Başka Neyi Konuşacaklar ki…
İktidarın ülkeyi her anlamda bölme yolunda olduğu gerçeği, artık alenileşti.
İktidarın tek görevi vardı. O da bölmek.
Bu görevi, geldiği yere iade etmek, iktidardan ayrılmayı mecburu duruma sokar.
İktidarın da baskıları her geçen gün artırması da bundandır.
İktidarı iade etse, yargılamalar başlayacak.
Yolsuzluklar cinayetler, ülke yararına olmayan anlaşmalar ortaya çıkacak. Suriye meselesindeki hayati aymazlık baş sorgulama meselesi olacak.
İhraç edilen terörün hesabı sorulacak vs.
Amerika, İngiltere ve uluslar arası tekellerin, bu kritik aşamada, yeni bir iktidar tertiplemesi, kendileri bakımında da zor görünüyor.
Bölmeyi gerçekleştirme gittikçe zorlaşıyor. Ama iktidar verilmiş bu görevi yerine getirmeyi kendisi için, olmazsa olmaz olarak değerlendiriyor.
İktidar ile PPK(HDP) arasında yapılan müzakerelerde, özerklik ve af konusunun görüşüldüğü kesindir.
Her ne kadar iktidar sözcüleri, inkâr etse de, PKK’nın kasıtlı sızdırmasından anlaşılıyor.
Hatta iktidarın PKK ile görüştüğü tek madde var. O da üniter devletin bölünmesi ve özerkliğin getirilmesi…
Onun dışında konuşulacak başka zaten bir şey yok ki…
Sahte silah bırakma dalaveresini, halka nasıl kabul ettireceklerinin ortak çözümünü arıyorlar.
Demokratik haklar ve demokratikleşme algısının içine bölünmeyi nasıl yediririz çalışması yapıyorlar.
Uluslar arası tekellerin borç verme koşulunun da, bölünme olduğu gelişmelerden anlaşılıyor.
Piyasa denilen şey cin midir, şeytan mıdır, yoksa para satıcılarının pazarı mıdır, görünen o ki iktidarı denetim altında tutuyor.
Soyut iki kavram üzerinden, sürekli baskı yapıyorlar.
Birisi demokratikleşme, ikincisi piyasa…
Piyasa sözcüğü iktidarı terbiye etmek ve baskı altında tutmak üzere kullanılıyor.
Şunu söylemeye çalışıyorum.
İktidar “bölme kararından” vaz geçmek istese dahi, artık çok geç.
Her konuda, gerek ABD ve AB’ye evvelce verdiği taahhütle, gerekse uluslar arası tekellere verdikleri ödünler, şimdi iktidarın asıl çıkmazı haline geldi.
Tekellerin ulusal pazarlarımızda ve bankalarda elde ettiği çıkarlardan vaz geçmesi mümkün görünmüyor. Bölünme tamamlanana kadar( eğer kan çıkmazsa) demokratikleşme ve piyasa baskısı devam edecek.
Uluslar arası tekellerin RTE’den vazgeçip, AKP’den vazgeçmemesi de bundandır.
Milli pazarlarımızı ele geçirmiş bu tekeller, elde ettikleri mevziden geri çekilmek istemiyorlar.
Buradan ekonominin ve siyasetin iç içe geçtiğini görüyoruz.
Ekonomik bölüşüm kavgasının, bölünelim bölünmeyelim kavgasının sükûnete ermesi, artık seçim mekanizmaları ile de çözülemeyeceği görülüyor.
Çünkü muhalefetin de bölünmeye destek vermesi, halkın önemli bir kesiminde umutsuzluk yaratıyor.
Yaşadığımız bölünme sürecini; normal bir siyasi süreç olarak anlamamız imkânsız.
Süreç siyasi olmanın dışına çıkmış, ABD, AB ve Almanya’nı da içinde olduğu karmaşık bir durum almıştır.
Yani artık süreç siyasi değil, çatışmalı bir süreçtir.
Umut siyasi partilerden çok, halkımızın ortaya koyacağı iradeye kalmıştır.
Umudun en önemli kaynağı da, Kürt halkının önemli bir çoğunluğunun, hala birlikte yaşama iradesinin olmasıdır.
Kürt halkını devletinin yanına almanın tek şartı; bölme görüşmelerini derhal terk etmek. Acımasızca, PKK’nın silahlı güçlerini ezmektir.
Bunun dışındaki tüm çözümler hayal kurmaktan ibarettir.
Zor oyunu bozar.
13.12.2014, bulentesinoglu@gmail.com