Bayrağımızda Neden Hindi Yok?
Aynştayn; (Rahmetlinin ismini neden illa Einstein yazarız? anlamam!), bu aptal Dünya'dan terk-i diyar etmeden evvel çok güzel bir söz söylemiş tüm insanlığa... ''İnsanların ön yargılarını kırmak, atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur...''Dünya'nın birçok yerine seyahat etmiş, birçok köşesinde tatil yapma fırsatı bulmuş biri olarak bu özdeyişin altına seve seve imzamı atarım...
Valla ne yalan söyleyeyim? Türk olduğunuz için midir? bilinmez ama bizim millette bir cünupluk olduğuna artık bende inanıyorum.
Dünyanın hangi ücra memleketine giderseniz gidin, sanki ufosundan inmiş bir uzaylıymışsınız gibi, meraklı insanların aptalca sorularına maruz kalmak herhalde bizim milletin kaderinde var...
O yüzden kanıksayın artık... Ve benden tavsiye...
Yurtdışına gidiyorsanız eğer, bu sorulara karşı hazırlıklı olun ve itina ile lafı sokun!
Siz savaşlarda yakaladığınız esirlerin kulaklarını mı kesiyorsunuz? (Malta'lı bir kız)
* Evet, bende koleksiyonu bile var... İstersen seninkini de...
Sizin ülkede geceleri sokağa çıkan insanları kesiyorlarmış öyle mi?(Michiganlı arkadaş!)
* Sadece gece yarısından sonra kesiyoruz... Bu bizim milli sporumuz artık... Ne diyeyim sana a cahil?
Dört Temmuz'u nasıl kutluyorsunuz? (Nivyork'lu bir siyahi bir arkadaş!) * Valla biz o gün, bulduğumuz Amerikalı'nın, bir tarafından tutarak İstiklal Marşı okutturuyoruz... Nasıl? Güzel mi?
Yemeği el ile mi yiyorsunuz? (Dünya'dan bi haber Norveç'li bir hatun) *
Sadece misafir geldiğinde...Aile ortamındaysak eğer genelde ayak tabanlarımızı kullanarak yemek,yemek bizde adettendir...
Siz de Arapça mı konuşuluyor? (Art niyetli bir İngiliz)
* Tabi ya... Hatta Arapça'yı çoktan söktük, şimdi tüm Dünya'ya empoze ediyoruz...
Siz de neden kadınlar, erkeklerin arkasından yürümek zorunda? (İtalyan arkadaş)
* Şimdi, tamamen adetten... Kadın erkeğin arkasını kolluyor...Valla... Bizde erkek düşkünü çok!
Karınıza ''Belly Dancing'' yaptırıyor musunuz? (Fransız dallama)
* Hem de günde on defa... Sende yaptırmaya çalışsana bak ne oluyor?
Et yememenin nedeni Müslüman olman değil mi?(Bir japondan bizim arkadaşa gelen soru)
* Yok be Takashi! Tamamen duygusal! 30 dolar borç ver de gidip eve et alıcam...
Türk kadınları çalışabiliyor mu? (Avustralyalı bir kızdan arkadaşa gelen soru) * Ne münasebet...
Senin neden çarşafın yok? (İngiliz sorusu...) *
Uçakta gelirken kaybettim ya...Tüh!
Şimdi senin dört tane karın var değil mi? (İngiliz sorusu...)
* Yok be güzelim... Dördüncüsü deveden düştü... Boynunu kırdı... Sen olur musun?
Türkiye'de televizyon var mı? (Saf Amerika'lı)
* Aslında hala transistörlü radyo dinlemekten helak olduk! Kurtarın bizi...
Sizin bayrağınızda neden hindi yok? ( Daha da saf bir Amerika'lı)
* Sizinkinde neden ..... yoksa , bizimkinde de o yüzden yok!
Ben Türkleri zenci sanıyordum? (Birisi şunu kurtarsın Amerikalı'sı)
* Sadece bazı özelliklerimiz Zencidir... Anlarsın ya?
Kus kus sizin milli yemeğiniz değil mi? (İspanyol kızdan tuhaf soru...)
* Siz dede ölü köpek vardı yanlış hatırlamıyorsam...
Neden Ermenileri öldürüyorsunuz? (Fransız bir arkadaşın sorusu)
* İlk onlar başlattı...
Neden Rumları kesiyorsunuz? (Yine aynı arkadaşın sorusu)
* İlk onlar küfretti...
