content Güney Marmara Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
14 Ara

Bedava Sirke Baldan Tatlıdır!..

Belki bir çoğunuz tanımıyordur, ya da ilgili olanlar ancak ismen ve de cismen tanıyor olabilir...

Balıkesir İl Genel Meclisi Başkanı Mehmet Akif Okur...

Her nedense, ismi ile böylesine tezat bir başkan!.

Eskilerin deyimiyle, namütenasip cinsten.

Nedenini açıklayalım.

Efendim, Sayın Okur öncelikle emekli bir öğretmen... Yani anlayacağınız eğitmen. Soyadı gibi, okumuş, adam olmuş, hayata atılmış, öğretmenlik yapmış, çok kişiyi de okutmuş...

Amma velakin, soyadına uymayan bir uygulamaya da hiçbir sakınca görmeden, imzasını da büyük bir gönül rahatlığı ile atmış.

Şimdi, siyasetçi. Yerel parlamentonun başındaki kişi. Dedik ya, İl Genel Meclisi Başkanı.

Ne yapar İl Genel Meclisi... Belediyelerin mücavir alanı dışındaki yerlere yatırım... Yani köylere...

Oraların yol, su, elektrik, köy konağı, su arkı, camisi, vs. gibi her türlü hizmeti için çalışmalarda bulunur.

İl Özel İdaresi aracılığı ile de buralarda, belirlenen yatırımlar yapılır. Ama dediğimiz gibi kararlar, İGM de alınır. Takibi de...

Şimdi, iktidarda bulunan AKP’nin seçimler öncesi iddiası ve söylemi neydi?

“Kentte ne varsa, köyde de aynısı olacak!..”

Doğru mu? Doğru...

Peki, şimdi kim diyebilir kentte olan köyde de var diye? Tabii hiç kimse... O duruma gelene kadar, belki birkaç asır geçmesi lazım bizim ülkemizde.

Demek ki, şimdilik yalan!..

Çünkü, bunu yapmak için öncelikle niyet olmalı niyet!..

Ama, bizim siyasetçilerimiz, yalan konuşmayı siyasetin bir kuralı olarak kabul ettikleri müddetçe, bu istemin gerçekleşmesi mümkün değil.

Biliyoruz ki, yalan konuşmak hem ahlaka aykırı, hem de dinen doğru bir insani davranış değil.

Ama ne gam!..

İşin ucunda nokta kadar menfaat varsa, virgül kadar eğilmenin de hiçbir sakıncası yoktur...

İşte, ülkemizdeki siyaset anlayışı da bu ne yazık ki.

Eğer, menfaat söz konusu ise yalan son derece geçerli bir etik kural olduğu gibi, dinen de caiz ve de mübah olarak kabul edilmesinde hiçbir sakınca yoktur, anlayışı geçerliliği kabul edilmektedir.

.................................

Efendim, geçtiğimiz günlerde Balıkesir Gazeteciler Cemiyeti, İl Genel Meclisi’nin Saygıdeğer Başkanı Mehmet Akif Okur’a, bir öneride bulundu. Dedi ki;

“Bizler yerel basın olarak köylerde yeterince takip edilemiyoruz. Köylerimizin durumu malum... Onlar da bütçelerinden pay ayırıp, bizlere abone olamıyorlar.

Eh, bizler de iletişim çağında olduğumuza, sizler de köylere yapılan yatırımları organize ettiğinize göre, köylülerimizin okuyup aydınlanması, yapılan çalışmalardan haberdar olması için, belli kriterlere uygun yerel basına ait gazetelere abone olun, bunları köylerimize yollayalım. Bu aboneliklerin bedellerini de İGM yatırımlar kapsamından ödesin...”

Belki birebir, kelimesi kelimesine böyle değil, ama talep bu yönde.

Aynı zamanda imkansızlıklar içerisinde ayakta kalma mücadelesi veren yerel basına da, çorbada tuz örneği gibi, bütçelerine mütevazi bir katkı olabilir bu yaklaşım tarzı...

Öyle ya, kentte gazete var, o zaman köyde de olsun değil mi?

