Başlarım Statin Tedavisine
Bizde adını ağzına alan, görüşünü açıklayan bir Allah’ ın kulu yok ama Amerikan Kalp Derneği ve Amerikan Kardiyoloji Koleji’ nin son kolesterol kılavuzu ve risk hesaplama cetveli tüm dünyada tartışılıyor.
Bir tarafta, endüstri ile çıkar ilişkisi içinde olan “ateşli kılavuz savunucuları” bir tarafta ise kılavuzun hastaların değil ilaç endüstrinin menfaati ön plana alınarak hazırlandığını söyleyenler var.
New England Journal’ deki ankete gönderilen cevaplar ve yapılan yorumlar “sessiz çoğunluğun” kılavuzu kaale almadıklarını açık ve net olarak ortaya koyuyor.
Cevap verenlerin yüzde 57′si ilaç başlanmasın, yüzde 26′sı ise ilaç başlansın ama LDL-kolesterol seviyeleri takip edilmesin dediğine göre okuyucuların (yani doktorların) yüzde 83’ ünün kılavuza uygun davranmadıkları, kılavuzu dikkate almadıkları anlaşılıyor.
Cevap verenlerin doktor olmadıklarını varsaydığımızda durum daha da çarpıcı olur ve “okuması yazması” olan insanların muhakemelerinin tıp eğitimi almış olanlardan daha iyi olduğunu gösterir.
Yeni kolesterol kılavuzuna göre önce risk belirleniyor; statin tedavisinin fayda ve tehlikeleri ile hastanın kişisel tercihleri tartışıldıktan sonra “gelecek on senedeki kalp krizi, felç ve ölüm riskleri yüzde 7.5’ tan fazla olanlara” ilaç tedavisi başlanması gerekiyor.
Doktorlar ilaç reklâmcısı olmamalıdır
Doktorların hastalarını kolesterol hapı içmeye zorlamaları ve hatta onları “İçmezsen ölürsün” diye tehdit etmeleri bizde de sık görülen, olağan bir durumdur ve hem tıbben hem hukuken yanlıştır.
Hiçbir doktor hastasını ilaç içmeye zorlayamaz, zorlamamalıdır.
Tedaviye başlamadan önce, ilacın fayda ve zararlarının hastalara tam ve doğru olarak anlatılması şarttır ve bu, özellikle “önleyici tedaviler” için daha da önemlidir.
Hastalara önce, kalp sağlığı için yapmaları gereken sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, sigara alkol kullanmama gibi hayat tarzı düzenlemelerinin ilaç tedavisinden çok daha mühim olduğu anlatılmalıdır.
Riski yüksek olduğu için tedavi verilmesi gereken hastalara ise herhangi bir korkutma veya tehdide başvurmadan, ilacın fayda ve riskleri hastanın anlayabileceği bir dille aktarılmalıdır.
Tedaviye başlanması doktor ve hastanın “beraber alacağı bir karar” olmalıdır.
Kılavuzlar sadece yol göstericidir, uyulması şart değildir
Kılavuzların mutlaka “harfi harfine uyulması gereken emirler” manzumesi olduğunu sananların ve buna uymayanların “malpraktis” (hatalı tıbbi uygulama) yaptıklarını iddia edenlerin sayısı çok fazladır.
Aslında böyle bir durum doktorların da çok işine gelir ama kılavuzlar, özellikle mevzunun uzmanı olmayan hekimler için son bilgileri derleyen ve sadece tavsiyede bulunan metinlerden başka bir şey değildir.
Kılavuzları okurken ve değerlendirirken de bunların neredeyse tamamının ilaç endüstrinin desteğiyle, endüstriyle çıkar ilişkileri olan doktorlar tarafından hazırlandığı da akıldan çıkarılmamalıdır.
Kolesterol kılavuzunun riski daha da düşürmesi bir tarafa risk hesaplama cetvelinin riski “abartılı” olarak hesapladığı iddiaları da çok önemli.
Sanki insanlarda “statin eksikliği” var
İlaç endüstrisi destekli yayınlara bakacak olursanız, belirli bir yaşın üzerindeki insanların nerdeyse tümünün statin alması gerektiği gibi bir durumun söz konusu olduğunu sanırsınız.
Oysa kalp hastalıklarından korunmanın yolu “statin içmek değil”, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve sigara-alkol kullanmamaktan geçer.
Üstelik böyle bir hayat tarzı benimsendiğinde, kalp hastalıkları dışında, obezite, diyabet, kanserler başta olmak üzere sayısız hastalıktan korunmak da mümkün olur; üstelik de hiçbir yan etkiye maruz kalınmaz.
Statin kullananların çoğu nasılsa ilaç alıyoruz diye ne beslenmelerine dikkat ederler, ne egzersiz yapmak isterler ve ne de sigarayı bırakmayı düşünürler; bu da unutulmamalıdır.
Kılavuzun iyi “bir” tarafı da var
Kılavuzun, statin tedavisini artırmayı hedef alması yanlış ama tedaviye başlanmadan önce ilacın fayda ve zararlarının hastalara anlatılmasını, tedavinin tartışılmasını istemesi aslında doğru bir yaklaşım.
Kılavuzu hazırlayanlar, böyle bir yaklaşımı endüstrinin “müthiş pazarlama gücü” sayesinde doktorların hastaları ilaç kullanmaya ikna edeceklerine inandıkları için seçmiş olmalılar ama bu anketin sonucu işin uygulamada hiç de “ilaç lehine” olmayacağını gösteriyor.
Burada bir “karakolda doğru söyler mahkemede şaşar” durumu olabileceğini de göz ardı etmemekte fayda var.
Doktorların “dürüst” olmaları, endüstrinin oyununa gelmemeleri şart; ilacın etki ve yan etkilerinin hastalara “objektif” bir şekilde anlatılması lâzım.
“Bu hapı mutlaka içeceksin; içmezsen kalp krizinden ölürsün” şeklinde bir korkutma veya tehdit yapılmaması gerekiyor.
Gelelim neticeye
Kolesterol hapı içelim mi diye soranlara şunu söylüyorum:
“Aterosklerozun fizyopatolojisini ve statinlerin etki mekanizmasını, mutlak fayda ve yan etkilerini, ilaç endüstrisinin pazarlama taktiklerini bilmesem ben de “Başlarım statin tedavisine”.
KAYNAKLAR
http://www.nejm.org/doi/full/10.1056/NEJMclde1314766
http://www.nejm.org/doi/full/10.1056/NEJMclde1407177?query=TOC