Bayram, “Hacc” ve Kurban (II)
Bu makalenin birinci bölümü ve daha önceki yazılarımda açıklandığım üzere, kurban bayramında; Hac mahalli olan Mekke-i Mükerreme’de, Hac ibadeti dâhilinde kurban kesmek, bu anlamda bir vacip olarak kabul edilmiştir.
Dolayısıyla Kurban Bayramı, dünya Müslümanlarının Mekke, (Haremi Şerifte) yani, kutsal Hac mahalli Kâbe-i Muazzama’da toplanarak; Yıllık mutat İslâm kongresi vesilesiyle birbirleriyle kucaklaşmaları, ümmetin sorunlarını müşavere ve müzakere etmeleri ile Hac’la birlikte yeniden hayat bulmaları nedeniyle;, Hacı olanlar tarafından kurban kesilip, eti orada ikram edilip, dağıtılarak veya en hayırlı biçimde değerlendirilerek yapılan bir kutlama olup; Geride kalanlar, yani Hacı olanların kendi ülkelerinde, bu kutsiyetin idrak, Mekke’de yaşanan sevincin paylaşımı (tamamlayıcı ve bütünleyici bir unsuru anlamında) yapılan merasimdir.
Taşra ve dünyanın diğer Müslüman ülkelerinde (Müslümanların yaşadığı yerlerde) kutlama; Hac farizasını yerine getirerek Hacı olanların, Kâbe de kurban kesmelerini müteakip ‘bayram namazı’ merasimi ile başlar.
Mekke dışında, hacca denk, geleneksel ve dinsel bayram olarak idrak edilen bu kutlu merasimin amacı: Alnımızın değdiği kıble kadar yakın, tek bir secdeyle gidip gelinecek denli yanımızdaki; İnsanlığın ilk mâbedi ve çevresinde yaşanan mübarek hac sevinci, kutsi heyecan ve telaşı “HACI olmak şerefi ve bahtiyarlığına ulaşanlarla” paylaşarak idrake gayret etmektir.
Daha da doğrusu; Hac’ı, hacı’ların gönlüne girerek yaşamaktır. Hayatları hac’la tekrar hayat bulan ve adeta yeniden doğan eş-dost, akraba, büyüklerimiz ve yakınlarımızın feyiz, af-mağfiret, bereket ve rahmetini paylaşmaktır.
İşte, Bayrama, kurban bayramına öylece varmak ve sanki ‘biz’de Haremi Şerif’te, Kâbe huzurunda, Hacer-ül Esved karşısında imişiz gibi’ tali bir ibadet şuuru içinde idrak etmek gerekir!.. Kurban bayramından maksat yakınlık ve yakınlaşma manâsına gelen kurb, müminin cisim/madde çeperini aşarak Allah'a yaklaşması demektir. Unutmayalım ki, kurban, kelime anlamı ile Allah'a yakınlaşmak gayesiyle, O'nun verdiği mallardan, kurban edilmesi mümkün olan birini, yine O'nun rızası için HACC’da boğazlamak demektir.
Bu husus, Bakara Suresi: 196, Al-i İmran Suresi: 183, Mâide Suresi: 2, 27, 95, 97, Hac Suresi: 28, 33, 34, 36, Saffât Suresi: 107, Fetih Suresi: 25 ve Kevser Suresi: 2. âyetleri ile Hz. Aişe (ra) ve Sahabe’den Ebu Hureyre (ra), Zeyd İbnu Erkam (ra), İbnu Abbas (ra), Ümmü Bilâl Binti Hilâl (ra) Uveymir İbnu Eskar (ra) ve Hazreti Cabir (ra)’ın naklettikleri, senetler ile sabit ve sahih Hadis-i Şerifler ile kaimdir.
ŞU HALE NAZARAN:
Kelime-i Şehadet getirdikten ve hulus-i kalple inandıktan başka;, Başta 5 vakit Namaz, Ramazan Orucu (bütün Müslümanlar için), Zekât Vergisi ve Hac (gücü yeten, varlıklı-zengin Müslümanlar için) olmak üzere her biri ilâhi emir ve tıpkı ‘H2O’ gibi orijinal formülden ibaret ibadetler; Orijinal biçim, emredildikleri usul, esas ve şekle (tadil-i erkân’a uygun) algılanarak uygulanırsa doğru olur. Temel âdet (evrensel kural/hadis’i kudsi) ve ibadetlerde zaruret harici tolerans yoktur. Ancak tâli (tamamlayıcı, bütünleyici) ibadetlerde bu düşünülebilir.
Örneğin: Kurban Bayramı bir “kavurma bayramına” benzetilemez, dönüştürülemez!..
İslâm ve iman’ın şartlarını noksansız uygulamayan; Doğruluğu-dürüstlüğü, adalet ve fazileti emretmeyen, kötülükten men etmeyen (emri bil maruf, nehyi anil münker); Kur-an’da âyet-vahiyle sabit kul hakları ve haramlardan asla sakınmayan, yasaklara aldırmayan, basiret, hak, adalet, ibadet ve medeniyet ile ilgili emirleri uygulamayan; İslâm âleminin kalkınmasına, gelişmesine, yükselmesine katkıda bulunmayan kişinin Müslümanlığından söz edilemez!..
Beş vakit Namaz kılmayanın, oruç dâhil ‘ibadet’ yollu yaptığı hiçbir eylem makbul ve muteber sayılamaz. Müslümanlar zahire (görünene) göre hükmeder. Gayb-ı sadece Rab bilir. İlim ve iman ile dosdoğru amel etmek, eylem ve söylemde bir olmak insan ve İslâm olmanın en belirgin işareti ve olmazsa olmaz şartıdır. Biline…