Belediyecilik ve Eskişehir
Çok az sayıda başarılı yerel yöneticiler var.
Bunların başında Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen gelmekte.Eskişehirli ve akademisyen olan Büyükerşen, 1999 yılından beri 3 dönemdir Büyükşehir Belediye Başkanı.
Yılmaz Büyükerşen’in siyasi görüşlerine katılmayabilirsiniz. Ona karşı da olabilirsiniz. Fakat iş onun belediyeciliğine gelince, oraya destursuz giremezsiniz.
Gidin Eskişehir’i görün.
Bir kente can nasıl verilirmiş, ruh nasıl kazandırılırmış görün.
Şehrin ana damarı olan ve bir zamanlar pisliğinden geçilmeyen Porsuk Çayı’nın şimdi şehre hayat veren akışını görün.
Mekân ile insan arasında ‘ruhsal’ ve ‘moral’ bir ilişki vardır. İnsanlara göre düzenlenmeyen mekânların içine tıkıştırılmış şehirlerde yaşamanın ne demek olduğunu büyük şehirlerde yaşayanlar biliyor.
Hayvanlar için bile, onlara uygun mekânların düzenlendiği günümüzde, insanların devasa beton bloklardaki kibrit kutularına tıkıldığı kentlerimizin nefes borularına beton akıtılıyor.
Büyük reklamlarla pazarlanan sitelerde yüzme havuzu, spor salonu falan filan varmış. Öyle ya kentte yaşam dediğin şurada ye, şurada yat, şuraya da sıç! Hepsi betondan müteşekkil 150 metre!
Gidin Eskişehir’i görün.
Mekân ve insan ilişkisindeki uyumu, meşruiyeti görün.
Bir kent, hayat alanlarıyla ve insanlarıyla güzeldir.
Güzel mekânlardan, güzel insanlar çıkar. Çünkü kentlerin yaşanabilir oluşu, insanların ruhlarını yıkar! İnsanın hayat alanlarını boğan betonlaşmadan ise ruhsuz, sıkıntılı, yaşama sevincini yitirmiş, duyarsız ve hatta aptallaşmış insanlar çıkar. Böyle bir dünyanın insanları alabildiğine bencildir. Çünkü kendi yaşam alanlarını gasp edenlerin, her tarafı betona kesenlerin fütursuzluğu ve bencilliği, o mekânlara pis bir koku gibi sinmiştir. O pislik, orada yaşayanları da ister istemez etkiler.
Belediye başkanlarına sesleniyorum; gidin, Eskişehir’i görün.
Yalnız Eskişehir’i değil, başarılı belediyeciliği olan yerleri de gidin görün.
Bakın, başarılı belediye başkanlarının hangi partilerden olduğundan söz etmiyorum. Çünkü yerel yönetim işinin partiden, siyasetten çok bir kültürle, estetikle, insanı/doğayı temel alan bir dünya görüşüyle ve kentlilik bilinciyle ilişkisi var.
Başarılı belediye başkanlarının içerisinde CHP’lisi de, AKP’lisi de var.
Eskişehir’i Eskişehir yapan Başkan Büyükerşen önce DSP’liydi, şimdi CHP’li. Yine Eskişehir’in mezbelelik halinde olan Odunpazarı ilçesininin, yaşam alanlarını ve tarihi dokusunu koruyarak temiz, yaşanabilir ve turistik bir kent haline getiren belediye başkanı da AKP’lidir.
Başarılı belediye başkanı olmanın birinci ölçüsü, müteahhidin ve arsa spekülatörlerinin adamı olmamaktır!
Bakir bu bölgelerdeki 30 yıllık yerleşim sürecine bakın.
Bir de bugün geldiğimiz yere bakın.
Yerel yönetim faaliyetinde betonlaşmadan öte ne görüyorsunuz?
Belediyeciliğin arsa sahipleri ve müteahhitlerin bir aracı kurumu gibi çalıştığı, onların bir nevi noteri gibi işlerini yasallaştırdığı gerçeği tüm acımasızlığıyla ortada.
Yüksek bloklarda kibrit kutusundan evler inşa ederek insanların oraya tıkılmasını kentlilik mi sanıyorsunuz?
Yaşam borularına beton akıtanların banka hesapları kabarırken, insan temelli bir kent anlayışının üzerine de çoktan beton dökülmüş olmuyor mu?
Yollar, kaldırımlar, parklar, yeşil alanlar, okullar, hastaneler, otoparklar, kültürel ve sosyal tesisler, spor tesisleri, bilişim ve akademik merkezler, sanat atölyeleri ve bilcümle yaşanabilir kent nerede?
Sizler var ya, yeşil alan olarak terk edilmiş sahalardan bile arsa üretip satacak kadar kent katillerisiniz! Sizler sürekli imar tadilat planlarıyla kentleri öldürme pahasına, birilerini zenginleştiren aracı katillersiniz!
Sürekli bozulan kaldırımlar, sürekli çakır çukur hale gelen yollar, aynı yerlerin defalarca kazılması vb. sorunlarını dahi çözememiş ama durmadan konut ve AVM inşaatlarının yükseldiği yerlerin belediye başkanları; gidin Eskişehir’i görün, bakın kaldırımlar ve yollar nasıl yapılıyormuş, görün.
Sizler belediyeciliği, beton ormanını andıran konut ve alış veriş merkezlerinin yapımı olarak mı görüyorsunuz?
Rantçılar da öyle görüyorlar!
Peki, sizin onlardan bir farkınız var mı? Yoksa onlarla bir zımni anlaşmanız mı var?
20 sene önceki alt yapı örneğin 200 bin nüfusu göre planlanmışken şimdi aynı yerin nüfusu örneğin 500 bine çıkarılıyor ama alt yapı aynı kalıyor. Bu, kentin yaşanmaz hale getirildiği ama birilerinin banka hesaplarının şiştiği anlamına gelmiyor mu?
Peki, bunlara kim izin veriyor?
Yerel yönetimler!
Gidin Eskişehir’i görün!
Sonra da vicdanınız varsa onunla yüzleşin!