content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

10 May

Berktay İyi Bir Şey mi, Kötü Bir Şey mi Yaptı?

Halil Berktay’ın, 1 Mayıs 77’de yaşanan olayların devlet organizasyonu olmadığını iddia eden, “Sol, kendi yaptığı rezillikten bir mağduriyet efsanesi yarattı” sözü, kıyametin kopmasına neden oldu.  Berktay, özet olarak şunları söylüyordu: "Herkes farkındaydı. Devletin sola yapamayacağı bir şeyi sol kendi kendisine yapmış, ortaya bir fecaat çıkmıştı. Daha sonraki yıllar içinde bir sürü palavra atıldı. 35 yıl boyunca, davulcunun şahidi zurnacıdır misali, bu palavralar gerçek kabul edildi. O günlerde daha doğmamış olanlar geçip karşıma keskin nişancılardan bahsetmeye başladı. Sol, kendi yaptığı rezillikten bir mağduriyet efsanesi yarattı."

****
Halil Berktay’ın bu tartışmayı tüm üslupsuzluğuna rağmen. 1 Mayıs 77 katliamında devletin değil sol gurupların suçu olduğunu iddia etmesi iyi oldu. Çünkü herkes eteğindeki kirli taşları dökecek. Söylenmeyenler söylenecek. Tarihin kirli sayfalarında kalmış dosyalar ortaya çıkacak. Ve 1 Mayıs 77 ile ilgili bugüne kadar yapılmayan en kapsamlı tartışma yaşanacak, yaşanıyor.
Ancak, Berktay'ın iddiası bir belgeye, anlatıma ve kanıta dayalı değil. O günün koşullarından yola çıkılarak, aradan 39 yıl geçtikten sonra Berktay'ın değişimi ile ilgili. Ancak Berktay, 77'yle, Ermeni Soykırımı ile yüzleşirken üst düzey yöneticisi olduğu Aydınlık hareketi ile yüzleşmeyi yapmıyordu. Bakmayın; 80'li yılların ortasından itibaren Aydınlık'ın faşistleştiğini söylerken, üst düzey yöneticisi olduğu döneme aynı Ragıp Duran gibi toz kondurmuyor. Duran, Aydınlık hareketinin içinde bulunduğu dönemle gurur duyuyor, Berktay ise 80’li yılların ortasından itibaren yaşadığı kopuş sonrası için konuşuyor. 

*****
Halil Berktay'ın üst düzey yönetici olduğu 80 öncesi Aydınlık hareketi, gazetesiyle,  düşünceleri ile okullarda, sokaklarda, yurtlarda, bulunduğu her alanda devlete ihbarcılık yapıyor ve en derin devletin işbirlikçisi olarak iş tutuyordu. Örnek mi? 12 Eylül öncesi Aydınlık Gazetesi’nin devrimcilerin, sosyalistlerin bulundukları mekânları, fotoğraflarıyla, krokilere yayınlayarak dönemin faşistlerine ve emniyet güçlerine hedef göstermesiydi.
Özellikle Sosyalist Parti’nin kuruluş sürecinin dışında, sonrasında da aynı işi yapmaya devam etti. Ve Ergenekon davaları bugün derin devletle iş tutmanın birer açık belgesi olarak ortada durmaktadır.

Berktay’ın söyledikleri tamamen yanlış mı?

Berktay’ın 77 1 Mayıs'ında yaşanan olayların, sol içi çatışmalardan olduğunu iddia etmesinin hiç mi doğru yanı yok?
Bulent Uluer'in, “sol içi çatışmalar bizim mahallenin sorunudur, açıkta tartışılmaz” söylemi ise, “klasik; kol kırılır yen içinde kalır” sözünü hatırlatıyordu. Ve dün bunun anlamı vardı ancak bugünün dünyasında cemaatleşmenin bir ifadesinden başka hiçbir anlamı ve solculukla ise uzaktan yakından ilgisi yoktur. Var olduğunu söyleyenlerin solculuğunun ise nerede kaldığının göstergesinden başka bir şey değildir.

