Belki O Değildir
Son zamanda artan terör hadiseleri sağduyu sahibi herkesi elim bir hüzne gark etmektedir.
Bazı anlar vardır ne yapacağınızı bilemezsiniz. Bazı anlar vardır ne diyeceğinizi bilemezsiniz. İşte o zor anlardan biri de terör sebebiyle can verenlerdir.
Bir şey yapamayız çünkü vatandaş olarak yetkimiz yoktur. Bir şey diyemeyiz çünkü söylenecek kelime bulunmaz. Bulunsa da tesiri olmaz.
Her cenazenin ardından “vatan sağ olsun” der geçeriz.
O kadar kolay mı?
Gerçekten vatan “sağ olur” mu?
Çünkü “Kelimelerin kifayetsiz” kaldığı yerdir bu gibi zamanlar.
Önce yutkunur, sonra metanetli olmaya çalışır, boğazımızın düğümlenmesi ve göğsümüzde ki tonlarca ağırlıktan bir an evvel kurtulmanın yolunu ararız.
Başımız sağ olsun…
Vatan sağ olsun...
Biz çok eskilerden beri vatan için can vermeyi cana minnet sayan bir neslin torunlarıyız. Ancak o zamanlarda “vatan” için can vermeyi göze aldığımızda karşımızda olanlara karşı topyekûn mücadele ederdik.
Şimdi kavga içeride başladı. İşte bu durumda nasıl bir tutum içinde olacağımızı şaşırır olduk.
Günümüzdeki mücadelenin içeride de tarafları var. Yani işler hayli zor.
Geçenlerde bir şehit cenazesi tesliminde yaşananlar “Ateş düştüğü yakar” sözünün en bariz misliydi. Cenaze teslimi sırasında şehidin yakını gelenlere “Açın bakın, belki o değildir” diyordu.
İnsanın içi titriyor.
“Belki o değildir…”
Ne hazin bir söz. İnsanın nutku tutuluyor. Durduğu yerde terliyor. Çarelerin arandığı an. Bir olmaz”ın “olur” haline tebdilinin temennisi…
“Belki o değildir…”
Ateş düştüğü yeri böyle yakıyor demek ki.
Bir düşünelim. Gerçekten “o” değilse. Bir sevinç hakim olur orada. Ama şu düşünülmez. O değilse başka bir ananın bağrına düşen bir ateştir.
Bağrımıza ateş düştü vesselam.
Ülke ateş çemberinden geçiyor.
Bu ateş nasıl söner? Bu gidişle düştüğü yerden çok yeri yakacak diye korkuyoruz.