Bastır Ankara-Gücü
Bastır ki aydınlansın ortalık. Bu ülkeye ne zaman demokrasi gelmiş de insanların ve kurumların kendilerini aklamaları bin türlü acılar çekilmeden gerçekleşmiş?
Bastır bakalım fazla da bir şey bırakmadın bastırılmamış. Çok da fazla yer kalmadı basılmayı bekleyen.
Şimdi Tandoğan'a çıkan metroyu, Çağlayan'a giden otobüsleri arayın. İzmir Gündoğdu mitingine denizden katılan sandalları sökün, içlerine bakın. Hazır Lozan masası da elinizdeyken araştırın bakalım, Ergenekon eli o masaya da değmiş olmalı.
Haliyle İstiklal Savaşı da Ergenekon işi olabilir, iyisi mi siz Bandırma Vapuruna da bir göz atın.
Bilirsiniz, bir hikaye vardır. Ulu önder Atatürk, bir ağacı kesmemek için koca evi taşıtmıştır. Alın size delil, hem de şu an elinizdekilerden bile güvenilir. Kazın o ağacın altını, didik didik edin civarı, belki içerisinde Kurtuluş Savaşı Destanından kalma "yedi buçukluk şnayder" ya da "onbeşlik obüsler" saklanmış olabilir.
Ya varsa?
AKP'ye karşı kullanılabilir. Ecevit'e karşı da kullanılabilirdi. Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Demirel hatta Özal bile tehlike altındaydı...
Nasıl bir örgüt ki bu, hiç iktidar olamayacak kadar beceriksiz, hiçbir iktidarı da sevmemiş fakat hepsine hükmedecek kadar güçlü; ve hiç kimsenin haberi olamayacak kadar gizliydi.
Silahları, canınızın istediğini dinlediğiniz, takip bile ettirdiğiniz bu iletişim ve teknoloji faşizmi çağında, sabah ilk uyanan kuş olan kargalardan başka kimsenin ruhu duymayacak kadar gizlice, Atatürk Orman Çiftliğinin göbeğine gömebilecek derecede görünmezlerdi, fakat bir noktayı unuttular. Kargalar...
İşte o 150 yıllık kargalar sizlere haber saldılar değil mi?
Yakında itirafçı da olurlar, gizli tanık da... Nasıl olsa ancak 150 yıl yaşayan tecrübeli kargalar söyler, Ergenekon terör örgütü "!"nün 1. Dünya savaşını çıkardığını. En az Tuncay Güney kadar güvenilir bir kaynak!
İşte bundan dolayı önce kitapları alıyorsunuz, soruyorsunuz neden bu kadar çok kitabın var, ne yapıyorsun bunlarla diye.
"Senin yapmadığını yapıyoruz" diyorum içimden. Onları bizler okuyor, hatta çoğunu da bizler yazıyoruz. İşte bundandır bugünkü halimiz. Bizi anlamanız kolay olmuyor...
Şubelerdeki film CD'lerini, sonra da bursiyerlerin kayıtlarını aldınız. Güle güle kullanınız.
Sevgili okurlar, 2 yıldır gazetenizin bu köşesi,
4 yıldır günümün her saniyesi,
24 yıldır da hayatımın her köşebaşı buram buram Çağdaş Yaşam kokar. Odalarıma rengini, desenini, anlamını verir. Anılarımın, konuşmalarımın, yazılarımın, kitaplığımın, dertlerimin, sevinçlerimin daimi ortağıdır.
Bana dair yapılan her yorumun, söylenen her sözün odak noktasında belirleyici konumdadır.
Ve ben bu derneğin açık ara en muhalif gönüllülerinden olma rağmen en çok emek verenlerinden biriyimdir aynı zamanda. Övünme isteği değil, gururumdur bunları bana söyleten.
Son yıllarda AKP'den sonra en çok eleştirdiğim kurumdur. Yıllardır gururla taşıdığım "Toplumsal Muhalefet" lakabımın kanıtlayıcısıdır da aynı zamanda.
Fakat bir gün birilerini çıkıp "darbeci bunlar" diyeceği aklıma gelmezdi...
Bir ihtimal bu eleştiri bana gelirdi de, dernek yöneticilerine geleceğini hayatta düşünemezdim. Lakin oldu.
Olur, bunlar zor zamanlar, minareyi gözlerine kestirdiler de şimdi kılıf hazırlıyorlar. Birinci iddianameye sığmadı. Ek iddianameye de sığmayacak gibi, eh eldeki kumaş bitti, bin türlü şekil verdiler de biri bile uymadı minareye.
Durmak yok basmaya devam. Ta ki kılıf uydurulana kadar. Bana sorarsanız işi nereye vardırmak istediklerinden eminim ama en iyisi söylememek.
Cumartesi günü minareyi ziyarete gittik ve gördük ki bunların dertleri öylesine büyük ki yedi düvel bir araya geldi de beceremedi, bu minareyi kılıfa sokmaya bunların da gücü yetmeyecektir.Terörist eylem"!" Cumhuriyet Mitinglerine katılan tüm darbecilerin "!" tek buluşma adresi Anıtkabir'e varana kadar, bastır Ankara-gücü, gücünün yettiği kadar.