Bebek Niyetine, Allah’u Ekber
“Bebek/çocuk kişi niyetine Allah’u Ekber”
Bu ses, bu çağrı gökleri inletmemişse ben de bir ‘arıza’ var demektir.
Çocuk kişi, öldürülen çocuk kişi,
Cenaze namazına niyet, bombalarla öldürülen çocuğun cenaze niyeti.
Aslında bombayla can veren henüz çocuk bile değildi, bebekti bombalarla öldürdüğümüz bebek…
Daha önce uyuşturucu kullanma yaşı, işçilik yaşı, savaşa zorlananların yaşı gittikçe düşüyor diye kahrolurduk.
Ama gelin görün ki birileri bize bunları da çok gördü ki,
Öldürülme yaşımız da küçüldü;
Küçüldü, küçüldü, küçüldü bir buçuk yaşına kadar düştü. Oysa uyuşturucu kullanma yaşı hala 10-12’nin üstünde,
Öldürülme yaşı 1,5…
Yazıyı hazırlıyordum ki Zaman Gazetesi muhabiri İsmail Avcı’nın haber yazısını gördüm. Roboskili Emine Annenin dilinden yazmış;
Anneliği, kardeşliği, evlat acısını, yürek yangınını anlatmış annemiz.
Başını dizine koyup revire kadar terk edemediği Mehmetçiğe olan sevgi ve merhametini yazmış Roboski bombardımanında F-16’larla 16 yaşındaki oğlunu kaybeden anne Emine Ürek. Daha önce köylerine ziyarete gittiğimizde bana ‘ölen her insanımıza yüreğim yanıyor’ diyen Emine anne…
O anneye “elerinden öpüyoruz” mesajını gönderdik “ben de Mehmetçiğimin alnını/başını öpmüştüm” demiş ağlayarak. Ama,
Şiddet, çatışma, terör hortlağı yeniden üzerimizde karabasanlar gibi dolaşmaya başladı. Anlaşılan odur ki 28 yıldır kana doymayanlar bir 28 yılı daha kanla sürdürme çabası içerisine girmişler.
Gaziantep kan gölüne döndü. Bir buçuk yaşındaki masum bebek katledildi, sanki diğerleri masum değil miydi ki? Bu olay lanetlenecek, bin kere lanetlenecek bir olaydır. Çünkü her şey planlı programlı hedeflenerek yapılmış. Çünkü olay tamamen “kan aksın da kimin olursa olsun” mantıksızlığıyla yapılmıştır.
Çünkü olay sadece huzurumuz daha çok kaçsın diye yapılmış. Çünkü olay “bayram bizim neyimiz ki” diye yapılmış. Kim yaparsa yapsın, ne amaçla olursa olsun Gaziantep katliamı lanetlik bir olaydır.
Nedir bu?
30 yıla yakın süren bu kanlı tarihin değişmesi için çoğu kez hükümetler derin devlete teslim olmuş ve “öldür” politikalarıyla sonuç alınamayacağını bile bile militarist projeleri uygulama memurluğu yapmışlardı. Ak Parti ile değişen seyri birileri her iğrençliği göze alarak bozmaya muvaffak olmak üzere. Tabi, bunda bizim de kabahatimiz azımsanmayacak kadar fazla.
Daha önce de avazımca bağırmıştım;
“Eğer daha önceleri sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri, vicdan sahipleri bu soruna gereken ehemmiyeti verselerdi ve kendi korkularını yenip bu kanı durdurmak için seslerini yükseltebilselerdi, eminim ki şimdi bu akan kan çoktan durmuş olacaktı.
Bugün;
Yine eller tetikte, bombalar, mayınlar bizlerden can almak için patlıyor. Bunlar, kendileri için kan ve gözyaşından siyasi, ekonomik ve stratejik faydalar elde ederler. İşte şiddetin, kanımızın dökülmesinin asıl sebebi.