Sizde kadınlar neden araba kullanamıyor? (Ülkem trafiğimden çok çekmiş bir yabancı)
* Doğru söze ne hacet!
Artık değişmişsiniz! Resmi kurumlarda kadınlar Burkalarını çıkartabiliyormuş?(Amerikalı bir kızdan gelen soru)
* Sormayın...Başımıza taş yağacak!
O yılan gibi harflerden sizde kullanıyor musunuz?( Meksikalı bir arkadaşın sorduğu soru) *
Evet... Hatta vücudumuz da bile var... Göstereyim mi?
Ve daha neler...neler...
Yoooookkkk! Arkadaş sinirlenme hemen elin yabancısına...
Onların hiçbir suçu yok! Sen kendini nasıl gösterirsen, onlar seni öyle tanır...
Şimdi diyelim ki Avrupa'lı bir kara cahilsin... Türkiye ile ilgili bir şeyler merak ediyorsun...
Nereden bakarsın Google'dan... Ne çıkar karşına?
Pkk'nın sözüm ona tanıtım sayfaları
Esnaf kazığı yiyen turistlerin yorumları
Antin Kuntin İslami siteler... Tarkan!
Kesmiyor...
Sokağa çıkıyorsunuz, ne görüyorsunuz?
Ona buna laf atan yarı Türk yarı Avrupalı tipler
Apartmanda kurban kesen insanlar
Parklarda mangal yapan vatandaşlar
Sakallı, cüppeli , penguen gibi paytak paytak yürüyen mollanın arkasından gölgesi gibi takip eden çarşaflı karısı...
Şimdi siz yabancı olsaydınız... Aynı soruları sormaz mıydınız?
Demek ki neymiş? Türkiye ve Türk insanı hala KENDİSİNİ TANITMAKTAN ACİZMİŞ! Peki bu ACİZLİKTEN NE ZARAR gelir?
Hiçççç canımmm! Sadece salak salak sorular duymaya devam edersin...
Yoksa hamdolsun! Dünyanın yeni Süpergüç adayıyız! İyi uykular... tatlı rüyalar...
Not:
Bu yazıdaki hakaret içeren sözcük yayın yönetimi tarafından kaldırılarak yerine başka sözcük kullanılmıştır.
biraz daha terbiyeli cümleler kurabilirsin. anlıyorum sivri dillisin, ama çok sivrilme! Çok sivrilirsen ya batarsın, ya ucunu kırarlar...
edebli olmak, hiciv ve mizaha engel bir durum değil. Çarşaflı insanları sevmiyor olabilirsin. Ben (eşinin başı açık biri olarak), çarşaflı insanları köpek yerine koymanı, ailenden ölçülü bir ahlak alamadığına yoruyorum.
neticede sen de medeniyet/modernlik travmasının bir ürünüsün.
neticede;
Batı'nın aptalca soruları, cehaletlerini gösterir. Biz Uzak/Yakın Avrupa tarihini de biliyoruz şükür.
akrep, annesinin karnını deşerek çıkar. Sanırım, kişiliği kilobaytla ölçülebilen çok kişi var bu memlekette.
Aralık 4th, 2010 at 07:43Bugün daha ilk günüm...
Aralık 4th, 2010 at 09:09Hatta daha ısınma turlarımız diyebilirim İbrahimi Bey...
Yorumunuzu bugüne özel güzel bir hatıra olarak değerlendiriyorum...
Ama şaşkınlığımı bağışlayın bu sitede yazmaya başlarken, Türkiye'nin ENTELLEKTÜEL BİRİKİMİ başlığıyla çıkan bir yazar gazetesinde , MAFYAVARİ TEHDİTLER savuran sizin gibi TETİKÇİ YAZAR'larla karşılaşmayı ummuyordum...
O cümleyi baştan sona tekrar tekrar sindirerek okumanızı tavsiye ediyorum (Anlaşılan bir seferde okumak kesmedi sizi...)
Neyi kastettiğimi? ASLINDA O CÜMLEYİ KURARKEN EŞİTLİĞİ DÜŞÜNDÜĞÜMÜ GÖRECEKSİNİZ...
Diğer yandan sivriliğe gelince...
Yontulanları da gördük, biraz da sivri duralım diyelim...
Eylemlerimiz sürecek İbrahimi Bey...
Hilm, insan kimyasında mündemiç olduğu gibi, öfke de mündemiçtir; benliğimize tahammül monte edildiği gibi, kıskanmak dahi monte edilmiştir.
