Bedelli Askerlik Yanlıştır
Son dört yıldan beri sürekli bedelli askerlik tartışması yapılmaktadır. Hatta bazı çevreler bedelli askerliği bir demokrasi sorunu gibi görmeye göstermeye bile başladılar. Askeri cenahın bedelli askerliğe karşı çıkması haberleri üzerine, ülkeyi seçilmişler yönetiyorsa bedelliye karar verecek olanlarda onlardır gibi vurgular çoğalmaya başlamıştır. Evet Türkiye’de bir seçilmiş-atanmış dengesizliği uyumsuzluğu bilinmektedir. Hatta bazı atanmışların her işi ancak biz biliriz havasına karşılık bazı seçilmişlerinde tersinden bir kibirle bizden başka bu işin bileni yoktur havasında olduklarına şahit olunmaktadır.
Türkiye’deki askerlik yasaları bir defa “vicdani red” denilen uygulamayı kabul etmeyerek işin başında sorunlu bir tutumu, uygulamayı zorunlu hale getirmiştir. Din ve inançlar bakımından bu vicdani red’din yasal bir zemine oturması kaçınılmaz bir hal almıştır.
Türkiye’de 20 yaşına ulaşan her erkek vatandaş askerlik yapmak zorunadır. Ancak 20 yaşına ulaşanların bazılarının “tecil hakkı” olur. Tecil haklarını kullanarak askerliğe gitmezler. Buna karşılık tecil hakkı olmayanlar askere ya gider ya da gider. Askere gidenlerin önemli bir kısmı da askerlikle doğrudan ilintisi olmayacak özel işlerde istihdam edilir; posta-emireri-berber vs. Doğrudan askerlik yapanların ise yine önemli bir kısmı yeterliliği şüpheli sayılan bir eğitimden sonra çatışma bölgesine gönderilir orada “ölür-şehit” olur yada “sakat-gazi” olarak geri döner.
Hakkari çukurca’da “şehit” düşenlerden Sakaryalı Birol Elmas’ın babası ölmüştü. İki spastik özürlü kardeşi vardı. Birde annesi. Evlerinin elektriği borcu ödenmediği için uzun süredir kesikti. Ancak Birol’un “şehit” haberi ulaşınca Sakarya-Tedaş’ın şanlı yöneticileri tarafından evin elektriği bağlanmıştı. Bu ibretlik bir hikayedir. Ama bir tane değildir.
Buna karşılık Birol Elmas’ın yaşıtları içinden tecil hakkı olanlar, bu haklarını kullanarak askere gitmediler. Belki 30 veya 40 yaşına gelinceye kadar da gitmeyecekler. On veya yirmi yıl sonra çıkacak yeni bir bedelli askerlik yasası ile muhtemelen Burdur’da 20 günlük askerlikten sonra teskerelerini alarak evlerine dönecekler. Burada bir acaiplik yok mudur?
Askerlik gibi temel hizmetten sayılan bir işin yasası bedelli uygulaması ile nasıl olurda sık sık değişir? Oysa yasal bir mazereti olanın belli bir yaşa kadar tecil hakkını kullanması o yaşa geldikten sonra da gidip askerliğini yapması aklın-vicdanın gereğidir. Şimdi çıkarılacağı söylenen bedelli yasasında yaş sınırının 20-40 yaş aralığında olacağını müjdelemektedir MSB İsmet Yılmaz. 40 yaşına kadar bir insanın askerlik tecil hakkı hangi yasada vardır? Hangi haklı mazeretle 40 yaşına kadar askerliğini tecil etmiştir? Bu bir hak istismarı örneğidir. Yahut onu da atlayarak 40 yaşına kadar askerlikten kaytarmayı başarmış becerikli iş bilir bir yurttaş örneği var demektir.
Bedelli askerlik lobisi çok güçlü lobilerdendir. Özellikle onların içinde her zaman tuzu kuru kesimden/beyazlardan birilerini olması lobiyi daha güçlü ve etkili hale getirmektedir. Yaşı icabı bu tuzu kuru kesimin lobi faaliyetine denk gelenlerde bu ayrıcalıklı uygulamadan nasiplenmektedir. Türkiye’de iktidar ve muhalefetin anlaştığı çok nadir konulardan birisi bedelli askerlik yasasının çıkmasıdır. Dikkat edilirse her parti buna taraftar görünmektedir. Bedelli dalkavukluğu bütün partileri sarıp sarmalamıştır.
40 yaşına ulaşmış bir insandan normal askerlik hizmeti beklenir mi deniyor. Elbette beklenmez. Ancak hangi marifetle hangi ayrıcalıklı beyaz konumuyla bir insan 40 yaşına kadar askerlikten kaytarmayı başarmıştır? İşin can alıcı noktası burası olmalıdır.
İktidarlar, bazı ayrıcalıklı yurttaşların ayrıcalıklarını devam ettirmek için onların güzel hatırları ve güzel ikballeri için bedelli askerlik yasası çıkarırken, fukara çocuğunu cepheye sürerek onlara “şehitlik-gazilik” payelerini vermektedirler. Burada bir yanlışlık yok mudur? Şehitlik-gazilik gibi bu yüksek payeler niye hep fukaraya düşmektedir? Tuzu kuru olanlar bu payelerden niye mahrum edilmektedir?
Türkiye’de nimet/külfet dengesizliğinin en çok görüldüğü alanlardan birisi de askerliktir. Zaten Üniversite mezunu olan olmayan ayrımı varken, Türkiye’nin her tarafında asker olanların gördüğü zorluklar bir ve aynı değilken bütün bunlardan vaz geçtik bir de bedelli uygulaması ile bütün bu ayrıcalıkları eşitsizliği büyütmeğe kimin ne hakkı vardır?
Hükümet üyelerinden birisi, bedelliden elde edilecek meblağın “hayırlı işlerde kullanılacağını” açıklamış. Oysa bu açıklama bile hayırsız bir içeriğe sahiptir. Hükümet hayırlı işler için bedelli parasına muhtaç ve mecbur kalmıştır? Bedelli parasının alınmadığı dönemlerde bu hükümetin hayırlı bir işi olmamış mıdır? Nereden bakılsa malül bir açıklamadır.
Ancak bedelliye karar verenler vicdanlarına sormalıdır. Gerçekten onların vicdanı böyle bir karara razı mıdır? Sonra TBMM’nin sayın üyeleri, bakanlar “şehit-gazi” ailelerinin yüzlerine bakabilirler mi? Sakaryalı Birol Elmas’ın sakat kardeşlerine, annesine bu kararlarını açıklayabilirler mi? Bedelli askerlik uygulamasını adalet kavramı ile açıklayabilirler mi?
Belki de Türkiye’nin nimetlerinden çokça yararlananların daha çok askerlik yapmaları gerekir. Ayrıcalıklı konumları, parlak ikballeri için bazı çevrelerin daha uzun süre askerlik yapmaları buna karşılık Birol Elmas gibilerinin ise askerlikten muaf olmaları gerekebilir.
Özellikle iktidar çevreleri teslim etmelidir ki bedelli askerlik uygulaması fukaraların aleyhine olan bir ayrıcalığın devamından başka bir şey değildir. Sırf bu yönüyle bile yanlıştır, haksızlıktır, ayıptır, zulümdür.