Beş Minare Boyunda Çiğlik…
‘New York’ta Beş Minare’ büyük bir sansasyonla nihayet gösterime girdi. ‘Gişesi bol olsun’ diyeceğim ama zaten olacağı belli! Burada, yıllar önce kafasında planladığı projeyi gerçekleştirdiğini söyleyen, Mahsun Kırmızıgül’ün başarısını da tartışacak değilim… Çünkü dijital teknolojinin ve en önemlisi paranın desteğiyle ortaya konan yapımın kalitesi meydanda! Senaryo hakkında çıkan dedikodular ve Kırmızıgül’e yapılan eleştiriler bir yana asıl önemli olan, sinema yazarlarına karşı takınılan tavırla sonrasında yaşanılan çelişki!
Bu ne ‘mahsun’ çelişki böyle?
Bitlis’in beş minaresini New York’a taşıyan filmin basın gösterimi tüm yazarlarca sabırsızlıkla bekleniyordu. Ancak ne yazık ki, önceki filmlerine eleştiri yapıldığı ve ilgisiz kalındığı gerekçesiyle, ön gösterime gidilmeyeceği öğrenildi. Daha sonra dağıtım şirketi Pinema, basın gösterimi konusunda yaşanan kargaşanın kendilerinden kaynaklandığı bildirisini de yapıp duruma açıklama getirdi.
‘Keyif onun ister gösterir, ister göstermez’ derken bir de baktık ki, filmin Kanyon’daki galasının ardından Maçka G-Mall’de ‘özel’ gösterimi yapılıyor ve karşı olunan sinema yazarlarından galaya gelmeyenler orada boy gösteriyor! Hani basın gösterimi ‘SİYAD’a tepki olarak’ yapılmamıştı? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu… Hiçbir sinema yazarı ‘istenmemeyi’ üstüne alınmamış olsa gerek, çoğunluk izlemeye gitmişti! Başka ülkelerde olsa, açık açık hedef alınan bir kitle kendisini istemeyenin davetine icabet etmez. Ama biz farklıyız… Bukalemun gibi renk değiştiririz! Gariban görülen filmlere ‘Basın gösterimi yapmadıkları için’ esip gürleyenlerimiz gün gelir ‘Film sahibinin göstermeme hakkından’ dem vurup övgü dolu yazılar döşenir.
Çünkü adamına göre muamele içimize işlemiştir. Gelelim SİYAD’a kırgın olduğunu söyleyen film sahibine… Efendim galaya çağrılan ve çıkışında filmi ‘Amerikan başlayıp Türk biten’ bir yapım olarak yorumlayan Ömür Gedik o derneğin üyesi değil mi? Ya da, bir şekilde yolunu bulup filmi izleyen daha başka isimler… Öyleyse siz tavrınızı kime karşı koydunuz? Görünen o ki, bu durumda yapılanın magazincilere ve ‘Reklamın kötüsü olmaz’ diyenlere yaradığını söyleyen Uğur Vardan haklı! İki tarafın da birbirlerine yaklaşımına bakarsak, ‘çiğlik’ durumunun beş minare boyunu aşıp göz oyduğu ortada…
Kan davasından radikal İslam’a, uç noktalardan ılımlı yaklaşımlara değinen ve özünde ‘Dinlerarası diyalog’ mesajı barındıran, Amerika destekli ‘New York’ta Beş Minare’ güzel mi? Güzel! Ama film öncesi yaşanan ve buram buram reklam kokan olaylarla, film sonrası sözde(!) göz ardı edilen grubun yağ damlayan yazılarının birleşimi tam bir ikiyüzlülük! Gerçi biz alışkınız… Gün gelir çevremizdekileri ‘yavşak’ olarak değerlendirip bunda kızılacak nokta görmeyiz
Gün gelir aynısı bize söylendiğinde dava ederiz! Ya da Amerikalıların subaylarımızın başına çuval geçirdiğini unutup filmde FBI ajanlarının camiye ayakkabıyla girmesini ‘abartı’ olarak görür, eleştiririz… Özetle; sözümüz ikiyüzlülüğe, başarı dileklerimiz Mahsun Kırmızıgül’e…
Anibal Güleroğlu