Ezcümle, dâhisinden delisine kadar her organizma neticede insandır ve bu cümleye entelektüel(çift "L" ile değil, tek éLé ile yazılır)olanlar da dahildir. Kelâmınız, ger sert taraflarımızı uyarıcı bir motiv ise, sarp cümleler kurmak, entelektülliğin dışında bir üslûp değildir. Entelektüel biri olma durumundan ve iddiasından bahsetmiyorum, size bir mihenk veriyorum.
Eleştirileriniz olabilir, ama eleştirmenin yolu hakaret değildir. Gördüğünüz manzarada kadın-erkek eşitliği hususunda uçurum görebilirsiniz, bu birilerini köpeğe benzetmenize sebep olmamlı. Birileri plajlarda kadın-erkek yarı üryan insanlar için bunu dese, tepkim aynı olur(hakaniyet bunu gerektirir.)Evvelemirde, size çok ters gelse de insanların tercihlerine saygılı olmalısınız. O cümleyi kurarken, eşitlikten bahsettiğinizi ifade etmişsiniz. Hangi tür bir eşitlik? Kadın ve erkek eşit değil, denktir(burada kasıt, erkeğin ön plana çıkarılması, kadının bekraunda atılması değildir. Tam olarak neyi kasdettiğimi merak ederseniz tafsilatlı bir yazı da yazabilirim.), denk olmalıdır. Avm'lerde, ofislerde, 90-60-90 standarlarıyla kadının vücudu üzerinden para kazanma ameliyesi mi eşitlik?
Dilim sert olabilir. Size külhanbeyi kıvamında da gelmiş olabilir. Bir insanın yapısı, düşüncesi, tavrı, tarzı, kişiliği, kimliği cümlelerinde saklıdır. Sitede yazılarımız mevcuttur ve ben yaşadığı gibi yazmaya, yazdığı gibi yaşamaya çaba sarfeden biriyim.
İlk yazınızdan dolayı size biraz daha müsamaha gösterilmesi kanununda ifadeler serdetmişsiniz. Ben tam tersini düşünüyorum. İlk yazınızdan itibaren keyfemayeşa yazmamanız gerektiğini anımsatmak istedim. Ha, bu bana vız gelir! diyorsanız;
Aralık 4th, 2010 at 18:27kalemin muadili kalem, kelamın muadili kelamdır.
"Sakallı, cüppeli , penguen gibi paytak paytak yürüyen mollanın arkasından köpeği gibi takip eden çarşaflı karısı…"
Aralık 4th, 2010 at 20:00Sayın yazar,
Bu cümleyi kurarken hangi "değerlerden" geçtiğinizi merak etmiyorum. İnsanları bir hayvana benzetemezsiniz, buna hakkınız yok ve olamaz da. Bu düpedüz hakaret hatta küfür etmektir. Bu hakaret "sakalsız ve açık-dekolte" insana yapılsa aynı tepkiyi vereceğiz.
Bilmelisiniz ki,
Bu memleketin sakkalısına da, çarşaflı eşine de, dekolte giyinen bayana da, fötr şapkalı eşine de saygı göstermezseniz saygın olma hakkınızı kaybedersiniz.
"ASLINDA O CÜMLEYİ KURARKEN EŞİTLİĞİ DÜŞÜNDÜĞÜMÜ GÖRECEKSİNİZ…" demişsiniz.
O "eşitlik" örneği "köpekleştirme" olmadan verilemez miydi?
Şimdi size aynı örnekle cevap veren birini ne kadar kınıyorsanız o kadar kınandınız.
Yeni yazarımızın yazısının TEK KELİMESİ HARİÇ tamamına harfiyyen katılıyorum.
O katılmadığım kelime malum yorumlara konu olan kelimedir. "Köpek" yerine "gölge" veya "koyun" gibi daha makul bir tabir kullansa iyi olurdu...
Aralık 4th, 2010 at 21:21Ali Bey merhabalar sizi ve yazılarınızı burada görmek çok güzel. Yazınızı beğendim güzel değerlendirmeler yapmışsınız bence her söz yerinde. Benzetmeler de de ne demek istediğiniz gayet net ortada. Bence yanlış anlaşılacak bir durum yok. Konuyu uzatmaya ve tartışmaya da gerek yok. Yazılarınızın devamını dilerim.
Saygıyla
Aralık 4th, 2010 at 23:12Bu güzel gazetedeki ilk yazımı yorumlarıyla renklendiren herkese çok teşekkür ederim...
Özellikle de Asuman Hanıma...
Diğer yandan, bazı yorum yazan arkadaşların, son derece kindar bir şekilde konuya yaklaşarak, laf dalaşına girme niyetinde olduklarını gördüm...
Normaldir. İnsanlığın bir özelliği diyerek, daha ilk yazıdan tartışmalara başlamaktan kendimi uzak tutuyorum...
Bu arada benim ilk yazım olduğu için bana MÜSAMAHA gösterilmesi gerektiğini söylemişim... Allah kuru iftiradan saklasın. Gerçi bu yorumların hepsi yazılı olarak insanın karşısında durmasa, ben bile inanacağım öyle dediğime...
Başka bir dikkatimi çeken nokta KÖPEK! kelimesinin üzerinde bu kadar çok durulması... Bir canlının edebi sanatlarda bile isminin zikredilirken, hakaret olarak kabul edilmesi ne kadar acı bir şey? BENZETME sanatını dahi kullanarak bir yazıya kelimeler eklenemeyecekse, siz neyi yazıyorsunuz? Anladım... Kuşlar...kelebekler...böcekler... Herkes köşeli konuşsun...Direkt olunmasın... Ne etliye ne sütlüye karışılsın... Eğer bu ise anladığınız, daha alacak çok yolunuzun olduğu kanaatindeyim...
Aralık 5th, 2010 at 00:45Sitenin müdavimleri, hasseten yazı ve yorumlarımızın müdavimleri bilirler, yazılar ve yorumlar bittiğinde, daha sakin kafayla bir çıkarsama yapıp, netice niyetine bir kapak takmak adetimizdir.
1. sert bir yorumla karşılaşınca, "bu daha benim ilk yazım.." diyen biri neyi kastetmiştir? ben, biraz "daha anlayışlı, müsamahalı olabilirdiniz" şeklinde okudum o cümleyi. Yazar iftira diyor. Yazar, tanımlamaları yanlış yapıyor. Bu olsa olsa, yanlış anlamadır (iyi okunduğunda yanlış anlama da yok)iftira değil! iftiranın anlamı farklıdır.
sayın yazar, ilk yorumuma mukabil, yazısını anlamadığıma binaen
"(Anlaşılan bir seferde okumak kesmedi sizi…)"
demiş. bu da bir ıskadır. Çünki "kesmemek" ifadesi, yetmemek, kafi gelmemek anlamında kullanılır, eksik veya yanlış anlamak anamında kullanılmaz.
1. Sayın yazar,
diyelim ki benim annem çarşaflı bir kadın. babam da sakallı ve cübbeli biri. Evet annem de babamın ilmine ve derinliğine hürmeten onun peşinden gidiyor. ki babam için de dünya bir yana, eşi yani annem bir yana. Mesela biz onun yani annemizin kalbini kırdığımızda günlerce bize mesafeli davranan bir koca. Ki annem de çevresinde çok sevilen ve terbiyeli bilinen bir kadın.
şimdi siz, bu sitede bir köpeğe benzettiğiniz bir kadının çocuğunun da yazdığını bilseydiniz cümleyi öyle kurar mıydınız?
cevabınız "evet kurardım" ise siz, normal bir mamül değilsiniz(mamülün içi çok geniştir!)
ama ben eğer sitede öyle birilerinin çocuğunun olduğunu bilseydiniz, böyle yazmayacak olacağınızı tahmin ediyorum.
bu tahmin üzerinden şu sonuca ulaşıyorum;
madem böyle, daha dikkatli ve sümullu bir dil kullanmamınız bir rikkatsizlik hadi yumuşatalım dikkatsizlik değil midir!?
Benim annem çarşaflı değildir. Babam da sakallı ve cübbeli değildir. Ama, annem-babam diyeceğim bir çok böyle insan var.
kaldı ki en temel insan hakları bile buna bir şey diyemez, çünki insanların kendi kararları, kendi tercihleridir.
eşitsizlikten yakındığınızı beyan etmişsiniz. Evet, ben de kadın-erkek dengesizliğinden yakınıyorum. Evet ben de erkeklerin en çok kadınlara yaptıklarından hesaba çekileceğine inanıyorum. Evet ben de, 5 erkek bir kadınlık, 10 erkek bir annelik etmez diyorum. evet ben de yanlış kocaya gitmiş kadınların acılarını içimde taşıyorum; dostlarım şahidtir. Ama benim bu ameliyelerim, kadına yapılan haksızlığı giderme endeksli çaba gayretlerdir. Lakin köpeğe benzetme, o çok arzu edilen eşitliğe bir katkı sağlamıyor, uçurumu arttırıyor.
2. daha bismillah ilk yazısında, bir yazarın daha geniş çerçeveli, daha kapsamlı, daha iyi niyetli bir yazıyla bize merhaba demesi gerekmiyor muydu?
ben gerçekten vicdanınıza ve vicdanlara ve sayın admine soruyorum; bir yazarın ilk yazısı olarak biraz zamanlama ve zeminleme hatası sizin gözünüze de çarpmıyor mu?
3 Çok o köpek tasvifiyle aşağıladığınız insanlardan tanıdığım çok muhterem insanlar var. Onlara öyle bir benzetme yapmanıza mukabil,
benim çok fazla kelime kullanmama gerek kalmadan, sizin soy isminiz olan "YÜRÜR" den baş harfini atardım, sizin cümlelerle yapmak istediğinizi, ben bir harfi yazmadan yapabilirdim. Ama yapmadım. şimdi de örnek olsun diye yazdım zaten.
4. yorum yazım için tetikçi, mafyavari demişsiniz. Mafya, tahakküm kurar, tehdit eder, tetikçi de sıkar. Benim elimde kalemim vardır. vekalemimden çıkan da tehdit/tahakküm değildir.
nedense sellemetüsselam cümleler kuran insanlara mukabele edildiğinde cevaben benzer mefhumları kullanırlar; fabrika çıkışı mı aynıdir? seri numaraları mı?
5. Köpek'i masum bir teşbih sanatına hamlediyorsunuz. Şimdi ben de sizinle veya ailenizle alakalı sadece benzetme amacı taşıyan cümleler kurarsam, tahammüllü olacağınızı taahhüt eder misiniz?
6. Birileri için kindar demişsiniz... Onlardan biri benim, biri de kıymetlim Ahmet Ay'dır.
Bu sitenin yöneticisi Ahmet Fidan Bey'e, (ki bir kavram dışında size destek olmuştur)sorabilirsiniz; Ahmet Ay gerçekten kindar, kötü niyetli biri midir?
ya da Ahmet Bey'in yazılarına, yorumlarına bir göz atabilirsiniz.
7. Etliye sütlüye karışmadan olmayacağını beyan etmişsiniz, haklısınız! ama bunu bizim için kullanmanız, mantıksız. "Cumhuriyet Mumhuriyet Yıkılırken" adlı bir yazımız sitede mevcuttur. Okursunuz okumazsınız ayrı bir olay, yani öyle etli sütlü frekansında hareket edenlerden değiliz.
8. Son sözüm de Asuman Hanım'a...
Bir yazıya cevvalca bir yorum yazacak kadar toparlanmanız çok sevindirici. Zira neredeyse sizinle çilekeş, gecekeş huffaş olacaktık. İhanetlerden, aldatılmalardan, hüsranlardan, sıyrılıp bu denli bilimsel ifadeler kurduğunuza göre..
Ama, şunu unutmayın; ikinci sınıf vatandaş olmak,
kadının vücudunu pazarlamak, kadının vücudu üzerinden plazalar yükseltmekten yeğdir.
zamanenin size ne verdiğini ve sizden ne aldığını hesab edebilme melekesini kaybetmemişseniz;
bir muhasebe/muhakeme yapın.
Son söz:
Sayın Ali Rauf Yürür,
ümit ederim ki bundan sonra daha özenli bir di,l kullanırsınız. Sitemize hoş geldiniz!
başarılar!..
kapağı da taktık, sanırım kâfîdir...
Aralık 5th, 2010 at 13:32Sayın İbrahimi Bey...
İtiraf edeyim, yorumunuzun çoğunu okumadım. Neden mi? Bugün Pazar ve sizi de gayet iyi anlıyorum... Hayatta yapacak bir iş bulamasam,inanın bende bilgisayar başına oturup, kafayı taktığım yazarlara laf yetiştirmekle geçirirdim günü... Tanrıya şükürler olsun, öyle bir durumum yok...
Size tavsiyem, sirkenizin keskinliği küpünüzde kalsın...
Bana layık gördüğünüz o kapağı da size iade edeyim de, o sirke o küpten sızarak çıkmasın...
İyi pazarlar dilerim...
Aralık 5th, 2010 at 14:47Ben teşekkür ederim Ali Bey. Önerimi değerlendirip buraya gelip yazılarınızı burada da paylaştığınız için. Tekrar söylüyorum ben yazınızda tartışılacak hiç bir şey görmedim. Benzetmelerinizde de ne demek istediğinizi gayet iyi anladım. Ama sanırım yazılarınız siz nereye giderseniz gidin tartışılacak 😉 Başarılarınız daim olsun.
Aralık 5th, 2010 at 19:581. Kapak, açana takılır.
2. Diliniz sivri ama nosyonlara hakim değilsiniz. Mesela benim ifadelerim için "kin" den bahsediyorsunuz. Kin, tecrübi negatif bir histir. Yani kinin olabilmesi, için bir mazinin olması gerekiyor ki sizinle öyle bir durumumz yok. Ve bunun gibi bir çok mantık hatası var beyanlarınızda.
3. Yazarlık arsızlığı denilen sanırım budur. Adamın kelimelerini kırar, cümlesini cümlesine bağlayıp kak niyetine saklarsın; kapıdan çıkarılan kapıdan içeri girebilir, aymazlık bu ya, kapıdan çıkarırsınız, isli/sisli bacadan içeri girer.
4. Bende sirke vardır, doğrudur; lakin ben o sirkeyi "sirkteki maymunlar"a saklarım. Diyeceksiniz maymun ve sirke, ne iş? gariptir ben yedirmeyi başarıyorum.
5. Bak gözüm, edep ve erdem, insana geri adım atmayı da öğretmeli. Zor değil, ben yanlış bir ifade kullandım demek... Yani yanlış bir sözü geri almak, sizi ipten düşürmez! evet, iyi hatırladınız: sirk ve sirke meselesi!
5. Ayrıca, hayatta yapacak bir iş bulamazsam ben de sizin gibi yapardım diyor.
a. Ben günlük maksimum 5 saat uyurum. Söylemesi hoş değil ama buna mecbur kaldım; el'an üzerinde çalıştığım 3 adet kitap taslağı var. Ayrıca müzikle de uğraşan biriyim. Ben bir gitaristim ve gitar zor bir enstrümandır. hakimiyeti de meseledir. zaman vermek gerekir.
b. Çalışan biriyim. Çünki geçimini sağladığım bir ailem var.
c. günlük en az 3 saat kitap okuyan biriyim.
Demem o ki, öyle çok boş zamanı olan biri değil, bilakis, bir dakika boş zaman bulamayan biriyim.
o kör inadınız anlamanızı engelliyor; ve benim, canım sıkılıyor da sizinle uğraşıyorum zannediyorsunuz veya öyle göstermeye çalışıyorsunuz. Hayır öyle değil! Sizin başınıza yemin ederim ki öyle değil! İnsanları aşağılamanızı kabullenmedim, size cevap yazdım. Ki size ve ailenize benzetme/teşbihlerde bulunursam bunu kabullenebilecek misiniz? soruma da yanıt gelmedi.
yorumlarımı harfiyyen okuduğunuzu ben de siz de, okuyan herkes te biliyor.
sanırım bir kapa yetmedi size.
hastalık arttıkça, tedavi şekilleri de ağırlaştırılır, daha radikal yöntemler uygulanır.
Aralık 6th, 2010 at 08:46ezcümle, bu kapak kâfî gelmezse;
tek bir cümleyle işi bitiririm, ki gerçekten ben sizi o durumda görmek isteme, siz hiç görmek istemezsiniz.
tercih sizin
:):)İnan bana güzel kardeşim... Ben şu anda senin yorumlarını cevaplarken,karın ağrıları ile gülmekteyim... Her nerdeysen kahkahalarım sana kadar geliyordur herhalde...
Tamam...tamam...üzülme! Emeğin zayi olmadı... Son yorumunu okudum ve Allah senden razı olsun, haftanın son günün gecesinde beni yine kahkahalara boğarak mutlu ettin...
Bana ağdalı kelimeler kullanarak, ve kelimelerin gerçek anlamları ile cümle anlamlarını anlatma zahmeti göstererek, kendi yeteneğini ve egonu cümle aleme duyurmak istiyorsun...
Oysa ben gayet yalınım. Öyle ağdalı cümlecikler kullanmayı gerekli görmüyorum. Neden mi?
Çünkü erkek adamın AĞDA'ya ihtiyacı olmaz...
Diyorsun ki, senin ailen hakkında böyle konuşsam ne hissedersin...
