Bayramı Zehir Etmek
Televizyondan haberleri izliyorum... Birden alt yazı geçiyor, “son dakika” diye... Belli ki yeni bir gelişme olmuş.
Sunucu, Şırnak’ta 13 askerimizin şehit düştüğü haberini buruk bir ses tonu ile okuyor.
O an yüreğime sanki hançer saplanıyor...
Kulaklarım uğulduyor, boğazıma yumruk gibi birşey oturuyor, nefes alamıyorum sanki.
13 aslan gibi Mehmetçik, PKK eşkiyası tarafından pusuya düşürülüp şehit ediliyor.
El bombaları ile saldırıp, uzun menzilli silahlarla tarıyorlar... Ve nefretlerini, kinlerini kusmak için, yanlarına gelip, cansız bedenlere yüzlerce daha kurşun sıkıyorlar.
Nefretlerini adeta böyle kusuyorlar.
Eğer benim bu katliam karşısında, yüreğim böylesine burkulup, böylesine kasılıyorsa, bu aslan parçalarının annelerini, babalarını düşünüyorum.
Kim bilir, onların yüreklerine nasıl bir acı, nasıl bir ateş düşmüştür.
Tarifi imkansız...
Hem de, mübarek Kadir Gecesi arifesinde, hem de mübarek Ramazan Bayramı arifesinde.
Herkesin güle oynaya bayram yapacağı bir günde, şehitler toprağa, aileler yasa gömülecek.
Kahpeliğin, şerefsizliğin daniskası bu olsa gerek.
Derken, ertesi günü de yine iki aslanımızın daha şehit haberi ile sarsılıyorum...
...........................
Taktik hep aynı. Daha önce de aynı kahpeler, minibüs içerisindeki 12 masum vatandaşı da elbombaları ile öldürüp, üzerlerine yüzlerce kurşun sıkarak katletmişlerdi.
Adamlar yıllarca dağda-ormanda yaşaya yaşaya tam bir vahşi hayvan karakterine dönüşmüş. Yıllarca beyni yıkana yıkana öldürmeye programlanmış.
Ya bunların bu vahşetine karşılık biz ne yapıyoruz?
Yaralı olarak ele geçirilenleri, koluna girip hastaneye koşturuyoruz. Yaralarını tedavi ettirmek için...
İnsan olsalar amenna da... Hayvan demeye de dilim varmıyor... Çünkü hiçbir hayvanın böylesine bir hainlik yapacağını düşünmüyorum bile... Artık ne olduğunun adını siz koyun bu kahpelerin.
Sadece şunu düşünüyorum, insan bile olamayanlara insanca muamele etmenin anlamı ne?
Acımayana, acımanın bir mantığı var mı?
............................
Bölücü eşkiyanın şehirlerdeki uzantıları ise toplum üzerinde korku ve terör yaratmak için kalabalık bölgelere bomba koyuyor, kafasına göre gösteri düzenleyip yakıyor, yıkıyor… Polise molotofla saldırıyor.
Karşılık olarak da, polis ne yapıyor? "Arkadaşlar lütfen yapmayın… Rica ediyoruz dağılın!.."
Kibarlıktan anlıyorlar ya…
Hatta daha da ileriye gidip, "Teröristler, PKK'lılar bizim kardeşlerimizdir. Biz kardeşlerimizdir. Kimse bizden kardeşlerimizi terörist ilan etmemizi beklemesin!.." diyenleri de tutup Büyük Atatürk’ün kurduğu Yüce Meclise sokuyoruz.
Kahpelerin savunucuları Mecliste…
Kahpeler Mecliste… Şerefsizleri ellerimizle tutup, Meclis sıralarına oturtuyoruz.
Ve bizler de toplum olarak bu kahpelere yemin ettirip, alkış tutuyoruz!...
Eyvah ki ne eyvahhh!... Bize de yazıklar olsun...
O kahpeler de, şimdi bir yerlerine kına yakıyordur herhalde. Mutluluk dansı yaparken üstelik.
Öyle ya, ne kadar TC askeri öldürülürse, ne kadar TC vatandaşı katledilirse, bunların mutluluklarına mutluluk katılıyor.
Ve aynı şerefsizler, bir de utanmadan, sıkılmadan televizyonlara çıkıp, “Biz dostluktan yanayız, biz kardeşlikten yanayız...” diye gözümüzün içine baka baka terbiyesizlik yapıyorlar.
Onları, ekranlara çıkaranlara da yazıklar olsun.
...........................
Tabii bu arada bizim askeri yetkililere, başsağlığı mesajları giderken, kahpelerin uzantısı DPT'lilere de kutlama mesajları gidiyordur mutlaka…
Dağdan gelen telefona çıkan Meclis'teki PKK'lılara, pardon DTP'lilere "Sayın vekilim, sizin de emriniz ve bilginiz doğrultusunda, 13 TC askerini katlettik…" deyince karşılık olarak da "Afferim aslanlarım… Sizlerle gurur duyuyoruz. Orada bir tek TC askeri bırakmayana kadar savaşa devam edin… Biz de sizi TC'nin başkentinde onların Atatürk’ünün kurduğu Meclis’te sonuna kadar kollayıp koruyacağız… Her zaman kardeşlerimizin yanındayız…" diyordur kesin...
Bizi bu hallere düşürenlere yazıklar olsun.
Tansu Çiller gibi erkek çıkamadılar. Yuh be...
...........................
Ufuk Uras denilen bir başka şerefinden şüpheli olduğum biri daha çıkıyor, bu milletin bağrından çıkan ordusuna söz söyleyip, Genelkurmay Başkanının da DTP'yi hedef yaptığını öne sürüyor. Ordu'yu hedef yapan bir zavallıya ne saygı duyuyorum ne de kendisine insan gözüyle bakıyorum.
Bilim adamı sıfatıyla ortalarda dolaşıp da, meğerse PKK'nın sözcülüğünü, DTP'nin destekçiliğini yapan bu bölücü zavallıya da yazıklar olsun… Ona destek çıkıp da, oy veren kendilerini sosyal demokrat sanan zavallılar da kına yaksınlar artık bir taraflarına.
...........................
Bu arada dünyada istediği ülkeyi terörist, istediği ülkeyi de müttefik ilan eden ABD, Irak'ta PKK'ya yönelik bir operasyon için bize izin vermezken, şimdi kendi Temsilciler Meclisi'nde Ermeni soykırımı tasarısını geçirip, buna karşılık da PKK'nın terörist olduğunu ilan eden bir tasarıyı da geriye çekiyor.
Zaten, silahından, yiyeceğine, giyeceğinden her türlü lojistik ihtiyacına kadar bizzat karşılayan ABD’den başka ne gibi bir müttefiklik beklenir ki?
Adamların zaten amacı bizi bölüp, parçalayıp, yok etmek. Ama bunu görecek basiretli idareciler nerede?
Öte yandan PKK eşkiyasına sonuna kadar sahip çıkan Barzani kahpesi, geçtiğimiz yıllarda Saddam'ın kimyasal bomba attığı gerekçesiyle, onbinlerce vatandaşı ile birlikte Türkiye'ye sığınıp, ..ötünü de, canını da kurtardığını çok çabuk unuttu.
Bir de biz bunlara bir de üstüne üstlük kırmızı pasaport verip, ceplerine de yıllarca para koyduk değil mi?
Işte ekmeğimizi yemelerinin karşılığını böylesine kahpece veriyorlar…
Sonra da biz insanız diye ortalarda dolaşıyorlar öyle mi?
..........................
Yalnız, herşeyin kabahatini de dışarıya yüklememek lazım.
Biraz da iğneyi kendimize batıralım.
Onlar sürekli can alacak, katliam yapacak, biz karşılığında üç beş yıl hapishanelerde özenli misafir statüsünde, yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarında olacak şekilde, hem de bizlerden kesilen vergilerden toplanan paralarla onları krallar gibi yaşatıp, daha sonra "Hadi tekrar dağlara dönün de, yine bize kurşun atın…" diye salıveriyoruz.
Bizlerde hiç mi kabahat yok. Bizlerin kanunlarında hiç mi eksiklik yok. Neden bunları görmüyoruz.
Yeter bu kadar AB baskısı. Neredeyse, onların yüzünden, onların dayattığı kanunlar yüzünden, bu köpeklere bir madalya takmadığımız kalacak. Bakarsınız, bize yönelik katliam yaptıkları için yakında bunu bile yaparız. Çaresizlikten…
Peki bize bunları dayatan Avrupalı, aynı şeyler kendisi için söz konusu olduğunda ne yapıyor peki?
Televizyon haberlerinde görüyoruz, hemen şiddetle karşılık veriyor. Hem de en ağır şekilde.
En son örneğini de, Danimarka'da polisin göstericilere yaptığında gördük. Kıyasıya dövüyorlardı. Ya bizde olsaydı tüm Avrupa ayağa kalkmaz mıydı? Neden olaylar kendilerinde olunca sessiz kalıyorlar?
Çünkü, biz yuları vermişiz adamların eline, bizi nereye isterlerse oraya sürüklüyorlar.
..........................
Bir bayram daha geliyor. Kimilerimiz bayramı coşkuyla, neşeyle, gülerek eğlenerek karşılayacağız, kimilerimizin gözlerinde yaş, bağrında taş olacak.
Bizler, birkaç gün üzülüp, vah vah tüh tüh deyip, iki damla yaş akıtacağız, ama yürekleri dağlanan analar, babalar, eşler, çocuklar, kardeşler... Ya onlar?
Onların tüm günleri, tüm yaşamları kanlı gözyaşları dökmekle geçecek.
Hem dağdaki, hem Meclis’teki, hem de aramızdaki kahpeler ise sevinç naraları atacaklar.
Zaten insanı da kahrettiren bu değil mi?
Yeter artık yeter. Bitsin artık bu gözyaşları.
Hergün ölmektense, bir kere ölelim. Ama adam gibi ölelim. Eğer sonuç Irak’taysa, oraya da girelim.
Oraya sadece asker girmeyecek... Gerekirse, bu millet de arkasından yürüyecek.
En önde gitmeyen de namerttir.
Yeter ki, bu yaşadığımız ıstırap sona ersin.
.............................
Asırlarca dünyayı titreten Türk'ün düşürüldüğü duruma bakın siz…
Bu duruma düşürenlere yazıklar olsun…
Hem de binlerce kez, milyonlarca kez…
Biz ne yaptık da böyle bir ayıbı hak ettik acaba?
...........................
Milletimizin başı sağolsun... Vatan sağolsun, ama bu kahpeler de kahrolsun...