Ben mi Yozlaştım… Yoksa?
Kırmızı kitaplar, ‘Kalksam ve Dirilsem”, “Gözyaşı Geceleri”, “Gül yetiştiren adam”, “Mona Roza’nın Muazzez Akkaya”sı, “Tesbihat”, “Kul Sadi Yüksel”, “Darül-harp”, “1. Söz.” ,“Rabıta”, İslamcı radyoların gece programlarının prensleri “İbrahim Paşalı” ve “Tarık Tufan”, yüreğimizi hoplatan bant tiyatrolarının üstatları (merhum)“Hasan Nail Canat” ve “Ulvi Alacakaptan”.
Cat Steven’sın Müslüman hali, “Yusuf İSLAM”, hafızalarımızı zorlayalım;
Allahsız, “Salman Rüştü”, “İhyayı Ulumiddin.” “Elmalılı Meali Şerifi”, “Seyyid Kutup”, “Maramara Fm”, “Özel Fm.” “Abdurrahman Önül”, “Sızıntı”, “Necmettin Erbakan”, “Cemalettin Kaplan”, “Humeyni”, “Yeni Ümit”, “Kütüb-i Sitte”, “Ali Şeraiti”, “Hasan El Benna”, “Altınoluk”, “Timurtaş Uçar”, “Çeçenistan”, “Mescid-i Aksa”, “Şakirt”, “Nuri Pakdil”, “Necip Fazıl”, “Sezai Karakoç”, “M. Fethullah Gülen”, “İsmet ÖZEL”, “Bediiüzzaman”, “Metin Yüksel”, vs..
Kanal 6 Televizyonu “DİNAMİT” Programı Konukları: “Bülent Arınç, Hasan Hüseyin Ceylan”, “İhsan Arslan”, “Mehmet Metiner”, “Recep Tayyip ERDOĞAN” ve (merhum) ERCÜMENT ÖZKAN” gibi isimlerin ve kavramların kıyısından köşesinden geçmiştim.
Sonunda sevgisinden çok yakıcılığına iman ettiğim bir Allah’ın kulu ve elinde kılıcıyla inançsızların hakkından gelen bir Elçi Muhammed’in (AVS) ümmetinden “günahkar bir Ademoğlu” olarak ezik-büzük bir “Müslüman”dım.
O ezikliği her zaman yaşadım.
Hoşlandığım ama göz göze bakmaktan başkaca bir eylemde bulunamadığımız o kızın adını bile anımsamıyorum şimdi. “Öylesine hayattan kopuk, yaşamdan uzak ve aşktan beri yetiştirilmiştik ki, bir inşaat sahasında kocaman bir kazıkla aynıydım. O kazık tek başına ayakta durabiliyorken benim bedenim bunu dahi beceremiyordu.” Ruhum ve kalbim yerlerde sürünüyordu..
Yüz yılardır “Allah” diyerek, “Muhammed” diyerek, “kirli” zihinlerindeki kendi işlerine gelen“İslam”ı, “iyi niyet”le bu topluma ve bize öğretmişlerdi. Öylesine darmadağın olmuştuk ki,“onların rehberliği olmadan” adım bile atamaz hale gelmiştik.
İslam’ın tüm kurallarını kendilerine göre bir “bankamatik” haline getiren bazı kafaların kapitalizm düşmanı gözükmeleri ne büyük bir tezattı. “Kişilerin özgün ve özgür iradeleriyle Allah’la aralarında iletişim kurmalarına izin verilmeyen bu yanlış din algısı yüzünden toplum paramparçaydı.”
Benim bu düşündüklerimi kim söylemişse hemen susturulmuş, “dinsiz”, “imansız”, “sünnet düşmanı” gibi iftiralarla önleri kesilmişti.
Bende önceleri gaza gelip “tüm memleketin imanını kurtarma” derdine düşmüştüm.
Ama sonraları akıllanmıştım. “Artık Allah’a hesabını vereceğim tek adamın kendim olduğunu anlamıştım.” Başkaları için değil öncelikle kendi imanımız ve inancımız için çaba göstermeliydik.
“Tuvalete sol ayakla girmenin fazileti”yle, “tırnakları gece değil de gündüz kesmenin erdemi”yle o kadar “meşgul edilmiştik” ki, “aşk”ın, “merhamet”in, “insan”lığın ve “sevgi”nin“dini uçup gitmişti” tüm güzel değerleriyle birlikte..