Ben İnsanım, Yeryüzünde Allah’tan Sonra En Önemli Varlık Benim
Ben insanım, Yeryüzünde Allah’tan sonra en önemli varlık benim. Allah’ın sıfatları ile sıfatlanıp yaratılmış, yaşantısıyla meleklerden bile üstün olabilecek özellikte yaratılıp var edilmiş, tek canlı varlık benim.
Dolayısıyla beni yaşatan dünyayı yaşatır. Öldüren de dünyayı öldürmüş olur.
Peki, bu kadar değerli bir varlığın varlığına neden saygı duyup, değer verip onu daha güzel yaşatmıyoruz?
Acaba niceliğinin (sayısının) çokluğundan mı?
Yoksa niteliğinin(özelliğinin) azlığından mı?
Bu bir elma, armut değil ki, sayısı çok, değeri düşük olsun. Diyelim.
İnsan insandır. Hiç biri bir diğerine benzemez. Hepsi de birbirinden farklı özellik ve güzellikte yaratılmış, kendine has vasıfları olan, kendine münhasır özel varlıklardır.
Hiçbir şeyleri ile birbirine benzemez yaratılıp var edilen insanların ne doğumları, ne yaşantıları, ne de ölümleri birbirine benzeyip, birbirine eşittir.
Daha doğarken normal, sezaryen gibi birbirinden farklı doğup yaşadıkları dünyada ne kadar birbirlerine eşit olabilirler.
Kaçının anası, babası sağlıklı, eğitimli ve zengin. Kaçının hayat standardı istenilenin üstünde. Kaçı ezik yaşıyor. Kimi hayatın başında galip, kimi yenik.
Hiç biri birbirine benzemez bin bir çeşit hayat şekilleriyle yaşarlarken nasıl birbirlerine eşit olabilirler.
Allah’ın birbirine eşit yaratmadığı kulunu, insan ne kadar birbirine eşit yapabilir.
Ne kadar kendine denk görüp, ona değer verir. Değerinden dolayı onu kendi gibi, insan görüp, önemseyip hak verir. Onu kendine eşit yapar.
Bu mümkün mü?
Elbette mümkün değil.
Neden mi?
Herkes birbirine denk ve eşit olsa; o zaman da; Sen ağa, ben ağa, ineği kim sağa olur.. İneği sağıp sütü içirecek, dünyayı mamur edip, güzelleştirecek kimse bulunmaz olup, hayat durur. Varlık yok olur.
Demek ki varlığın var olup yaşaması için insanı, insan görmek, hak ettiği her değeri verip insanı ve insanlığı yaşatmak başka bir şey. Onu kendine eşit görüp, hayatı durağanlaştırıp kendi varlığına ve onun varlığına değer veriyorum derken tüm insanlığın varlığını yok etmeye çalışmak hiçte doğru bir hareket tarzı olmasa gerek. Çünkü bu hareket tarzı farkında olmadan insan ve insanlığı yok etmeye yöneliktir.
Onun için asıl olan insanın var olup yaşaması, sonra da tüm haklarının korunup hakkaniyet ölçüsü içerisinde çalışıp yaşaması, yaşarken de hak ettiği her değere başkaları gibi onunda adalet ölçüleri içerisinde kazanıp ulaşmasını sağlarken, hem de hayatı durağanlıktan kurtarıp akışkan olmasını sağlar.
Bu da insanları birbirine yaklaştırıp paylaşımcı, gayret verip çalışkan olmalarını, huzur bulup, umut içinde mutlu yaşamalarını sağlar.
İnsanı dünyada değerli kılıp, değerli yapan tek şey, akıl ile bilgisi, bildiği ile yaşamasıdır. Bunun dışında hiçbir şey insanı, değerli kılıp, değerli yapmaz.
Onun için insana değer verip, önemini artırarak Allah’a yaklaştırmanın bir tek yolu vardır. O da aklını kullanıp, okuyup bilgisi sahibi olmasıdır.
Edindiği bilgi doğrultusunda görev alıp, sorumluluk yüklenerek önemini artırıp, kendi değerine değer katmasıyla olur.
Yoksa görev alıp, sorumluluk yüklenmeyen, üretim yapıp değerini artırmayan akıl af edersiniz eşekte de var. Eşeğin insan yanında kadri kıymeti neyse, insana ve insanlığa yarar sağlamayan insanın da af edersiniz eşekten farklı bir değeri olmaz.
Onun için insanı, insan yapan akıl edip, okuyup, düşünüp, öğrenmesi. Bu bilinciyle yaşayıp, insan olup kendine ve topluma faydalı olmak için yaşamasıdır.
Bu da insanı insan yapar. Önemini çoğaltıp, değerini artırarak Allah’a yakın has bir insan yapar.
02.02.2014
Cahit KARAÇ