Ailemi tanımaman ve beni de tanımamandan dolayı (ki daha yüz yüze tanışamadık...) istediğin eleştiriyi yapabilirsin. Bunun manası şu,açık açık isim belirterek, benim aileme ya da bana küfür edersen,bunun da bedelini ödemeyi göze almışsın demektir. (Bu şu demek Hukuki yollardan haddini bildiririm demek sana)
Adamlığını bilmem ama şu açıkki, çok fazla mafya dizisi izliyorsun...Kendini kaptırmışsın alemlere...
''Senin başın üzerine yemin ederim ki''gibi,neandartel vari bir söylemde bulunman beni baya endişelendirdi... Endişelenmemin sebebine gelince... Senden korktuğum falan için değil, üzüldüğüm için... Bu kadar erkeklik söylemleri yapan birisi ''ya erkek değildir ve gıpta ettiği için bu tarz laflara prim ödemektedir, ya da hayatında hiç ona BAŞ gösteren olmamıştır...''
SONUÇ:
Ben buraya seninle ....dik yarıştırmaya gelmedim. Zaten, buna senin ne çapın yeter, ne de o milletin gözünü boyamak için sarf ettiğin ağdalı cümleler...
Efendiliğimizi muhafaza edelim dedik, ama laf sokma yarışını sen başlattın... Dolayısıyla, geri adımı atacak olan ben değil, aslında sensin...
Konuyu, senin bu sayfaya yazacağın hiçbir yorumu kale almayacağımı bildirerek sonlandırmak istiyorum... İstediğin gibi kendin çalıp, kendin oynayabilirsin...Bende sadece bakalım, bu zat-ı muhterem şahıs, yine ne gibi herzeler yemiş diye, günde sadece 2 dakika ayırıp, senin yorumlarına bakıp, hayatıma neşe katarım...
Çok eğlendirdin beni:)... Sağol! Ailenle mutlu ve huzurlu bir yaşam geçirmen dileğiyle... Yüzünden gülücükler eksik olmasın:)
Aralık 6th, 2010 at 09:51Yani Ali Rauf Yürür diyor ki;"it (y)ürür, kervan yürür..."
gülmene kaldığın yerden berdevam et...
Aralık 6th, 2010 at 11:08vahhh vahhh! ortalık kimlere kalmış... Bizde burayı edepsizlerden arındırılmış zannederek geldik... Yanılmışız...
:):)
(216) 531 30 00 bu numarayı arada sana bi el atsınlar... Yardımcı olurlar merak etme... Müdürü benim arkadaşımdır.. Torpillisin yani...
Aralık 6th, 2010 at 12:20Başka türlü sizin gibi ağdalı maymunları adam edemeyeceğiz galiba...:):):)
Bak,
Benim dostlarım beni bilir;
1. ben ağzımı bozmam, ağzımdan küfür(okuyucular bağışlasın!) çıkmaz
2. televizyon hiç izlemem
3. edebiyatla alakalı bir adamım, kaba-saba güçle işim olmaz.
yıllarca psikolojiyle ilgilendim. İnsanın yüz ifadesinden tutun(özel bir münasebette sizin yüzünüzün neyi anımsattığını, ve yüzünüzden bir karakter analizi yaparım)bilinçaltı spektrumunun en derinlerine kadar gittim.
Aralık 6th, 2010 at 12:49"Ay ne komik adam, çok güldüm ayol!" seviyesine düşürmeni de anlıyorum; başka çaren yok. Sen aslında gülmüyorsun, sinirleniyorsun, sinirin zedeliniyor. Çünki hep varsayımlarla ve sesini fazla yükselterek vaziyetten çıkmaya çalışıyorsun. Ki, bunu yazardan ve ya yazıdan anlayan herkes anlar. Sana da tavsiyem benim yazdıklarıma da bak, kendi yazdıklarına da.
Ve şurası muhakkak, bu diyalogumuz sebep oldu, yazılarını okudum. Gerçekten iyi bir yazarsın, kelimeleri çok iyi kullanıyorsun, istihza ve hiciv yeteneğin iyi; ama kör bir inat uğruna gerçekten yazık ettin kendine.
neticede sen ne kadar savunma mekanizmalarına sarılsan da
“it (y)ürür, kervan yürür…”ifadesi, seni darmadağın etmiştir.
ve şunu da sana söyleyeyim;
senin soy isminden(bir de soy ismi!)
mülhem bu ifadeyi her seninle tartıştığımızda; yani sen hakkettiğinde yorumların altına bir mühür gibi basacağım: bir nevi made in china gibi bir şey. İstersen isim hakkımdan vazgeçer, patenti sana devredebilirim. Ve bende orjinal fikirler hiçbir zaman bitmez ALİ'L(!)
Sayın Feyzullah ve Sayın Yürür,
Bu yazı ve diğer müstakbel yazı münderecatında ve müştemilatında kişiselleştirilmiş tarzda ve hakaret içeren yorumunuz EDİTÖRLERİMİZ TARAFINDAN YAYINLANMAYACAKTIR.
Bizler sizlerin ERDEMLİLİKLE kendiliğinizden durulacağınızı bekledik ama nafile...
BİLGİLERİNİZİ RİCA EDERİM.
Aralık 6th, 2010 at 13:08Kıymetli Yönetici,
hal-i pürmelâl ortadadır;
En başta, beyefendiliğini her halukarda, bilâ kayd-u şart gördüğüm sizden,ve değerli okuyuculardan özür diliyorum.
Fânî hürmetler!...
Aralık 6th, 2010 at 14:56Yazık gerçekten çok yazık. Eli kalem tutan iki medeni insanın bu şekilde bir biri ile tartışması gerçekten çok kötü. Ben bu tarz tartışmaları diğer sitemden biliyorum. Ve bu tartışmaları burada da görmek gerçekten çok üzücü. Beni kimin haklı olup olmadığı ilgilendirmiyor beni ilgilendiren yazıdan uzun yorum ve bu yorumların karşılıklı hakarete döünşmesi ise çok kötü. SAYGI YOK!!! çok üzüldüm çoook.
Aralık 6th, 2010 at 15:41🙂 hal-i pürmelal ortadaymış...
Neyse sayın yöneticiden ve okuyucularımızdan özür dilerim... (Tek bir kelime için)
Aralık 6th, 2010 at 15:46Ben, hâl-i pürmelâlden kendimi hâli tutmadım, kendimi de kattım;
Lâkin, sayın yazar "ortadadır"ı anlayamamış,
ortasına denk geldi herhalde; yani boşluğuna...
demem o ki, neticede içine girdiğimiz durum nahoş bir durumdu.
el'sükût!...
Aralık 6th, 2010 at 16:12Haklısınız Asuman Hanım...
Ancak sataşma olunca bana da nefs-i müdafaa hakkı doğuyor...(Bakın banada bulaştı bu ağdalı kelimeler)
Sonuçta ağır söz ve hakaretleri kimin ettiğini sevgili Editörümüzde farketmişki, yoğunlukla oraları sansürlemiş...
Kıymetli okurlardan ve değerli editörümüzden bir kez daha özür dileyerek (yorumlarda geçen tek bir kelime için)konuyu kapatıp,bu değerli(!?) arkadaşı;bir daha el*muhattab almayacağımı tebliğ eder, sevgilerimi sunarım...
El'sessizlik!
Aralık 6th, 2010 at 16:36Ali Rauf Bey,
Aralık 6th, 2010 at 20:48ağdalı kelimeler,
soylu atalarının kullandığı kelimelerdir;
bunun bir de soysuz tarafı ve zamanı vardır;
yumurtaya “fırlangaç”, trene “çok oturgaçlı götürgeç”, zeytine “çatal batmaz”, anneye “doğurgaç” diyen zihniyet o asil dile ağdalı deyip, dağdağalı atmosferlere dalmıştır.Şaka değil!
Neticede bu ülkede, başkentte önemli bir üniversitede “Güneş Dil Teorisi” dersi işlenmiştir.
Amazon kelimesi mi? ilk insan bir Türk’tü nehir’e baktı; “amma uzun” dedi ve adı “amma uzun”dan toplama “amazon” oldu. Belki de dünyanın en güzel kaligrafisine sahip olan bir yazı biçimine “ayyy kargacık-burgacık” demiş bir zihniyet..
Neticede,
senin hiçbir üniversiten dünyanın ilk 500 üniversitesi arasına giremiyor, ve bu sistem, “made in china” ürünlerine amade kalmıştır.
Ali Bey,
edebiyat kelimelerle yapılır; bilim de öyle!
ilk mektebe giden Amerikalı bir çocuk, senin ağdasız bir dil kullanan üniversite öğrencinden daha fazla kelime kullanıyor.
Rauf Bey;
sen kendine başka bir isim bul bence…
zira, Alî de Raûf ta o ağdalı dilin ürünüdür.