Bastığı Dalı Kesiyor!
Devletin kurumu TRT dâhil olmak üzere, bu aziz millete kamu adına hizmet etmek gayesiyle kurulmuş ve faaliyetine devam eden özel tüzel yazılı, görsel, işitsel basın ve yayın kurumlarının nerede ise tamamı kendilerini ve günü kurtarmak adına, yalnızca gündemde kalmak uğruna sözde spiker, aktris ve artistler, tiyatrocular veya yapacak işleri kalmamışların yaptıkları haber, magazin ve değişik formatlardaki abuk-sabuk sözde programlarla kendilerini olduğu gibi Ülkeyi ve insanları ayağa düşürenlerin başını ülkenin ve insanlığın baş belası cehalet değil, cehaletin üzerinden prim yapıp aç karınlarını pisliklere ekmek doğrayarak doyurmak isteyen iç ve dış şer güçlerin maşası basın ve medya kuruluşları çekiyor. Medya asli görevi olan doğruyu ve dürüstü, doğru yapılanları kamuoyu ile paylaşarak ülkesine ve insanlarına iyi örnek olması gerekirken, nerede yanlış var onları paylaşarak Ülkeye ve insanlara, bundan daha büyük kötülük yapılabilir mi orasını Allah bilir. Ama yaptığı ile bastığı dalı kesen yada onlara bastıkları dalı kestirenler inanın insana ve ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüğü yapıyor yada yaptırıyorlar!
Bu aziz millete iyi verirsen iyi alırsın. Bizimkiler gibi böyle kötü verirsen kötü alırsın. Allah eksikliğini göstermesin ama kendinden ve bir avuç yandaşından başka hiç kimseyi düşünmeyen sözde basın yayın kuruluşları, bu ve benzeri abuk sabuklukları yapmasalar dünya bizim bu vahim ve acınacak halimizi nasıl görür ve anlarda bize ona göre not verir! Dünyanı ve dünya insanlarının gözünde nasıl bir ülke ve insanlar olduğumuz ayinesi iştir kişini misali medyamızın yaptıklarıyla ortada.
Evet, saygıdeğer okurlar, dinleyenler ve izleyenler, ne yazık ki ülkemizde istesek de istemesek de durum bu! Büyük bir felaket olurda akarsuyun önüne geleni sel nasıl apar topar alır götürürse, sorumsuz sözde basında hem ülkeyi hem de insanları önüne aldığı gibi sorgu sual sormadan sel önünde sürüklenen kütük misali sürükleyip götürüyor. Bu vahim duruma kim ya da kimler dur diyecek bekleyelim ve görelim diyesi geliyor insanın ama inanın olacakları düşünmek şöyle dursun, hayal bile etmek istemiyoruz. Çünkü bu ülke ve insanlar bunu asla hak etmedi. Ülkemizde her şey iyi gidiyor gibi görülebilir. Ancak teknoloji öyle bir şey ki yaşanan bütün güzellikleri bir anda işte bahsettiğimiz bu yönüyle tersine çevirerek hayatı ve ülkeyi allak bullak edebiliyor. Siz istediğiniz kadar doğru ve dürüst olun, doğru ve dürüst yaşamaya gayret edin.
Türk ve Dünya kamuoyunu haberden haberdar etmekle görevlendirilmiş medya ülkemizde olduğu gibi insanımıza yapacağını yapıyor. Olmayanları olmuş gibi göstererek ülkemizi ve bütün insanlarımızı dünya âleme işte böyle rezil rusvay ediyor. Bütün bu saydıklarımıza fazla değil bir iki tane örnek verelim. Ünlü tiyatrocumuz Nejat Uygur’un her oyununda söylediği gibi gerisini anlayan anlar, anlamayana gün gelir birileri nasıl olsa anlatır.
Millet hepsi değil, ama büyük bir çoğunluğu (sorumluluğunu bilereke yaşayan ) işsizlikten ve aşsızlıktan bir dilim kuru ekmeğe muhtaç olmasına rağmen sözde fakir ve yoksul adı altında işçiye çiftçiye mağdura hak etmediği halde babalarının malından veriyorlarmış gibi hazır paraları vererek insanlarımızı üretmeden tüketen tembel toplum haline getirdiler.
Bu yetmiyormuş gibi, ekranlar aracılığı ile hayvanlara reva görülmeyecek türden insanın fıtratına aykırı düşüncesiyle bir takım yasal düzenlemeler ile insanımızı özellikle anamızı ve bacımızı, kadınlarımızı ayağa düşüren hayâsızlığı önlemeye çalışırken kutsal evlilik müessesesiyle uzaktan ve yakından ilgi ve alakası olmayanlarca yapılan ve yaptırılan abuk sabuk programlarla insana reva görülmeyen rezaletlere dünyanın gözleri önünde ev sahipliği yapıyorlar.
Eğer bu ve benzeri programlar gerekli ise, insanlarımızın bu ve benzeri programlara mutlaka ihtiyaçları var ise evlilik programını yapacak yetki sadece evlendiği günden buyana evliliği boyunca geride bıraktığı asgari 40–50 hatta 60 yılı huzur ve güven içersinde geçirmeyi başarmış ve alanında örnek olmuş işinin ehli tecrübeli çiftlere yaptıralım ki bugünkülerin yaptıkları yüzünden dünya bize şeyiyle gülmek yerine bizi onur ve gururla tebrik ederek ayakta alkışlasın.
Ayrıca bu kuruluşların hiç yapacak işleri kalmamış gibi, % 60-70’şinin evine bir dilim ekmek götürecek parası yokken onlar insanların rüyalarında dahi göremeyecekleri envai çeşit yiyecekleri allandıra ballandıra oralara topladıkları paralı askerler misali birkaç kendinden habersizin önünde açlıktan nefesi kokan çoluk çocukların ağızlarının salyasını akıtarak sözde yemek tarifleri veriyorlar. Halk aç kardeşim aç. Aç maymun ayakta durur mu? Evine ekmek götüremeyen ve evinde bir dilim kuru ekmek bekleyen insanlarımızı çoluğunun ve çocuğunun içersinde mahvı perişan ediyorsunuz! Siz olmayanı varmış gibi gösterip aşsızlıktan ve işsizlikten burnundan soluyan halkın onuru ve gururuyla oynuyorsunuz ve oynatıyorsunuz. Bu doğru değil. İnsanın fıtratına aykırı.
Biz elhamdülillah % 99’zu Müslüman olan bir milletiz ve Müslüman bir ülkeyiz. Müslümanlıkta Kuran-ı kerimin hükmüne göre bırakın dünyanın izlediği ekranlardan bu ve benzeri olumsuzlukları alenen göstermeyi, evinize bir yiyecek götürmeniz gerektiğinde alamayanları üzmemek adına sarıp sarmalayarak götürmeniz emredilmektedir. Yapılması gereken budur.
Biz istiyoruz ki iş işten geçmeden herkes özellikle görmesi ve anlaması gerekenler bu vahim durumu görsün, anlasın ve bir an evvel gereğini yaparak, sözde medya aracılığı ile ayağa düşürülen ülkenin ve insanların onurunu kurtarsın diyor, saygılar sunuyorum.