Bir de, yerel basında çalışıp, ekmeğini alın teriyle kazanma mücadelesi veren basın mensuplarının da biraz daha “ohh” diye soluklanmasına da yararı olacağı için, bir anlamda sevap olabilecek bir davranış şekli olarak da yorumlanabilir.

Ayrıca, bizim inançlarımızda nasıl bir yaklaşım tarzı var; “Çalışanın emeğini, teri kurumadan vereceksin...”

Yerel basın mensupları, bırakın teri kurumadan emeğinin verilmesini, buz gibi olduktan sonra da almaya razı ya...

İşte böyle bir teklif ve yaklaşımın sergilendiği cennet yurdumun Balıkesir İli İl Genel Meclisinin Saygıdeğer Başkanı, nasıl bir cevap veriyor biliyor musunuz? Tam anlamıyla evlere şenlik...

Diyor ki; “Cemiyetin girişimini doğal karşılıyorum. Ancak yasal dayanağı yok. Gazetelerde yerel sorunlarla ilgili çıkan yazıları takip ediyorum. Akabinde kendilerini arayıp teşekkür ediyorum. Bizim verdiğimiz sadece manevi destek olmaktadır...”

Haa, bu arada yıllardan beri İl Genel Meclisi’ne, İl Özel İdaresi’ne, gelen gazetelerin de, parasız, yani beleş geldiğini de belirtiyor Saygıdeğer Başkan.

Tam, tut kelin perçeminden...

Beleş sirke, baldan tatlıdır ya!.. Saygıdeğer başkan da, bulmuş beleş gazeteleri, soyadına uygun bir şekilde okuyup okuyup, manevi destekte bulunuyor!..

Lütfedip, açıyormuş ilgili gazeteye, kuru kuruya teşekkür ediyormuş... Allah razı olsun.

Bari üç kulhuvallahü ile bir elham okuyup, tü tü tü de deyin de, tam olsun, sevabımız artsın...

Bir de, “Çalışanın teri kurumadan emeğinin karşılığını ödeyeceksin!..” derler.

Hemi de inançlı insanlar der bunu...

Haltetmiş bunu diyenler...

Bu takdirde, Saygıdeğer Başkan ya inançsız bir insan, ya da bu söz laf ola beri gele şeklinde uydurulmuş öylesine bir söz...

Baksanıza, gelen beleş gazeteleri okuyup bir kuru teşekkür ediyormuş. Demek ki, o gazeteye alın teri, beyin teri döken, o gazetenin dümdüz beyaz kağıt halinden, üzerinde haberleri, yorumları, fotoğrafları ile basılı bir eser haline dönüşmesinin emeğinin karşılığını kuru bir teşekkür olarak geliyor.

Tam da kendisine yakışır bir tutum bence...

Acaba, bu devlet onun öğretmenliğinin karşılığını, “Eyvallah hocam... Küçüklere verdiğin eğitim için sana çok teşekkür ederiz” diyerek mi ödemiştir?

Emekli bir eğitimci olarak, her ay banka kartını taktığı ATM’nin ekranından, “Teşekkürler Sayın Okur!..” diye bir ibare mi belirmektedir?

Yazık... Bin kere yazık. İşte tipik bir siyasetçi modeli...

Güya kentte varsa, köyde de o olacakmış!.. Yalana bakın siz yalana…

Beyefendi, köylü okuyup da bilinçlenmesin diye, kırk dereden su getiriyor!..

Öyle ya, bizde “okuyan beyinlere zararlı fikirler üşüşür” düşüncesi halen geçerliliğini olduğu gibi koruyor. Durduk yerde köylüyü bilinçlendirmenin alemi ne ola ki?

……………………….

Bir de öne sürdüğü “Yasal dayanağı yok!..” sözüne ne demeli?

Bütçesi 43 milyon YTL. (43 trilyon lira) olan bir kurumun köylere göndermek için birkaç bin YTL ayırmak için yasal dayanak bulamamasına bırakın kentteki, dağdaki bayırdaki kurtlar kuşlar bile güler. Hem de ağızlarıyla değil haaaa...