*****
1 Mayıs 77’den önce DİSK ve TKP şayet “Maocular, 1 Mayıs alanına giremez" demeselerdi, alanı babalarının malı olarak görmeselerdi, Maocular da “Alana her koşulda mutlaka gireceğiz” demeselerdi, sizce o katliam olur muydu? Ya da katliamın alt yapısı oluşturulabilir miydi? Derin devlet organizasyonu, 1 Mayıs 77’de yaşananları o kadar kolay tezgâhlayabilir miydi?
Ve Berktay’ın dediği gibi sol içi çatışmadan kaynaklansaydı 1 Mayıs 77 katliamı, 12 Eylül faşizmi döneminde mahkemeleri kurulmaz mıydı? Solu itibarsızlaştırmak için sol içi çatışma senaryosu kullanılmaz mıydı? Sözde sorumluları ortaya çıkarılmaz mıydı? Bir taşla iki kuş vurulmaz mıydı?

Yıldıray Oğur’un iddiasını ne yapacağız?

Taraf’tan Yıldıray Oğur ise İshak Işıtan’ın anlatımlarını doğru kabul ederek şunları yazdı:
“20 bin silahlı İGD’li vardı" ve bunlar diye sloganlar atıyorlardı. Oğur, köşesinde bilmediği bir dönemle ilgili bir şahitlikten yola çıkarak yargıda bulundu. Kafaları karıştırdı.
Hem de yalan olan bir söylem üzerinden.

Halbu ki aynı gazetede çalıştığı TKP'nin yayın organı Politika Gazetesi’nin Yazı İşleri Müdürü olduğu için dokuz yıl cezaevinde yatmış Tamer Kayaş’a sorsaydı, mutlak yargısından kaçınır ve kendisine anlatılanı bir gazeteci titizliği ile yeniden sorgulardı.
Alanın güvenliğini sağlayan 20 bin İGD'linin silahlı olduğu bir şehir efsanesi olduğunu anlardı. Hani atalarımız kuyruklu yalan derler ya; işte öyle bir şeydi.
O dönemin bir İGD’lisi olarak söyleyeyim. 20 bin İGD’li silahlı olsaydı inanın başka türlü olurdu Türkiye. Ve İGD’liler olarak o dönemde “ya tam sustururuz, ya kan kustururuz” diye hiç slogan atmadık.
Berktay, Oğur  ve diğerlerine 1 Mayıs 77’i katliamının nedeninin devlet değil, sol içi çatışma olduğunu iddia edenlere, Taraf’ta “Sular İdaresi üzerinden kurşun atılmamıştır, otelde silahlı kimse yoktur” söylemlerine en güzel yanıt, polis telsizinde geçen kimi konuşmaları paylaşmak istiyorum. Belki yazdıklarını ve kendilerine anlatılanları yeniden sorgulama gereği hissederler…

Polis telsizlerinden kimi konuşmalar

Sular İdaresi'nin üstüne bak kardeşim. Sular İdaresi'nin üstüne.
- Sular İdaresi'nin üstünden ateş altında kalmayalım oraya bakın.
- 130 numara Sular İdaresi.
- 139 Sular İdaresi'nin üstüne bak kontrol altına alalım.

*****
Taksim'den dağılan... toplanıyorlar silahlı ateş yap...
- Merkez 136 panzer Taksim'deki topluluğun üzerine gitsin ateş
ediyorlar arkadaşlarımıza, topluluğa.
- 174, 430 sağ sol yaparak git gaz bombası at kardeşim.

*****
Sayın müdürüm biz Intercontinental Oteli'ndeyiz. Devamlı surette
buraya ateş ediliyor. Baskın oluyor. Ateş etmek mecburiyetinde
kalacağız. Tamam.
- 426 Intercontinental'e git Intercontinental'e git.
- Derhal Intercontinental'e.
- Acele gidin arkadaşlar mahsur kalmışlar.
- Taksim'de dağılma başladı. Intercontinental'in önünde bir şey yok.

*****
Su üstünde kişiler olduğu söyleniyor. Bu adamları burayı çevirip de
onları yakalayın.
- Fazla kalabalıktan her kafadan bir ses çıkıyor. Anlayamadım efendim tamam.
- Sular İdaresi'nin üstüne.
- Müdürüm oraya girdik. Toplum kuvvetleri şu anda girdi içeri ve bir
kısım kimseler yakalandı ve arama yapıyorlar tamam.

*****
Dolmabahçe önünde de kalabalık gruplar başladı emriniz.
- Kardeşim... kullanın onlar dağılırlar takip edin.
- Müdürüm panzerlerde mermi kalmadı mümkünse mermi...
- Kardeşim... mermiyi tüm bitir...
- Mermi getirsinler karşı... mermiler bitmiş.
- Kalsın bırak.
- Mermi dediğim sis bombası gürültü bombası.
- Evet efendim evet.
-Kalsın.

2012 1 Mayıs’ından bir izlenim

Size bu 1 Mayıs' 2012’de yaşadığım bir olayı paylaşacağım. Ve iddia ediyorum ki, aynı sahneler 1 Mayıs 77'de vardı.
Taksim Hill Otel'in en üst katında kameraları ve fotoğraf makinelerini görünce oradan alanın fotoğrafını çekmek için alandan çıktım. Oraya gidebilmek için polisler izin vermiyordu. Basın kartımı göstererek, fotoğraf çekeceğimi söyledim ve otele geçtim.
Otelin girişinde bulunan cafede Ercan Karakaş arkadaşlarıyla, çay içerek, sohbet ederek 1 Mayıs bayramını alanın kenarında kutluyorlardı(!)
Otel görevlilerine fotoğraf çekmek için en üst kata çıkmak istediğimi söylediğimde, çıkamayacağımı orada bulunanların gazeteci olmadığını sivil polisler olduğunu söyledi.
Meydana bakan boş oda olup olmadığını soruyorum, tüm odaların dolu olduğunu söylüyorlar.
Anlayacağınız polis yada istihbarat alanı yukarıdan kameraya çekiyor ve tele objektiflerle katılanları fişliyorlardı. Ve kim bilir kaç merkezden bu iş yapılıyordu?
Kutlamaların her karesi fotoğraf makineleriyle ve kameralarla saniyesi saniyesine görüntüleniyordu.
Ve sorulması gereken şuydu:
1 Mayıs 77'de zamanın istihbarat elamanları hangi otelin tepesinden alanın tamamını görüntülerini çektiler ve fotoğrafladılar? Ve olaylar başladığında görevlerine devam etmediler mi.? Ve o görüntüler hangi kozmik odalarda duruyor?

****
Şimdi gelelim asıl soruya ve tarihe şahitliğimize...
O gün alanda silahlı güvenlik vardı.
O günkü tabirle söyleyeyim. Spor sorumluları...
Ve yine o güne şahitlik yapan ancak halen bugün yaşadığı için ismini vermeyeceğim bir arkadaşımın şahitliğini yazayım.
O gün otelde alana ateş eden sivil görevliler vardı. Ve bunlar Amerikalı yada Türk bilmiyorum. Alanın güvenliğinden sorumlu olan yani sporcular otele girdiler.
Ve eli silahlı bu adamlarla çatışma yaşandı.

****
Şimdi gelelim başka bir asıl soruya. Solun hiç tartışmadığı, sanki 32 yıl öncesi kardeşmiş gibi anlatılan masallara...
Sol içi çatışma aynı faşistlerle çatışma kadar yoğundu.
Sol içi çatışma sözü yetersiz geliyor. Bırakın sol içi çatışmayı aynı örgüt içersinde olan ve sonradan ayrılanlara neler yapıldığı yada ayrılanların diğerlerine neler yaptığı tarihin kirli ve tozlu sayfalarında duruyor.
Size kendi yaşadığım dönemden bir şahitlik yapayım. Öyle maocu faşist, sosyal faşistlerin çatışmasından değil Devrimci Yol, İGD çatışmasından, Devrimci Yol, Devrimci Sol çatışmalarından örnek vereyim.

Bulunduğumuz bölgede TKP ML- TİKKO arkadaşımız İsmail Çelik'i kahvede otururken öldürdüler. Devrimci Yolcular Ekrem Öztürk hocamızı ormanda vurdular. Ve Çelik'in öldürülmesinin ardından, bölgede 100'er kişilik silahlı ve eli sopalı guruplarla TİKKOCU avına çıkıldı.
Bugün CHP'de siyaset yapan, ilçe başkanlığı yapmış o günün bir devrimcisini hastanelik edildi. Ben başka bir çatışma ortamında şans eseri TİKKOcuların elinden  kurtuldum. Ve sıradan bir kahveci öldürüldü.
Öztürk hocamızın öldürülmesinin ardından benimde okul arkadaşım ve eskiden İGD'li olan sonradan DEV-YOL'a geçen bir arkadaşımız, bir yol arkadaşımız tarafından öldürdü. Ve yıllarca cezaevinde yattı.

Bizzat benim okulumda, DEV-YOLcular,DEVRİMCİ SOLcuları okutmaz ve döverlerdi. Ve defalarca bu arkadaş(lar)ımızı korumak zorunda kalmıştık. Ve buna benzer olaylar Türkiye'nin her yerinde oldu. Ve sol örgütler bunu allahına kadar yaşadı.
Şimdi kalkıp bunu derin devletle, ajan provokatörlerle anlatmak kolaycılıktır.
Asıl olan devrim ve sosyalizm zihniyetlerimizde yatıyordu.
Tarih bizim yaptıklarımızın örnekleriyle doluydu, dünya sosyalizm tarihi...
Ve asıl başka bir soru ise şuydu. Şayet içimize derin devlet ajanlar soktuysa, kimdi bu ajanlar

Berktay iyi ve kötü bir şey yaptı
Berktay hem iyi birşey yaptı hem kötü birşey.
İyi birşey yaptı tartışma başlattı. Mahalle içinde konuşulan ama dışarıda konuşulmayan birşeyi tartışmaya açtı.
Kötü birşey yaptı. 1 Mayıs 77'inin sorumlularının sadece sol içi çatışma olduğunu iddia ederek, derin devlet organizasyonlarının yaptığı katliamları, tezgahları aklamaya katkı sundu.

Ancak derin devlet organizazyonu olan ve 12 Eylül faşizmine giden yolda en önemli aşamalarından biri olan 1 Mayıs 77 katliamında aynı zamanda sol içi çatışmanınsorumluluğunu, ‘alana giremez, gireriz’ tartışmalarının ve yaşan sol içi çatışmaların faşizme giden süreçte katkılarını ve sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor.
Şayet sol için çatışmalar, örgüt içi  çatışmalar öylesine vahşiçe yaşanmasaydı zaten 12 Eylül olmazdı. Ve en önemlisi sol kendi içinde çatışma kültürünü aşmış, dünyayı ve ülkesini anlasaydı zaten bugün Türkiye geç kalmış tarihsel bir süreci yaşamazdı.

****
Farkında değil misiniz, Berktay tartışması bile devrimci solun ne kadar hazımsız ve kendiyle yüzleşmeye hazır olmadığını göstermiyor mu?
Kıvılcım çakılması yeterliydi ve kıvılcım çakılmıştır...
Ve bu kıvılcımı yapanların sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi ona çanak tutanların sorumluluğunu hiç ortadan kaldırmaz.
İşte bunun için Berktay Aydınlıkçılardan kopuşu gereği iyi birşey yapmış geç kalan bir yüzleşmeyi başlatmıştır. Eski Aydınlıkçı zihniyetini horlatarak kötü bir şey yapmış, devletin derin organizasyonunu aklamış ve küçümsemiştir. 

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank