Beyin Fırtınası: ‘Birlikte Yaşamak Zorunda mıyız?’
Bu kavram, bir reklamcı olan Alex Osborn'dan çıkmış olsa da bir çok iş ve özel alanlarda kullanılabilir.
İlk beyin fırtınası (Brain Storming) çalışmamı "Proje ve Zaman Yönetimi" eğitimimde yapmıştım. Bir "Hayvan Barınağı" projemiz vardı ve grubumuzdaki altı kişi konu ile ilgili akıllarına gelen herşeyi ortaya dökmüşlerdi.
Eğitmenimiz "saçma sapan olduğunu sakın düşünmeyin. Aklınıza ne geliyorsa hemen yazın. "Bu olmaz!" deyip kendi süzgecinizden asla geçirmeyin. Çıkan/söylenen fikirlerden dolayı kimse kimseyi asla yargılamayacak, sadece düşüneceksiniz ve aklınıza geleni yazacaksınız." demişti.
Böylece altı kişi hayâl yoluyla düşünce ve fikir üreterek Hayvan Barınağı yapmak konusunda nedenlerimizi ortaya çıkarmak için üretimci bir teknik kullandık. Hiçbirimiz herhangi bir hayvan derneğine üye değildik, hayvanların bakımı hakkında da birşeyler bilmiyorduk ama bize bir proje verilmişti. Bir hayvan barınağı yapacaktık ve bunun için bize verilen sürede aklımıza gelen alâkalı alakasız her şeyi hepimizin görebileceği bir şekilde yazı tahtamıza yazdık. Bazen tıkanıyorduk. Aklımıza hiçbir şey gelmiyordu. Grubun yöneticisi olarak toplantının hedefinin kaymaması ve yeniden fikirlerin canlanması için ortaya bir kelime atıyordum ve yeni fikirler ortaya çıkıyordu. Bize verilen süre sonunda yazdığımız fikirleri, konularına ve ana sorun ile ilişkilerine göre sınıflandırdık. Bu sınıflandırma işlemi sırasında fikirler tartışıldı, ek fikirler üretildi. Dolayısıyla, bu aşamada fikirler yeniden gözden geçirilmiş oldu; yinelenen ve konudan alâkasız olanlar oy birliği ile listeden çıkarıldı.
Beyin fırtınasından sonra, yazı tahtamızın ortasına sağ tarafı gösteren uzun bir ok çizdik. Okun ucu "Hayvan Barınağı" yazısını işaret ediyordu. Hayvan Barınağını yapmamazın sebeplerini oluşturan üst ve alt başlıkları ishikawa diagramı (balık kılçığı)' na yerleştirmemiz gerekiyordu. Her bir başlık için, yatay çizdiğimiz çizgiye kırk beş derecelik açılar oluşturacak yukarıda ve aşağıda sola doğru yeni çizgiler çizdik ve bu çizgilere ana başlıklarımızı, izgilerin başlangıç ve bitiş noktaları arasına du alt başlıkları yazdık. İşte yapmak istediğimiz barınak için nedenlerimiz ve sonuçlarımız olduğu gibi karşımızdaydı!
Bizim projemiz hayvan barınağıydı. Sizinki görme engelli çocuklar için tiyatro dersleri, öğrenci performansını düşüren nedenler, evlilik kurtarma operasyonu, vs. vs.. çözümlemeniz gereken milyonlarca problem olabilir.
Elbette bu tekniği uygulamak için önce problemi kabul etmek gerekir. Çünkü, probleminizin varlığını kabul ettikten sonra ancak çözüm yolları araştırılır. Çözüm yolu için beyin fırtınası ve balık kılçığı diyagramı mükemmel bir tekniktir.
Bunları niye anlatıyorum size? Son günlerde herkesin kafasını karıştıran Ertuğrul Özkök'ün "Birlikte yaşamak zorunda mıyız?" başlıklı yazısından dolayı... Herşeyden önce böyle bir yazının Hürriyet Gazetesinde ve Ertuğrul Özkök'ün kaleminden -amacı ne olursa olsun- yazılmış olması çok önemli... Böylesine önemli bir yazının başka yazılar yazdırmayacağı düşünülemezdi herhalde. İlk tepki -sanıyorum- Bejan Matur'dan "Kürtlerle yaşamak zorunda mısınız?" başlığında geldi. Şair olduğunu bildiğim için mi yoksa gerçekten yazıya kattığı ruhtan dolayı mı bilmem ama duygusal esintiler kaptım yazısından. Ertuğrul Özkök'ün yazısında boşanma kararı almış bir kocanın soğukluğunu, Bejan Matur'un yazısında ise tüm aksiliklerine rağmen kocasından ayrılmak istemeyen bir kadının gözyaşlarını hissettim.
Arkadaş muhabbetlerimizden birindeydi ki bu yazılardan epey önce. Bir arkadaşım "insanlar bir daha ölmeyecekse, ne istiyorlarsa verelim. TV mi, dil mi, toprak mı?" diyordu. "Ver, kurtul" politikası bir bakıma. Ama bence Kürtler Türkiye'den ayrı bir devlet olmak istemiyorlar.
Sadece Türkiye Cumhuriyeti topraklarında ve kendi gelenek ve göreneklerini koruyarak özgürce yaşamak istiyorlar.
Sanıyorum Kürt ve PKK sorununu kabul etmeyen kalmadı ülkede. Artık bunu çözülmesi gereken bir problem olarak kabul ettiğimize göre çözüm yolları için herkesi beyin fırtınasına davet ediyorum. Ama lütfen dikkat! Bu tekniği kullanırken kimse kimseyi aşağılamamalı, kimse kimseyi yargılamamalı ve hiçbir fikir için "bu saçma" deyip kesip atılmamalı. Bunlar tekniğin doğru sonuca götürmesi için uyulması gereken kurallardır.
Özkök'ün ürettiği fikirden sonra buyrun benimkine: Hazır referandum için herkes sandık başına gidecek. Ek bir pusula koyun ve sorun: "Türkiyeli Kürtler'in ayrı bir devleti olsun." mu?
h
Biz Kürtler asırlarca beraber ve eşit şartlarda yaşamanın "tadını" aldığımız için ayrlmaktan yana değiliz. Sadece doğuştan gelen, insani olan, tabii hukuka dayalı ve birlikteliğimizi güçlendiren, kardeşliğimizi essahlaştıran demokratik, sosyal hukuk devletin normlarına uygun yasal düzenlemeler istiyoruz.
Temmuz 18th, 2010 at 14:11Not: Bu arada bazı sayın okuyucular; "ne gibi" der iseler konu "Kürt Sorunu" ile ilgili yazılarımdan cevabı bulabilirler.
Biliyorum hocam, bu ayrılma işi fesattan başka birşey değil...
Temmuz 19th, 2010 at 09:57İnşallah bu referandum bunu gösterecek... Ayrıca, referandumdan ve seçimlerden güçlü çıkacak olan akp, aldığı bu güçün hakkını vererek, halkların eşittiğine daha çok önem verecek... ve umuyorum o vakte kadar ergenekon'dan hükümler de giyilmeye başlanır... o kadar çok şey varki... ama her şeyden çok bize iş düşüyor biz sivillere..
Muhabbetle
Sizi tanımak istedim açıkçası bu başlıkla ne demek istediğini merak ettim... Ve başladım okumaya ...Açıkçası çok güzel bir konuya değiniyordunuz ... Tabi ki bende de merak başladı bir anda konu önemli ve başlangıç olarak projeye güzel bir çalışma sistemiyle giriş yapmışsınız ... İnanın heyecanım biraz daha arttı... Fakat bir anda "dambaşında karga vurdum beline kazma" hesabına dönüverdi...Okadar sokak köpeğine, sokaklarda yaşayan hayvanlarla ilgili belirtilen,belirtilecek olan görüşlere ne oldu? Ne oldu da bir anda güm'e gitti ? "neden anlattım ben bunu "diyebildiniz...Ve söz döndü dolaştı nerelere geldi... Sizi esefle kınıyorum...Size ne dediğini bilmeyen diyemiyeceğim, ama ne dediğinin nerey gideceğini bilmeyen diyebilirim... Şimdi size soruyorum siz neyin çığırtkanlığını yapmaya çalışıyrosunuz? Farkındamısınız? Kendi kendinize "yazdınız oynadınız"yüz yıllardır bu topraklarda omuz omuza savaş yapan göğüs göğüse kendilerini bu VATAN toprakları için siper etmiş kimliklerini hiç gizlememiş dolayısıyla kimse kimseyide aşağılamamıştır ...Aşağılamıyorda...Toplum olarak birbirine karışmış bir toplumda nasıl olurda sanki gelenek ve göreneklerini yaşayamıyorlar gibi "Sadece Türkiye Cumhuriyeti topraklarında ve kendi gelenek ve göreneklerini koruyarak özgürce yaşamak istiyorlar."diyebiliyorsunuz? Yazık çok yazık...
Temmuz 28th, 2010 at 23:25Son olarak: Haklısınız iş bizlere düşüyor... Sizin gibi çığırtkanlardan bu toplumu koruyabilmek ve kurtara bilmektir...