content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

22 Haz

Berlin Günlükleri – Neye Caydın Canım!

Caydım; itiraf edeyim. Biraz sonra anlatırım...

***

Eski sohbetlerin hiçbirini bulamıyorum. Yani; evet, bugün de fayfalı bir şey bulduk da konuştuk; ilerleme kaydettik; hem, kimse kimseye saldırmadı da; bir şeyler ispat etmeye de çalışmadı kimse kimseye...derdik. Bizim o güzel arkadaşlar da bindiler atlara, gittiler uzaklara. Eskisi gibi olmaz hiçbir şey. İnsanın piçine, demirin tuncuna.

Kimseyi küçümser gibi görünmek istemem; insanların zihinsel sahaları...sanki elin oğlu gibi, yeni gelin gibiler; uzaklar, çok uzaklar.

***

Denize girmek hususunda kararlıyım. Haftalık planıma dahil ettim. Geçen yaz çok da uzak durmadım aslında denizden. Issız bir sahil buldum. Kayalıklar. 4-5 metrekarelik doğal bir havuz arıyordum. Buldumdu. Belin üstüne kadar ilerleme kaydettimdi.

Tatil matil derken; yoğun zihinsel ve psikolojik bir sürecin ardından iyice de boşlamamak lazım. İnsan kendini boşlamamalı. Boş kafaya şeytan dolar. Bir de koca kafalı olunca insan o şeytanlarla baş etmek pek de kolay olmuyor.

Çıplaklık ne ilginç.... Kumsala yakın geziyorsunuz. Bazen tanıdık birilerini görüyorsunuz. Devirmişler kıçlarını kumlara. Olabilir. Dinlenmek onların da hakkı. İşyerlerinde böyle mayolu yattıklarını filan düşününce gülesi geliyor insanın. Yani işyerlerinde az bir çıplaklık sergileseler ahlaki bir sorun haline gelir yaptıkları fakat kumsalda çıplaklık göstermek serbest.

Beyaz tenliler, mesela İngilizler ne tuhaf yanıyorlar öyle. Onlarınkine yanmak denmez tabii; kızarmışlık denir. Bugün biraz dolandım azıcık cılbanıp; hemen daha bir esmere çaldı derimin rengi. Kızarmadım yani.

Altınkum'a gitmek istemiyorum. Başka kumsallar da var. Altunkum'a gitmek istemeyişimin sebebi var. Çok fazla çocuk var. Yani sulara ediyorlar ediklerini. Tuvalet filan sahile yakın fakat şimdi yani kim gidecek veya kim götürecek onları taa oraya kadar. Deniz tuzlu zaten koku da tutmaz. Büyükler için de bir haz kaynağı sanırım. Binlerce kişinin içinde işemek. Başka nerede yapabilirsin ki böylesine bir şeyi. Ooooohh!

Didim'e geldiğimin üçüncü veya dördüncü günü aslında kumlara adım atacaktım. Hatırlıyorum... sağ ayağımı uzattım, tam kumlara basacağım, üç-beş metre ötede bir hanzolos harklayıp kumlara tükürdü. Ayağımı geri çektim hemen. Bu bir işaretti.

Hani yani insanlar tabii ki rahatlamaya, birtakım kötü düşünceleri bırakmaya-atmaya geliyorlar diyeceğim fakat tükürük atmak, dışkı bırakmak...aslında bunları da atmak gerekir tabii. Çok abartıyorum belki de. Atın atabildiğiniz kadar.

***

Uzaktan hısmımız sayılabilecek Alamancı yazlıkçılar geldi. Hamburg'a yakın bir şehir ismi söylediler fakat unuttum. Geçen günlerin birinde sıklıkla gittiğimiz deniz kenarında bir yere pikniğe gittik. Oralara gittiğimi, takrar gitmek istediğimi söyleyip konuyu açtım... Berlin'e de gitmişlerdi, bazen gezmek maksatlı bazen akraba görmek maksatlı bazen de iş gereği. İstanbul'a benzettiler Berlin'i. 40 yıl öncesinin Alamanya'sı- Berlin'i değil artık oralar da dediler.

Gideceğim zamana yakın haber verirsem birkaç tanıdığa haber verilip yardımcı olunabilirdi. Öyle dediler yani.

Kimseye yük olmak istemeyeceğimi hemen belirttim. Bunu nezaketen değil gerçekten söyledim. İçimden, belki de yardım isterim...dedim. Çünkü yol bilmem iz bilmem. Çağıran da yok zaten... Hani buyur gel diyen de yok ya, işte bu yüzden biraz soğumaya başladım. Hani çağıran olsa diyeceğim ki ha evet, çağırdı; demek ki yüklük konusunda biraz daha rahat edeceğim; hem ben de çaba sarfederim biraz ve kimseye kısa bir an bile olsa yük olmamış olurum.

Olsun. Yine de 2-3 gün gezmiş gibi oldum. Benim kafa iyi bir kafa aslında. Dönüyor ne güzel.

Etiketler :

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank