Batı Ve Orta Doğu.
Kısacası Batı denilen çağdaş medeniyet, medeniyet değil. Hepsi de tıpkı yılan gibi, iki yüzlü soğuk savaşçılar. Her türlü vahşet onlarda. Vahşette ormandaki ayılar bile onlardan çok daha insaflı ve çok daha merhametli, çok daha centilmen sayılırlar. Bunların medeniyetleri sadece kendilerine endeksli. Başaklarına değil.
Baksanıza demokrasi adı altında Orta Doğuyu kan gölüne çevirdiler. Kardeşi kardeşe düşürdüler. İnsanca yaşama zekası olmayan Araplarda şimdiye kadar kendilerinin halledemedikleri iç meselelerini, iktidarları uğruna tüm özgürlüklerini kaybetme noktasına getirdiler.
Belki de hiç birisi hedefledikleri iktidara bile gelemeden ölüp gidecekler.
Ya da batı denilen medeniyetin modern esirleri olacaklar. Onlar çalışıp kazanacaklar. Batı da sömürüp yiyip içip beslenip semirecek.
Şimdi bunun adı, devrim mi oldu. Ülkelerine batıdaki gibi, bir demokrasi mi? geldi.
Yoksa tamamen özgür olan ülkelerinin bir anda çıkarılan kargaşayla devrilmesi mi oldu. Özgürlükleri ellerinden alınıp batıya devri mi oldu.
Aptal herifler, eskiden halkın çoğunluğu ülkelerinin zenginliğinden eşit faydalanmamış olsalardı bile, kendi toprakları altındaki tüm zenginlikleri kendi ülkelerinde kalıyordu. O zenginlikler de gelecekteki nesillerine dair koca bir umuttu.
Ya şimdi, ülkelerinin bütün zenginlikleri batının ipoteği ile vicdanına kaldı. Yani bütün zenginlikleri de gitti. Besledikleri umutları da bitti.
İşte akıldan, ilimden, dinden, imandan habersiz yaşayan teslimiyetçi Müslümanların son halleri bu. Ben için için ağlıyorum. Ama onlar vatanları için kurtuluş çaresi arıyorlar mı? Yoksa ağlaya ağlaya hala bilmedikleri demokrasi uğruna batıya yalakalık mı yapıyorlar. Yoksa leş kargalarına bu yüz yılda leş mi olacaklar. Onu da bilmem. Onurlu yaşamak yine de kendi ellerinde. Şimdiye kadar akıllarını kullanmış olsalardı, Şimdi batının sahte kurtarıcılığına hiç ihtiyaçları yoktu.
Benim bildiğim tek şey var, o da batının doğuya karşı daima iki yüzlü oluşudur.
Bir millet zamana uygun kendini değiştirip dönüştüremiyorsa, zamanı geldiğinde de başka milletlerin aklıyla değişip dönüşmek zorunda kalırlar. Dünya bir oyun alanıdır. Oyunun kuralını güçlü olanlar koyar. Oynanan oyunu da daima güçlü olanlar kazanırlar.
Bu oyunu oynayan oyuncular zaman zaman değişseler de, oyunun kuralı ve oynanma şekli güce göre zamanla başka şekil ve biçim alabilir. Çünkü bu oyun kuralsızdır. Onun içinde hiç bir şekli biçimi yoktur.
Onun için bu dünyada inanca yaşayıp, insanlık onurunu kazanıp ölmek isteyenler, dünyada oynanan oyunları bilmek zorundadırlar. Bilmiyorlarsa da bu pis ayak oyunların zamanında kazanıp elde edecekleri güçleriyle yok etmek zorundadırlar. Yoksa başkalarına kolayca yem olurlar.
Her kim ne yaparsa kendi eliyle kendine yapar. Kendinin yapmadığını bir başkası kolay kolay yapamaz. İş son haddeye geldiğinde de insan vatan savunmasında ölümü göze almak zorundadır. Ölümü göze alan bir millete hiçbir gücün, gücü yetmez. Söz konusu ölüm olduğunda da ölümden korkmayan hiç kimse olmaz. Herkesin hayatı, canı birbirinden değerli ve kıymetlidir.