Sen, trilyonlarca liralık yatırımı, ihale mihale hak getire bir şekilde yapacaksın. Burada yasal masal dayanak aramayacaksın... Üstüne üstlük, milyarlarca lira ödenerek yapılan köy yollarındaki asfaltlar, ilk yağmurdan sonra köstebek yuvasına dönecek ve sen aynı yeri, aynı adama daha fazla para ile bir kez daha yaptıracaksın, sonra üç-beş gazeteye verecek bir abonelik için yasal dayanak bulamayacaksın...

Sen işini sahtekarca yapıp, devleti dolandırmak için yolları belirli evsaflarda yapmayan müteahhide, yani sahtekar müteahhide tekrar tekrar ödeme yapmaya yasal dayanak buluyorsun da, tamamen yoğun emekle hazırlanan, ayakta kalmak için mücadele eden yerel basına yasal dayanak bulamıyorsun öyle mi?

Vah zavallı devletim benim, desene!..

Ben buradan sana yasal dayanağı(!) söyleyeyim Saygıdeğer Başkan o zaman... Hani o fazla fazla ödeme yaptığınız müteahhitler var ya... Onlara dersin ki; “Biz sana bak yaptığın bozuk işler karşılığında bile şakır şakır paranı ödüyoruz. Hem de hiçbir kesintiye bile uğratmadan... Yani fazla fazla... Yani hak etmediğin bir bedeli ödüyoruz. Sen de, bu fazla fazla aldığın, haketmediğin hakedişlerin karşılığında, bizlerin bu çalışmalarını hiçbir çıkar gözetmeden haber yaparak, vatandaşlara duyuran yerel basına bir destek olmak amacıyla abone olup, köylerimize gönderelim de, köylülerimiz de, bizlerin bu çalışmalarından haberdar olsun. Sen de bunların bedelini ödeyiver, bir zahmet!..”

Biliyorsunuz ki, bazı yasal olmayan ödenekler, bu tür yollarla tamamen yasal hale getiriliyor!..

Sen anladın onu değil mi Saygıdeğer Başkan!..

Demek ki, demokrasilerde çareler tükenmezmiş...

Meğerse, yasal bir dayanak varmış, değil mi?

Hiç olmazsa, beleşe okuduğun gazeteleri, bundan sonra biraz da emeğin değerini görüp, hakkını bile vermeye çalışırsın belki de!..

Hani diyorum, acaba okuduğun diğer yaygın basına ait gazeteleri beleşe alma imkanın var mı?

Bir gün dene bakalım, bir tanesi sana beleşe bir Hürriyet verecek mi?

Yoksa, farklı bir şey mi söyleyecek? Bir dene...

...................................

Aslında bir de kendimize yönelik bir özeleştiride bulunursak, kabahatin büyüğü de bizde sayılır.

Hak etmeyen insanları, hak etmediği şekilde, hak etmediği yerlere bizler çıkarıyoruz. Hak etmeyen de, işte haketmediği şekilde geldiği yeri yadırgadığı için, kendini bir anda bulunmaz Hint kumaşı gibi görüyor.

Beyefendi, kendine binlerce dolar değerinde makam aracı alırken, yasal dayanak buluyor da, birkaç yerel gazeteye verecek abone ücreti için yasal dayanak bulamıyor. Bari dürüst olun yahu...

Bir de, bunların gak dese haberini, guk dese yorumunu yazıyoruz. Yani hapşırsalar da, tıksırsalar da nasıl olsa gazetelere haber oluyoruz diye düşünüp, yerel basını kendi emirerleri gibi görüyorlar.

Bakalım bir müddet bunların hiçbir haberini, hiçbir konuşmasını, hiçbir icraatlarını gazetelerimizde yer vermeyelim de, köy köy, kapı kapı dolaşıp da kendileri anlatsın, görelim.

Belki o zaman anlarlar yerel basının işlevini.

Çünkü, bunlar kendilerini bu ülke için bir lütuf olarak görüyor.

Bu şekilde görmelerinde, doğruyu söylemek gerekirse bizlerin de kabahati var.

Dedik ya, hak etmeyeni, hak etmediği yere oturtursak, sonucu da böyle acı oluyor.

Biz de biraz kendimize çeki düzen verirsek fena olmaz…

Yoksa, tepemizden pislik, elimizden mendil eksik olmaz!..

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank