BİK Genel Müdürü Atalay’ın Gazetemize Övgüsü
Önceki gün Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğü'nde İstanbul'da bulunan günlük gazetelerin sahipleriyle bir toplantı düzenlendi. İstanbul SSK Güneşli Şubesi'nde 212'den sigortalı arkadaşlarımızın emekli sorunlarıyla ilgili bir sorundan dolayı BİK'de 11'de başlayan toplantıya yaklaşık 30 dakikalik bir gecikme ile katılabildim.
Salona girdiğimde, BİK Genel Müdürü Mehmet Atalay, "Ali Tarakçı hoşgeldin. Biraz önce sizden bahsettik. Gazetenizi övdük ama geç kaldınız" deyince, mazeretimizi belirterek özür diledik.
****
Tam 1.5 yıl önce İstanbul'da günlük olarak yayınlanan trajı 5 bin olan gazetelerin sahipleri ve temsilcileriyle yapılan toplantıya da katılmıştık. O toplantıda Atalay, İstanbul gazetelerini açık açık uyararak, belirtilen trajların doğru olmadığını ve herşeyi bildiklerini belirterek, kendilerinden kent gazeteciliği yapmalarını, 39 ilçede olmasa da en az bir ilçeden ciddi haberlerle yayıncılık yapmalarını istemişti.
Bende bir konuşma yaparak, İstanbul'da yayınlanan kimi gazetelerin naylon olduğunu gazetecik yapmadıklarını, sadece resmi ilan almak için mevzuatın gereklerini yerine getirdiklerini söylemiştim. Ve ardından naylon olmakla suçladığım gazetelerin sahipleri söz yerinde ise kükremişlerdi. 'Kime nasıl naylon' dermişim, diyerek...
***
Ve önceki günkü BİK Toplantı Salonu'nda Genel Müdür Mehmet Atalay açık açık kendilerine; başka illerden örnekler vererek, hepsinin durumlarını bildiklerini, gazeteci istihdam etmediklerini, trajların gerçek olmadığını, kadroların ise gerçeği yansıtmadığını kimi zaman kapalı, bazen de açık açık yüzlerine karşı söyledi. Ve ardından da, en kısa zamanda kendilerini mevzuatın gereklerine yönelik şartlarını düzenlemelerini istedi.
Atalay'ı izlerken, İstanbul gazetelerinin söylenenleri yapmayacaklarını çünkü 20-30 yıllık alışkanlıklarını ve kolay para kazanma biçimlerini değiştir(e)meyeceklerini içimden sesli şekilde ifade ediyordum.
****
Genel Müdür Mehmet Atalay, düzenlemeler yapılırken, sert kararları hayata geçirirken birilerinin; bakan, milletvekili ve kanaat önderi gibi isimleri devreye sokmamalarını, benzeri şeyleri yapanların olduğunu ancak bunlara direndiklerini ve en küçük bir iltimas dahi geçmediklerini de söyledi.
Atalay, konuşurken ertesi günkü haberin notlarını tutarken, manşeti bulmuştum: "Atalay'dan 9 Mart ültimotomu."
****
BİK Genel Müdürü Atalay, 1.5 yıl önce İstanbul'da resmi ilan alan gazetelerin sahiplerine seslenirken üstü kapalı söylediklerini bu sefer açık açık ifade ediyordu. Birilerinin araya sokulmamasını, işlerini iyi yapmalarını, kent gazetesi olmalarını ve gerçek traj rakamlarına ulaşmalarını isteyen Atalay, mevzuatın gereklerini mutlaka uygulayacaklarını belirterek, "Tüm gazeteler arasında adaleti sağlayamayabiliriz ancak adil uygulamaya yapacağız" diyordu.
****
Toplantıdan sonra, tüm gazete temsilcileri ile beraber yemekhanede kuru fasulye ve pilav yedik. "Kuru fasulye olur da, nasıl soğan olmaz?" diyerek, masaya soğan da istedik. Sarımsak ve soğanın yararları üzerine de güzel bir sohbet yaptık. Antibiyotiğin yan zararları olduğunu ancak sarımsak ve soğanın ise doğal antibiyotik olduğunu belirterek insanların bunları yemesi gerektiğini birbirimize anlattık.
Anlattık anlatmasına da soğan ve sarımsağın yararlarını konuşurken, kokusu da gündeme geldi. Herkes soğan ve sarımsak yediğinde koku sorununda ortadan kalkacağını ve sorun olmayacağını yabancı kimi ülkelerden örnekler vererek masada anlattı.
****
İstanbul'da bulunan kimi gazetelerin naylonluğu cihana mal olmuştu. Soğan ve sarımsağın yararları yanında kokusunun konuşmak abesle iştigaldi. Mevzuat hazretlerini yerine getirerek ayda bilmem kaç bin lira alanların kokuları ise dayanılmazdı. Ve artık gereken yapılmalıydı. Görünen o ki, yıllardır gündeme getirdiğimiz naylon gazetelerle ilgili gerekenler öyle ya da böyle yapılacaktı.
İstanbul'da mevzuat hazretlerinin gereklerini kağıt üzerinde yerine getirenlere ve bizlere, toplantı sonunda menüde bulunan kuru fasulye ve bulgur pilavı ikram edilmesi de bu açıdan oldukça manidardı.
****
Atalay, Türkiye genelinde yaptıkları denetimlerde kapattıkları, geçmişe yönelik mahsup yaptıkları gazetelerden örnekler vererek anlattı. İstanbul'da bulunan kimi gazete sahiplerinin 1.5 yıl önceki uyarıları kulak ardı etmemelerini ve gereğini yapmalarını, yapmadıklarında bu sefer kesin kararlı olduklarını belirten Atalay, bu konuda taviz vermeyeceklerini ve kim-senin gözyaşına bakılmayacağını çok net şekilde üzerine basa basa ifade ediyordu.
Son söz: İnşallan Atalay, yapacaklarını 2015 yılına kadar hayata geçirir. Büyük ihtimalle 2015'den sonra Mehmet Atalay'ı başka görevlerde göreceğiz.
Tek başına naylon basın sorunun çözmek tabi ki mümkün değil, çünkü mevzuat hazretlerini aşmak oldukça zor. Alışkanlıkları değiştirmek ise en zor olan şey... Atalay'a yolunda başarılar diliyorum. Hadi hayırlısı...