Bekir Coşkun ve Zihniyetine Rağmen
Bekir Coşkun’dan aldığım ilhamla şu “görevi başında olan generaller” ve referandum için birkaç kelamım olacak. Generaller evet görevleri başında olurlar, zaten olmalıdırlar. Benim bir işim varsa, bu işimin gereği ne ise hangi zeminde ve şartlarda bulunmam gerekiyorsa bunun hakkını vermem gerekir. Ama Generallere cephede, at üstünde ordunun başında muamelesi yapılması herşeyden önce komik... General dediğin savaşmaz, savaştırır... Vuruşmaz taktik verir... General, komutan dediğin Dağlıca-Aktütün baskınları olmadan, günler öncesi aldıkları istihbaratların gereğini yapar, o zavallı gencecik bedenlerin toprağa sapır sapır düşmesini seyretmez, o teröristleri de ülkeye sokmazdı! Tarlalara mayınları döşeyip, askerlerinin ölümüne, “napalım, olur o kadar, üzme kendini” pişkinliğiyle teselli vermez! Ayrıca, Dağlıca karakolunun komutanı, haberi olduğu halde (diyorum çünkü sürekli anlık bilgi alışımızda sorun yok, diye TSK her baskından sonra çıkıp kendi ağzıyla demeç veriyor) o geceyi bir köy düğününde geçirdiğini, Aktütün komutanının ise golf turnuvasına katıldığını hatırlatmam gerekir.. Çünkü Bekir Coşkun ve benzerlerini okuyanlar maalesef başka açıdan verilen haberleri takip etmiyorlar.
Bugüne kadar sadece bir general (uydurma bir ihbarla, çünkü kayıt altına alınan PKK’nın böyle bir saldırısı, karşılıklı çatışma bilgisi yok) Lice’ye gönderilen, helikopterden iner inmez, Kanas suikast silahı ile ensesinden vurularak öldürülen Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'dı. (1993) O da ölüme gönderildiğini biliyordu ama emir demiri kesmişti ve bu emir komuta zinciri rahmetlinin damarlarına kadar işlemişti. Bahtiyar Aydın, Terörün bitmesini istemeyen JİTEM ve PKK'nın ortak eylemler yaptığını, uyuşturucu ve silah sevkiyatının arama noktalarından rahatça geçen JİTEM arabalarıyla yapıldığını biliyor ve bu duruma bir son verilmesi için çalışıyordu. Paşanın, olayların çözülmesini istediği, insanların dağa çıkmaması için uğraştığı ve vatandaşa doğruları anlatıp ikna etmeye çalıştığı için öldürüldüğünü bilmek isteyenler biliyor.
Bekir Coşkun TSK’yı (TSK’nın kendisinin de söylediği gibi) irtica ve terörle mücadele ettiğini, hükümetin irtica kanadını, PKK’nın ise terör kanadını oluşturduğunu söylemiş. Balyoz eylem planının ismine dikkat çekerek (İrtica ile mücadele eylem planı) desteklemiş.
Cuma günü Beyazıt ve Fatih camilerine bombalı saldırı düzenlemek, “Hava Kuvvetleri Komutanlığı olarak Türkiye genelinde sıkıyönetim ilan edilmesini sağlamak ve Sıkıyönetim Komutanlıklarının faaliyetlerinin başarıya ulaşmasını sağlamak maksadıyla; Yunanistan’la gerginliği artıracak ve irtica yanlılarını tahrik ederek TSK aleyhine faaliyetlere başlamalarını sağlayacak, envanterindeki mevcut silah sistemlerini kullanarak psikolojik etki yaratarak hükümet ve TBMM üzerinde baskı kuracak, personel görevlendirmesi yaparak Sıkıyönetim Komutanlıklarına destek vermek” bir Yunan uçağının ya da kendi uçağımızın düşürülmesini sağlayarak hükümetin aczini ortaya koymaya çalışmak, tıpkı 28 Şubatta olduğu gibi cübbeli sahte hocalar, bunlara tabi çarşaflı kadınlar türetip, Şeriat isteriz naraları attırıp askeri müzelere saldırtmak ve üstüne üstlük yine tıpkı 80 darbesinde yaptıkları gibi oluşturdukları sanal şiddete karşılık gerçek şiddet uygulamayı planlamak ve hatta bu uğurda ciddi bir çalışma yapmak “irtica ile mücadele” adı altında TSK’nın görevi öyle mi?
Bekir Coşkun’a sormak istiyorum gerçekten Balyoz darbe planını okudu mu? Okuduysa orada yazılanlara tıpkı Harekât planının altına (o dönemde) 1. Ordu Komutanı olan (hakkında şimdi tutuklama emri çıkan) Orgeneral Çetin Doğan gibi imza atar mı?
BC yazısını utanmadan sıkılmadan “göbeklerini kaşıyarak AKP’ye oy verecek” insanlar yüzünden terörün bitmeyeceğini söyleyerek bitirmiş.
İlköğretim çağındaki çocuklar gibi referandumla genel seçim arasındaki farkı bilmemesi ayıp değil, ama öğrenmemesi ayıp. Referanduma EVET demek, AKP’ye oy vermek değildir.
Referanduma sunulan maddeler üzerindeki değişiklikler terörü elbette hemen kesmeyecektir ama terörü bahane kılanların ekmeğine yağ sürülmesini önlenmeye başlayacaktır. Bu maddelerin değiştirilmesi ile yeni bir kapı açılacaktır.
Referandum için özetle;
Türkiye’de terörün hükümeti ortadan kaldırmadan bitmeyeceğini düşünen BC ve zihniyetini rağmen daha fazla özgürlük, demokrasi, insan hakları ve ekonomide istikrar için, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kimin hangi görevin başında olduğunu, kimden aldığı yetki ile ne yaptığını bilmek, askeri mahkeme kararlarından mağdur olanların haklarını sivil mahkemelerde araması, sivil bağımsız yargının yetkilerinin artması, kişisel mahremiyetlerimin korunması (eşcinsel miyim, içki mi içiyorum, cumaya mı gidiyorum, kurban kesiyor muyum, oruç mu tutuyorum, başım örtülü mü, annem hacı mı, alevi miyim, sülalemde Ermenilik mi var, 4x4 aracım mı var bunları benim mahremiyetimtir; beni kimse fişleyemez!), daha suçun ne olduğunu bilmeyen çoçukların, hasiphaneler yerine spor salonlarına, okul sıralarında yeşermeleri, vs. vs niceleri için anayasa değişikliğine EVET diyorum.
Yazınızı okudum
Temmuz 30th, 2010 at 22:52Çapar Kanat
Çiftçi-Çiğ Süt Üreticisi
Sayın Hazal Seyitoğlu yazınızı okudum. Akıcı güzel bir üslubunuz var. Tebrikler. Saygılarımla...
Ağustos 9th, 2010 at 18:38Mesut Kaymakçı
Eğitimci - Yazar
Sayın Çapar Bey ve Mesut Bey,
Ağustos 11th, 2010 at 02:34Teşekkür ederim. Bu vesile ile Ramazan-ı şerifiniz hayırlı olsun..
Saygılarımla,