Beni Türk Hekimlerine Emanet Ediniz
Yabancı doktor tartışması devam ediyor. Gelsin diyen de var gelmesin diyen de. Kimi sabırsızlıkla “Hemen buyursun gelsin” diyor. Hatta belindeki ağrılara, bağırsaklarındaki şişkinliğe, boğazındaki yanmaya yabancı doktor gelene kadar katlanmayı göze alanlar var. Kimi hiddetle ve biraz da şiddetle “Asla gelemez, gelmemeli” diyor. Şimdiden, yabancı doktorlara havaalanında atmak üzere yumurta biriktirmeye başlayan gruplardan söz ediliyor. Çoğunluk ise “Madem memleketin doktora ihtiyacı var; Türkçeyi yeteri kadar biliyorsa, gelişmiş ülkelerden geliyorsa, başımızın üstünde yeri var.
Buyursun gelsin.” diyor. Netice şu ki: Vatandaş Amerikalı, Avrupalı doktorlara sıcak bakıyor İlk gelenleri çiçeklerle karşılamak, omuzlarda gezdirmek için de inanın ki sabırsızlanıyor. Peki, ama Amerikalı Avrupalı doktorlar derdimize derman olabilirler mi? Oralarda sağlıkta her şey yolunda mı? Halk memnun mu? Doktorlar mutlu mu? Amerika’da sağlık hizmetleri nasıl yürüyor? USA’ da sağlık hizmetleri ile ilgili olan biteni öğrenmek için son bir iki ayda Amerikan basınında sağlıkla ilgili haberlere şöyle bir göz atayım dedim. Okuduklarım WiliLeaks belgelerinden daha ilginç ve şaşırtıcı idi.
Gelin, bunlara hep beraber bakalım ve sonra da biraz düşünelim:
BİR: Rhode Island Hospital’ e beyin ameliyatı olan bir hastanın kafatasında matkap ucu unutulduğu için 300 bin dolar ceza kesilmiş. Aynı hastanede birkaç gün önce de başka bir hastanın karnında forseps seti bulunmuş.
İKİ: St. Joseph Medical Center, birçok hastaya gerekmediği halde stent takılmasıyla ilgili suçlamalar dolayısıyla 22 milyon dolar ödemeyi kabul etmiş.
ÜÇ: Bir araştırmada hayat süreleri sınırlı olan ilerlemiş akciğer, kolon, pankreas, mide-bağırsak ve meme kanserli hastalara kanser tarama testleri yapıldığı ortaya çıkmış. Endoskopi, biyopsi gibi tetkiklerin bu hastalara hiçbir faydası olmadığı gibi, son günlerini yaşayan bu kişiler bu girişimlerle ilgili risklere ve strese de maruz kalmış oluyorlar. Hastalar ve sağlık sigortalarının ödedikleri yüklü faturalar da cabası!
DÖRT: Daniel Ray Stewart isimli 24 yaşında ruh hastası (bipolar bozukluk) olan bir gencin Kuzey Carolina’ da bir hastanenin acil bölümünde doktor olarak çalıştığı anlaşılmış. Hastalar tarafından çok beğenilen bu genç adamın, bıçak parası istemediği için mi, kartvizitini verip hastaları muayenehanesine çağırmadığı için mi yakayı ele verdiği haberde yer almıyor. Sahte doktorun amcası “Ray hep doktor olmak isterdi. Aslında ilaçlarını aldığı müddetçe çok iyi bir çocuk ama ilaçlarını almayınca başkalaşıyor” demiş.
BEŞ: Bir araştırmada Colorado’ da 5.5 yıllık bir sürede 25 hastanın başkasının yerine yanlışlıkla ameliyat edildiği, 107 ameliyatın da yanlış taraftan yapıldığı belirlenmiş.
ALTI: Tıbbi malzeme endüstrisini inceleyen Senato raporunda, Abbott Laboratuarlarının geçen sene bir hastanede yüzlerce hastaya ihtiyaçları olmadığı halde stent takmakla suçlanan ve bu sebeple doktorluk yapması yasaklanan bir kardiyologa satış danışmanı olarak iş verdiği bildiriliyor. Rapora göre Dr. Midei’ nin taktığı bu gerekliliği şüpheli stentler devlet sağlık sigortasına 2007 ve 2009 senelerinde 3.8 milyon dolara mal olmuş. Senato Finans Komitesi Başkanı Max Baucus bu durumun ülkelerinde çok daha büyük ölçüde gereksiz tıbbi malzeme kullanmış olma ihtimalini de gösterdiğini söylüyor.
YEDİ: Adalet Bakanlığı’nın bildirdiğine göre Abbott, Boehringer Ingelheim’ın Roxane ünitesi ve B. Braun Melsungen isimli üç ilaç üreticisi bazı ilaçları fahiş fiyatla sattıkları iddialarına karşı 421 milyon dolar ödemeyi kabul etmişler.
Burası Patagonya değil Amerika!
Bu ülke Tanzanya, Patagonya, Bangladeş değil, dünyanın en gelişmiş ülkesi; doktorlarına, hastanelerine hayran olduğumuz Amerika Birleşik Devletleri!
Zenginlerimizin üç gün peş peşe hapşırdıklarında, sivilceleri biraz fazla kaşındığında, azıcık geğirdiklerinde veya burunlarından kıl aldırmak için doktorlarına, hastanelerine koşarak gittikleri, hemen muayene olabilmek için araya adam soktukları, etek dolusu para harcadıkları ülke.
Senede 1 milyon kişinin tıbbi yanlışlar yüzünden zarar gördüğü ve bunların 98 bininin de bu sebeple hayatlarını kaybettikleri bir ülkenin sağlık sistemine güvenir misiniz?
Rastgele seçilen 10 hastanede tedavi gören 2 bin 300 hastadan 588’ inin başına tıbbi girişimler, ameliyatlar, ilaçlar ve benzeri sebeplerden iş açılan bir ülkenin hastanelerine hiçbir korku duymadan başvurabilir misiniz?
Tıbbi hataların yüzde 63’ ünün önlenebileceği belirlenen bir ülkenin doktorlarına sağlığınızı emanet eder misiniz?
Hastaların yüzde 3’ünde cerrahi bir girişimden sonra önlenmesi mümkün olan felç geçirmek, ciddi kanama veya organ yetersizliği gibi kalıcı hasar bırakan bir olayın geliştiği hastaneyi ve sorumluları mahkemeye vermez misiniz?
Gelelim neticeye
Amerika’ da durum işte böyle.
Ne dersiniz; yabancı doktor gelsin mi?
Yoksa kendinizi “Türk hekimlerine mi emanet etmek istersiniz?”