Benzin 15 Tl Olursa Şaşırmayın!..
Siyasiler meydanlarda konuşmaya devam ediyor, kimisi din üzerinden vurup, prim yapmaya bakıyor, kimisi püskeviti diline dolamış, kimisi de Başbakanı ısrarla TV’de tartışmaya davet ederek meydan okuyor baharın ılık serinliğinde…
Kasket değil, seks şantajlı kasetler havada uçuşuyor, uçkuruna sahip olamayan siyasilerin görüntülerinde… Herkes bu işi becereni yargılıyor bir nebzede haklı olarak.. Ancak bunu yapanları kimse konuşmuyor… Bu stüdyo nerede? Bunu yapanların arkasında kim veya kimler var? Servis sunan garsonlar kimler? Bunlarında biran önce çıkartılıp kamuoyu önünde bizlerle tanıştırılmaları gerekmez mi? Doğrusu bu kumanda merkezini çok merak ediyorum. Hangi şehirde, kaç katlı binası var? İçinde çalışanlar kimdir, neyin nesidir? Kimler adına çalışıyor? Umarım yakında kokusu çıkar diyorum ama derinden gittikleri belli… Yani ‘su uyur, düşman uyumaz’ misali iz bırakmamaya çalışıyorlar.. Bir ‘kıl’ tanesi bile bırakmıyorlar!… Sanırım teknolojiyi kullanmakta da oldukça marifetliler (!)
Neyse kasetleri, tartışmaları bir kenara bırakalım da; iki yakalı şehre bir el atalım; İstanbul'un iki yakasına iki yeni şehir kurulacakmış çılgın projeyle... Önce ülkemizin diğer geri kalmış ve alt yapısı bozuk şehirleri düalist yapıdan kurtaralım, sonra bu projeye eyvallah!... Hala birçok şehirlerimizde alt yapımız bozuk. Bir yağmur yağsa her taraf rezilleri oynuyor!... İşsizlik deseniz, diz boyu... İki- üç dil bilen gençler bile kahve köşelerine esir olmuş... Çalışanlar ise taşeron firmalarının asgari ücret kıskacına mahkûm edilmiş... Memuru, işçisi emeklisi her yıl verilen buçuklu zamlarla fırlayan benzin zamları karşısında ne yapacağını şaşarmış durumda!... Araba ve ev kandırmacaları ile marketlerdeki albenili mallara kanan bilinçsiz tüketici vatandaşlarımız ise almış olduğu az ücretle ömür boyu borçlar batacağına sürüklenerek bankalara köleleştirildi. Halkımızın verdiği faizlerle de bankaların karları tavan yaptı!...
Evet, iki şehri kuralım ama önce ülkemizin adalet sistemini herkesin memnun olacağı konuma getirelim. Eğitimde; ülkemizde dershane ve kolej bolluğu varken hala neden geri ülkeler arasında patinaj yapıp duruyoruz? Özgürlük sorununu çözmeden iki şehir yapsak ne olacak? İçinde özgür yazan gazeteci ve yazarlar mı oturacak? Yoksa kim oturacak? Kimler bu kanalın kenarında konuşlandırılan güzel villalardan yararlanacak? Asgari ücretli ve buçuklu zamlara mahkûm edilen çalışanlar mı? Geçin onu geçin!... Yoksa Suudi iş adamları ile ihaleleri kapan iş adamları mı? Yoksa milyon dolara villa alan siyasiler ve onun yakındaşları mı?
Önce özgürlük... İki şehirden çok kıymetlidir bu özgürlük... Bakınız milyonlarca kişinin makarna ve kömüre mahkûm edilerek yardım almaya itildiği bir ülkede iki şehir kurmak lükstür... Atamızın Cumhuriyet döneminde ekonomik hamle yaparak halkıyla omuz omuza kurduğu birçok fabrikayı satan zihniyetler, bu yeni kurulacak şehre harcanan paraları geri kalmış illerimizdeki şehirlerde sanayicisiyle ( o yapmıyorsa ) devletin öncülüğü ile fabrikalar kursalar işsiz insanlarımız için daha hayırlı olmaz mı?.
İki şehir kurma hayali neye benzer biliyor musunuz?
Birincisi; "Ayranımız yok içmeye, borçlar çıkmış tavana!..."
İkincisi; Bir aile düşünün kredi kartıyla borç batağında ve o ailenin reisi hala alışveriş çılgınlığında. Bu aile tasarruf etse veya evine üretim malzemesi alıp onu çalıştırıp para kazansa, belki borçlarını daha rahat ve kısa zamanda ödeyecek. O gidip ne yapıyor? Evine en lüks tablo almayı tercih ediyor..."
Mesele budur...
Yani bu iki şehrin size faydası olmayacak... Yine birtakım insanlar kurulacak iki şehirden getirim sağlayacak...
Birde;
Bu çılgın proje hayata geçirilmesi halinde bu iki yakalı şehri yine siz kuracaksınız. Nasıl mı?
O kredi borç batağına girerek aldığınız araçlarınız, yaktığınız ampul (!) ısındığınız doğalgaz ve yiyip içtikleriniz ile üzerinizdeki bankalara olan 185 milyar 426,3 milyon TL’lik borç batağı ile…
Boş araziler üzerine günün ilk ışıklarında kazma vurulmaya başlandığında; Benzin istasyonlarından geçerken benzinin litresini artarak " 15 TL" veya daha da fazla görmeye başlarsanız, Orhan Veli’nin Gemlik girişindeki tabelada yazan “Birazdan Denizi Göreceksiniz, Sakın şaşırmayın!” sözleri gibi, sizde sakın şaşırmayın!...
O gördüğünüz;
Sizin cebinizdekilerle kurulup; başkalarının övündüğü iki yeni şehir olacaktır.
Sahi doğmamış çocuğa ne isim koyalım?
Onu da siz bulun…
Ne diyelim yinede hayırlı olsun ülkemize...
Sevgilerimle...
Ertuğrul Erdoğan
12 Mayıs 2011/Bursa