhalefetin yapabileceği çok şey vardır;
1- TBMM hemen açılmalıdır. Güvensizlik oyu ile bu sarayın emrindeki hükümet düşürülmelidir.
2- Hemen yolsuzluk önergeleri verilmeli; 17 ve 25 Aralık rezaletleri gündeme getirilmelidir. Zirve yapmış (uyuşturucu, silah, sigara, akaryakıt başta olmak üzere) kaçakçılıkların önüne geçilmesi sağlanmalıdır. (3. fıkrada saydıklarım için bu suçlardan da takibat yapılmalıdır.)
3- Ülkeyi bu hale getiren, cumhurbaşkanı, başbakan, adalet, içişleri, milli eğitim, dış işleri bakanları başta olmak üzere sorumlu tüm bakanlar ve müşteşarları, Efgan Ala, Beşir Atalay, Yalçın Akdoğan, Bekir Bozdağ, rüşvetle suçlanan bakanlar, MİT müsteşarı ve sorumlu bürokratların, yargı önünde hesap vermesi sağlanmalıdır. (Anayasayı tağyir ve ilga; vatan toprağını düşmana teslimi, teröre yardım ve destek)
4- Demokrasimizi ve hukuk düzenini ortadan kaldıran tüm kanunlar ilga edilmelidir. Tüm dokunulmazlıklar (cumhurbaşkanı dahil) kaldırılmalıdır.
5- Asker ve polisin önü açılmalıdır. Saraya değil, halka hizmet eden vali, kaymakam, emniyet müdürü ve bürokratların göreve gelmesi sağlanmalıdır. Mağdur ve mazlum duruma düşürülen vatan evletlarının itibarları ve görevleri iade edilmelidir.
6- Vatanın her karış toprağında (özellikle 13 vilayette) devlet otoritesi sağlanmalı, kurtarılmış bölge ve mahalle bırakılmamalıdır. Oy uğruna hiçbir taviz verilmemelidir. Gerekiyorsa, sıkı yönetim ve olağanüstü hal ilan edilmelidir. Evler tek tek aranmalıdır.
7- Dış politikadaki keyfilik, tek adamlık sona erdirilmelidir. Ülke çıkarları esas alınmalıdır. ABD taşeronluğu terkedilmelidir.
8- Kamu kaynaklarının yağması, yandaşlara akıtılması, yalaka medyanın beslenmesi önlenmelidir. Bu kaynaklar istihdamı ve yatırımları teşvik için kullanılmalıdır. Rüşvetin yolsuzlukların israfın önü kesilmelidir. Bu arada örtülü ödenek uygulaması da iptal edilmelidir. (Haram servetlere el konmalıdır.)
9- TRT ve AA gibi kamuya ait ve kamu kaynakları ile beslenen medya ülkeye hizmet eder hale sokulmalıdır. Halk doğru bilgilendirilmeli, sorumluluk şuuru aşılanmalıdır. Bu arada, Diyanet Teşkilatı da iktidarın borazanı olmaktan çıkmalı, asli görevlerini ifa etmeye başlamalıdır.
10- Enkaz haline gelmiş, çağ dışı, eğitim sistemi ıslah edilmelidir.
Şüphesiz işin en kolay pratik ve hızlı çözümü Cumhurbaşkanı'nın görevi bırakmasından geçmektedir. Kendisinin ülkeye ve halka yapacağı en büyük hizmet budur. (Ama nerede o, feraset, feragat ve basiret)
Köşesine çekilmeli, ömrünün kalan kısmını tövbe ve vicdan muhasebesi ile geçirmelidir. Dünyevi hırsları terkedilmelidir. Ülkenin önünü açmalıdır.
İsterse, 'Kuş uçmaz, kervan geçmez Sisler Tepesi' Camiinde inzivaya çekilebilir. Bol bol keklik yetiştirilebilir.