Belediye başkanlarına sesleniyorum: Boşuna beklemeyin. Godot gelmeyecek!..
Belediyeler batakta… Belediyeler iflas noktasında… Belediyeler iş yapamaz durumdalar… Belediyeler çalışanlarının maaşlarını ödemekte zorlanıyorlar. Borçlarını ödemek için, her ay borçlanıyorlar. Bankalardan borç alırken, gelirlerini ipotek ediyorlar.
Belediyeler borç bataklarında, ellerinde arazileri olanlar arazilerini satıyorlar. Arazisi olmayanlar, Samuel Beckket'in "Godot'yu Beklerken" tiyatro oyunundaki gibi bekliyorlar.
Yıldırım Türker oyunla ilgili yazdığı yazısında, oyunla ilgili şunları yazıyor: "Hayatın çaresizce beklemekten ibaret olduğu; kişisel iradenin hiçbir anlamının kalmadığı bir dünyada, hiçbir şeyi değiştiremeden, sadece duran bir vakti geçirmeye çalışarak yaşamanın adına dönüşen "Godot'yu Beklemek", bütün klişeler gibi mide bulandırıcı bir isabetle yüzümüze doğru parmağını sallıyor. Godot gelmiyor.
Çünkü Godot, zaten gelmeyecek olanın adı." Yani gelmeyecek olanı bekliyor kimi belediye başkanları. Satarak hizmet yapmak mümkün olabilir mi? Asıl olanı yapmazsanız, satarak nereye kadar gidebilirsiniz: Hele ki, toplumun ortak malını onlara sormadan satmaya kalkarsanız, yandı keten helva.
Arazi satanlar birgün ellerinde arazileri kalmadıklarında ne yapacaklar? Yeşil alanları, parkları, yolları imara açarak satanlar, oraları bittiğinde ne yapacaklar?
Kentleri büyütürken,sorunları da büyütüyorlar
Belediye başkanları rutin işlerini bile yapamaz duruma gelmişler.
Çöp götürüyor kentlerin mahallelerini, caddelerini, sokaklarını…
Sokakları, caddeleri büyüyen kentin araçlarına, yayalarına yetmiyor.Yeni parklar yapmıyorlar, yeni spor alanları yapamıyorlar. Yeni yeşil alanlar yaratamıyorlar. Yeni sokaklar, yeni caddeler, yeni bulvarlar yapamıyorlar. Yeni alt yapılar yapamıyorlar, büyüyen kentlerin nüfuslarına rağmen.
Mevcut iflas etmiş durumda. İşi idare eder gibi yapıyorlar.
İmar plan tadilatları ile kentlerin yapılaşmalarını dikeyine büyütüyorlar. Yolları hesaplamadan, alt yapıyı hesaplamadan, parklarını, otoparklarını, yeşil alanlarını hesaplamadan.
Kaynak yaratmak deyincesatmak akıllarına geliyor
Kimileri Godot'yu bekler gibi bekliyorlar. Yıllar önce Kadıköy’de Belediye Şehir Tiyatrosu'nda izlemiştim ünlü oyunu. Oyunun son sahnesinde oyunun kahramanı Vladimir sorar, "Gidelim mi?" oyunun diğer kahramanı Estragon yanıt verir. "Gidelim." Oyun bitmiştir. Beklenen Godot gelmemiştir. Hepimizin hayatında beklediğimiz güzel günleri getirecek olanın gelmediği gibi.
Kimi belediye başkanları görev süreleri dolduğu gün oyunda olduğu gibi, başkan yardımcılarına seslenecekler: "Gidelim mi?" Başkan yardımcılarının yanıtı şöyle olacak: “Gidelim.” Çünkü bu gidişle hiçbirinin bekledikleri gelmeyecek. Bugün değilse, yarın. Yarın değilse sonraki gün bu bolluk bitecek.
Yarattıkları tahribat ise kentlerin geleceğinin içine edecek.
Satacak yerleri kalmayacak. Adam gibi oturup kaynak yaratacaklar. Kaynakları kadar adam çalıştıracaklar. Adam için iş yaratmayacaklar, gerekli olan iş için adam almayı öğrenecekler.
Yandaşlarını ve kendilerini zengin etmek için ihaleler yaratmayacaklar. İhaleleri gerçekten hak edene verecekler. Aldıkları rüşvetleri büyütmek için ihale bedellerini yükseltmeyecekler. Yapılmayan işleri yapılmış gibi göstermeyecekler.
Godot'yunun gelmeyeceğini anlayınca belki adam gibi iş yapmaya başlarlar. Ama Godot'yunun geleceğine yönelik umutları olduğu sürece adam gibi iş yapmayacaklar.
Başkanlar asıl işlerini unuttular, STK’lar gibi çalışıyorlar
Diksiyon dersleri verecekler. Sağlık programlarında konuşacaklar. Evlerde kullanılmayan ilaçları toplayacaklar. İhtiyaç sahiplerine vermek için kampanyalar örgütleyecekler.
Sanatçıları getirecekler, yanlarına oturacaklar, şairleri getirecekler şiirler okuyacaklar, sünnetsiz çocukları sünnet ettirecekler, evde kalmış kızları, erkekleri evlendirecekler, nikâhı olmayanlara nikâh kıyacaklar, şiir yarışmaları düzenleyecekler, uçurtma uçuracaklar, bisiklete binecekler, bow-ling oynayacaklar vb. Yaptıkları etkinlikleri anlatmak için nefesim yetmeyecek.
Anlayacağınız mübarek sivil toplum örgütlerinin işlevlerini üstlenecekler, yapmaları gereken hizmetleri de Büyükşehir Belediyesi'ne ve devletin diğer birimlerine havale edecekler. Sonrada belediye başkanı olacaklar.
Öneriyorum. Belediye başkanlarının görevlerini; yaptıkları işler nelerse, icraatlar neler ise ve asıl kimlerin sorumluluğunda ise onlar belediye başkanı olsun. Sorun bitsin. Belediyeleri de kapatsınlar. Görevlerini devletin diğer birimleri yapsın.
Hiç olmazsa israfı önleriz. Hiç olmazsa hırsızlığın, talanın önüne birazcık geçebiliriz(!)
Buradan söyleyeceğim şudur: Belediye başkanlığı görevlerini yapın, yaptığınız işleri de sivil toplum örgütlerine havale edin. Onların önünü açın. Kamuya ait yerleri satarak, parkları imara açarak, plan tadilatları ile imarları yükselterek kentlerini geleceğinin içine etmeyin.
Lütfen; yönettiğiniz kentler babalarınızdan miras kalmadı onlar size emanet edildi. Emanetlere ihanet etmeyin.
Godot'yu da beklemeyin. Bilesiniz ki, gelmeyecek. Belediyelerinizin bütçelerine, gelirlerine, giderlerine, borçlarına, alacaklarına, topluma yönelik verdiğiniz sözlere, ülkenin gerçeklerine bir bakın ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
NOT: Bu yazı 12 Mart 2010
tarihinde Gerçek Gazetesi'nde yayınlanmıştır.