Baştan Başla
“Henüz yeni evlenmiştim. Başımızda bir sürü bela vardı.
Öylesine bıkkındım ki her şeyi sonlandırmaya karar verdim. Bir sabah şafak sökmeden, yanıma bir ip alıp arabama atladım. Dut ağaçlarıyla dolu bir bahçeye vardım. Hava hala karanlıktı. İpi ağaca doğru fırlattım ama tutturamadım.
İki kere denedim olmadı. Ağaca çıktım ve ipi sımsıkı düğümledim. Sonra elimin altında yumuşak bir şeyler hissettim dutlar!
Lezzetli, tatlı dutlar. Birini yedim taze ve suluydu.
Ardından ikincisi ve üçüncüsü. Birdenbire güneşin yükseldiğinin farkına vardım. Ama ne güneş! Ne manzara! Okula giden çocukların seslerini duydum. Bana bakmak için durdular. Ağacı sallamamı istediler. Çocuklar yerken kendimi çok mutlu hissettim. Biraz dut topladım. Karım hala uyuyordu. Uyandığı zaman o da dutlardan yedi. Bir dut hayatımı kurtardı. Sadece bir dut.
-Her şey düzeldi mi peki?
Hayır, her şey düzelmedi, ama ben değiştim. Böyle olunca elbet her şey değişmeye başladı. İyi hissetmeye başladım. Yeryüzündeki her insanın hayatında sorunları vardır. Maharet değişmeyi bilmekte” / Abbas Kiyarüstemi
Mutsuzsan hiçbir şey değişmiyorsa sen değiş diyen Kiyarüstemi’yi anmayı diledim bu pazar.
Hayatın Bedel Teorisi; şükürü dillerde sıradanlaştırırken, eksik kalanlar içimizi cendereye dönüştürür.
Her gün kırpılmaya başlar mutluluklarımız. Çoklukla insanoğlunun narsist deryasında hayalkırıklıklarıyla boğuluruz.
Öyleyse doğanın tadını al ağzına, konformist yaşam çabalarının bir çiçeğin yeniden doğuşu içinde eridiğini gör. Erguvan renklerine hayranlığın artsın, katsayılı telefon modellerine değil.
Onlara olursa da olur gözüyle bak ama kendine her yıl bahar olmayı öğret. Canımızın bu kadar yandığı dünyada, doğanın eşsiz yenilenme gücüne güven. Hangi teknolojik, endüstriyel, milli, kapital engel varsa tek insan kaybetmemek için aşmayı öğren.
Amaçları unutup, araçları kutsadığımızda hayatı ellerimizle ağırlaştırıyoruz. Belki asıl fırsat yeniden sadeliğin, doğanın gücüne sığınmak ve ‘Birşeyler değişmiyorsa, sen değiş’ demeyi hafife almamaktır. Sorunlar bitmeyecek ama onları çözme yönteminde küçük değişiklik bazen hayat kurtarır.
Her veda elveda mı
“Gidişler aşkların kirlenmemiş yüzüdür” diyor İzmirli şair Namık Kuyumcu ilk romanı “Her Veda Elveda Değildir”i anlatırken. Kitabı okudukça, daha çok o gidişler de kaldım.
Gitmek, hele severken gitmek aşkı aşk yapan o meşum sancılı cesaret. Dişlerinle dilini kesmek gibidir. Olmaz bilirsin, anlarsın ki devamı gelmeyecek önce sen gidersin.
Damıtılmış aşklar yaşamak daha çok kadınların derdidir, en çok da özgür ruhlarıyla nam salmış Ege kadınlarının.
Namık, şairliğinden bezediği ustalık ve yıllar boyu katık ettiği çabasıyla yaşayan bir roman yaratmış. Aşklarını baskılara çiğnetmeyen, yasak sevmeyen, 30 yıl önce yaşadığı aşkı zerafetiyle yüreğine gömen, sevdiği adamın yanında olmak istediğinde ise toplumsal bentleri asi ruhuyla yıkan kadınların öyküsü. Bir tersine dünya.
Yalın dilini ayrıca sevdim. Hani özellikle Ege kadınıysanız içinde kendinizden bir parça bulamamak imkansız. Şairlikten romana başarılı bir geçiş yapmış sevgili Namık Kuyumcu...
Not: Egeli yazarlarımızın ya da bu topraklarda doğan kitapları bekleriz. Eşsiz çabaları pazar günleri dağarcığımız elverdiği ölçüde değerlendirmeyi borç biliriz.