Belediyecilik ve Esenyurt
Belediyeciliğin kısa ve özlü anlamı, kentin kamu hayatını insan odaklı düzenlemek, onun standartlarını yükseltmek, yeni kamu sahaları oluşturmak, çevreye saygılı ve yaşanabilir kentler oluşturmaktır diyebiliriz.Tanımdan veya amaçtan da anlaşılacağı üzere belediyecilik, daha geniş anlamıyla yerel yönetim faaliyeti, kesinlikle bir kentlilik kültürünü ve (yerli yersiz kullanıldığı için suyu çıkarılmış bir kavram olduğu için pek de sevmediğim) vizyon sahibi olmayı içermektedir.
Belediye kurumu, tarihin ilk demokratik yapı taşlarını oluşturur. Bir diğer deyişle demokrasinin ilkel de olsa ilk varoluş biçimleri yerel yönetimlerde oluşur. 2500 yıl önce, hem de bu coğrafyada belediye kurumları vardı. Antik çağın kentlerini gezdiğimizde, eğer kalmışsa, o kentin bouleterion denilen belediye binası ve meclisinin toplantı salonunu görmek mümkün. Gereksiz gibi gözüken bu konuyu şunun için yazıyorum: Belediyecilik, merkezi idareyle yurttaş arasında bir tampon bölgedir. Nerede ve ne zaman olursa olsun, tarihte bütün merkezi idareler, tebaaları veya yurttaşları üzerinde hegomonik bir yapı kurarlar. Çünkü devlet denilen olgunun karakteristik özelliği budur. İşte hegomonik yapı ile yurttaş haklarının çelişmesinden demokrasi doğar ve demokrasi, daima birey haklarını esas alır!
Demek ki belediyeciliğin bir ayağını kentin mekânsal hayatının şekillendirilmesi oluştururken, diğer ayağını da, o kentte demokratik kültürün geliştirilmesi faaliyetleri oluşturur.
Girizgâh epeyi uzadı, biliyorum.
Esasa gelecek olursak bu bağlamda Esenyurt’ta durum nedir?
Bu soruya benim büyük ölçüde bir cevap vermem mümkün değil, çünkü bilmiyorum. Bu alanda öyle birkaç olguya, olaya bakarak bilgi sahibi olunamaz.
Elbette bölgenin bir insanı olarak da, Beylikdüzü ve çevre belediyeler hakkında bazı gözlemlerim ve görüşlerim mevcut. Ancak Gerçek gazetesinin düzenlediği belediye gezileri, yerel yöneticilik hususunda bakış açımı genişletti.
Özellikle Esenyurt gezisinde kısmen bildiğim bir gerçeğe daha fazla vakıf oldum: Bir belediyenin iş yapabilmesi, büyük ölçüde, o kentte rant yaratmasına bağlı. Bunu başaramayan bir belediye başkanı ufak tefek işlerle idare-i maslahat yapmaktan öteye gidemez!
Alt yapı yatırımlarını nasıl yapacaksınız?
Kültür merkezlerini, spor sahalarını, park ve bahçeleri, kültürel etkinlikleri, nikâh salonlarını, sosyal mekânları nasıl yapacaksınız?
Belediyenin görev alanında bulunmamasına rağmen okullara, sağlık alanlarına nasıl katkılar sunacaksınız?
Bütün bunları belediyenin vergi, harç gelirleriyle ve devletten alınan yardımlarla yaparım diyorsanız, siz ancak belediye personelinin maaş ve ücretlerini öder, rutin bir belediyecilikten öte hiçbir şey yapamazsınız!
Bunu devlet de biliyor, siyasi partiler de biliyor, vatandaşın çoğu da biliyor.
Tavşana kaç, tazıya tut misali; belediyelere imkânlarını kendin yarat deniyor!
Yani rantsız belediyecilik yürümüyor!
Peki, rant nasıl yaratılır?
Bunun için öyle uzun laflara gerek yok: Sermayeye imkân sunarsan, ona bir şeyler verirsen alırsın! Hiçbir sermaye kazanmadığı yere girmez!
Necmi Kadıoğluna sordum; finansı nasıl sağlıyorsun diye.
Toprağı kazıyorum, altın çıkıyor dedi!
Anlayana!
Esenyurt’ta birçok yatırımı gördük; statlar, kültür merkezleri, nikâh salonları, park ve bahçeler. Projesi devam eden ve tasarlanan yatırım bölgelerini gezdik. Eğer bunların tümü gerçekleşirse, sanıyorum Esenyurt, bölgenin nitelik değiştiren ve yeni bir yapıya kavuşan ilk ilçesi olacak. Bütün bunlar Esenyurt kentine kazandırılmış değerler. Ve tahminimin ötesinde yatırımlar gördüm. Bunları gerçekleştiren Kadıoğlu’nda bir vizyonun (her ne kadar Bahçeşehir gişelerine giden TEM bağlantı yolu üzerindeki köprüye monte ettiği çirkin demir yığınıyla bu vizyon tökezlese de) olduğu da çok açık. Tıpkı Gürbüz Çapan’ın Esenkent projesi gibi! O dönemde de bu proje çok önemliydi değil mi?
Esenyurt’un yapılaşmasına dair hala ciddi eleştirilerim ve olumsuz görüşlerim var.
Bir yanıyla sözünü ettiğim rant yaratma gerekliliği ve diğer yanıyla da bir kenti mekansal ve kültürel olarak yaşanılır kılma gerekliliği.
İşte bütün mesele, bu dengeyi kurabilmekte yatıyor!
Beylikdüzü’nden bakınca Esenyurt’u Beylikdüzü’nün varoşu görüyordum.
Eleştiri haklarımı saklı tutmak kaydıyla Esenyurt’taki gerçekleşmiş ve devam eden faaliyetleri görünce, Beylikdüzü kamu hayatı açısından bana varoş gibi gözüktü!
Çok üzgünüm, ama maalesef böyle!
Girizgâhta sözünü ettiğim belediyeciliği tüm yönleriyle ülkemizde görmek dileğiyle…