Ama biz bunların hatırı için çocuklarımızı feda edemeyiz, etmemeliyiz.
Özellikle bu çatışmalarla geçen 28 yıllık süreçte 60 bine yakın insanımızı kaybettik. Hangimiz adil bir tepki ortaya koyabildik? Bir sorgulayın kendinizi, ne yapmanız gerekiyordu?
Bundan galeyancı tabutseviciler ile ırkçılık ve faşistlikten medet umanların yaptıklarını kastetmiyorum, sivilliliği esas alarak hiçbir şey yapmadık, hiçbir şey…
Bir yandan ‘Kahrolsun PKK’ diğer, yandan da ‘Kahrolsun Devlet’ dediniz de ne değişti?
Batıda ‘Şehitler ölmez vatan bölünmez’ dendi, oysa şehitlerin ölüp ölmediğini anneleri, babaları çok iyi bilirlerdi ve şehitler kervanına, dul-yetim kervanına binlercesini eklendi.
Doğuda ‘gerilla vur vur’ dendi on binler toprağa verildi. Annelerin gözlerini toprağa mahkûm edildi.
Yok,
Biz hiçbir şey yapmadık, kendi kendimize bağırıp çağırma dışında hiçbir şey. Bakın bu puslu havadan yararlanarak İsrail-İran-Suriye el ele verip Tayyip Erdoğan’ı zora sokmak, istifaya zorlamak için iş birliğini eylem birliğine dönüştürüp iğrenç katliamlara imza atıyorlar. Şimdi de Duran Kalkan’dan sonra ulusalcılar, Ergenekoncular da “Erdoğan istifa” diye bağırıyorlar. Erdoğan istifa etsin ve derin devletin İsrail yapılanması bayram etsin öyle mi?
Peki,
Böyle mi olmalıydı?
Böyle mi olmalıydık?
Hangi ‘üretilmiş değerler’ adına asıl değerlerimizi rafa kaldırdık?
Basit, dünyevi mülahazalardan dolayı bu zillete razı olduk?
Korkularımız vicdanımıza ve duygularımıza galip gelmemeliydi. Bire bir konuştuklarımızı haykırışlara dönüştüremedik.”
Yeter artık! diyemedik, demedik.
Hani susmayacaktık sıra bize gelse de gelmese de?
Hani ‘haksızlığa karşı susan dilsiz şeytan’lardan uzak olmalıydık?
Hani ‘bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibi’ydi?
Hani bizim birbirimizden farkımız yoktu..?
Antep saldırısı asla açıklanmaz bir saldırıdır. İzah edilemez, anlatılamaz.
Öldüre öldüre insanın kalmadığı bir topraklardan hayır mı gelir?
İnsanların onuru, canı, kanı bu kadar değersiz kılınırken neye hizmet ediyorsunuz?
Şiddet ortamı hiç kimsenin kazancı olmayan bir deli gömleği değil mi?
28 yıllık şiddet teröre, terör düşük yoğunluklu savaşa yol açmadı mı? Şiddetkolik olduk, şiddetsiz yapamıyoruz sanki.
Böyle giderse daha beter halde olmayacak mıyız? Hiç kimsenin bundan kazançlı çıkmayacağını anlamak çok mu zor?
Bu şiddet ortamından sadece Türk’üyle-Kürdü’yle bizler kaybederiz. Kaybederiz de kimin kazanacağını da çok iyi biliyoruz.
Bakın,
Asker yakaladığı PKK’liye üşüyor diye kapşonunu giydiriyor, 28 Aralık bombardımanında 16 yaşındaki evladını kaybeden Roboskili anne yaralı askerin başını dizlerine alıp “ez dayîka teme/ben senin annenim” diyorsa biz barışa tam varıyoruz ama birileri özellikle bizi uzaklaştırmak istiyor.
Kim bunlar acaba?
Twitter: @ahmetay_