Basit Kavramların Ardındaki Gerçekler
Bir umutla çıkarsın yola hedefe ulaşmak için önüne birçok engeller çıkar. Aşmak istersin onları gücün yetmez çoğuna. Yüreğinde sevgi doludur paylaşmak, dağıtmak istersin onu, alan olmaz çoğunu. Yine sende kalır. Barış ve sevgi içinde yaşamaktır, kardeşçe paylaşmaktır amacımız. Paramızla övünmek değil ahlakımızla övünmektir doğru olan. Para ve madde geçicidir kaybolur geri kazanılabilir ama kaybettiğimiz ahlakımızı geri kazanmak çok zordur. Gönüllerde yatan sevgi ise bunların hepsini bulabilmek için en tecrübeli kılavuzdur. Varlığımızla, ahlakımızla ve sevgimizle mert olmalıyız. Mertlik yürektedir o da her yürekte bulunmaz.
Belki bir gün dersin beklersin sabırla değişen pek fazla bir şey olmaz işte o zaman bir karamsarlık çöker üstüne, ağırlaşır üzerindeki yük gözlerin dalar uzaklara sanki beklenen gelecekmiş gibi. Şarkılar dinlersin, şiirler yazarsın dökersin satırlara içini orda tek başınasın kalemim kâğıdın da şikâyetçi olmaz senden fakat tam anlatmak istediğine gelince söz kime ya da kimin için dersin kendi kendine.
Sonra düşünürsün neden olmadı neden? Hep ben mi dersin oysaki etrafına baktığında senin gibi birçok insanın böyle olduğunu görürsün. Bitti artık buraya kadar dersin onu görmek bile istemiyorum dersin ama bu da kendini avutmaktan öteye gitmez. Yalnız başına kaldığında aklına gelir hepsi birden güzel çirkin olan her şey, yapılanlar yapılamayanlar.
İşte o zaman bir daha kahredersin kaderin böylesine olmaz olsun dersin.
Ama ne zaman görsen değişirsin birden gerçekten sevdiysen eğer. Yine başa dönersin yeniden başlamış gibi. Allah insanları yaratırken diğer canlılardan çok farklı özellikler vermiştir. Bizler verilen bu özelliklerin hangisinden ne kadar payımızı almışız ne kadarından faydalanmışız. İnsanlar arasında ki düşünce farklılıklarını ortadan kaldıran iyi niyet ve hoş görüdür. Bunlarda sevginin içinde birer davranış biçimidir. İnancımızı kaybetmediğimiz sürece iyi niyet ve hoş görü eksik olmaz benliğimizden. Ne zamanki inancımızı kaybetmişiz işte o zaman ardı ardına sıralanır kötü olan her şey. Sevdiklerimizde çekilir yanımızdan tek başımıza kalırız. İslam dininin temelinde de sevgi yatmaktadır.
Sonucunu düşünmeden ortaya attığımız her söz ya da her fikir sonradan bize ağıra mal olabilir ya da başkalarını incitebiliriz. Fakat düşünerek hareket ettiğimizde hem kendimiz hem de çevremiz mutlu olur bizden.
Sonuçta insanız hatalarımız olabilir, yanlışlarımızda fakat bunları gördüğümüz anda ondan ayrılmak kendimize bir öz eleştiriye tabi tutarak doğru olanı seçmeliyiz. Yaptığımız hatalardan ve yanlışlardan dolayı özür dilemesini ve tövbe etmesini bilebilmeliyiz. Allah insanlara irade vermiştir düşünsün doğruyu güzel olanı seçsin diye bizler bu iradeyi hangi yönde kullanıyoruz burası çok önemli.
Birileri dedi yaptım dediğimiz asılsız şeyler sonradan bize pişmanlık getirir ama fayda etmez kırılan kırılmıştır bir kere.
Kendimize yapılmaması gereken bir davranışı biz başkasına yaptığımız zaman vicdanımız bizi rahatsız edecektir. Fakat içimizde ki hırs ve cahillik bunu duymayacaktır bu durumda olan insanlar yaşadıkları çevrede sevilmeyen tasvip edilmeyen bir kişilik olarak bilinirler. Değerleri de o kadardır onların.
Sevmek farklı farklıdır bazılarımız bir çiçekseveriz, hayvan severiz ya da tabiatı severiz. Bayrağı, vatanı, toprağı severiz. Hem de her şeye rağmen.
Sevmek elbette güzel, güzel olanı sevmek daha da başka güzel. Güzel olmasına güzel de şunu düşündük mü acaba?
Vatanı vatan gibi, bayrağı bayrak gibi, Toprağı âşık Veysel gibi, şirini Ferhat gibi, aslıyı kerem gibi sevebildik mi. En önemlisi insanı insan gibi sevebildik mi. Öz de aranan budur bence.
Şöyle bir sonuç mu çıkar o zaman karşımıza kimseyi değiştiremezsin ve kimse içinde değişmemelisin kimliğini kaybettiğin an da onurunu, şerefini hatta yaşamını bitirmiş olursun.
"İnsanın şerefi AKLIYLA, asaleti DİLİYLE, şahsiyeti AHLAKIYLADIR..."[Hz. Ömer r.a] ne kadar anlamı derin bir söz değil mi? İnsanlar nefislerini terbiye edebildiği ölçüde sevginin her türlüsüne nail olurlar. Unutulmamalıdır ki sevginin açamadığı kapı yoktur. Nefsine söz geçiremeyenler ise bundan yoksun aciz kişilerdir.
Sevgi yürek ister derler ya ne kadar doğru bir söz. Demek ki ya bizlerde o yürek yok ya da sevmeyi bilmiyoruz. O yüreği taşısaydık, sevmeyi hakkınca bilseydik bu gün yaşananların pek çoğu olmayacaktı. Kalpler kırılmayacak, ocaklar sönmeyecekti. Nerde kusur ettiğimizi geriye dönüp te bir bilsek ama içimizdeki hırs bırakmaz ki bizi anlayalım hatamızı.
Kin hırs ve yalanlar doldurmuş hayatımızı öyle bir çıkmazın içine girmişiz ki haklıyı haksızı, doğruyu yanlışı bile ayıramaz olmuşuz.
Eğer ki Mevlana’yı, Yunusu okusaydık anlasaydık öğrenirdik sevginin ne demek olduğunu. Neyi okuyoruz, neyi izleyip dinliyoruz?
Televizyonlarımız da radyolarımız da ya da gazetelerimiz de kültürümüzü artıran, geçmişimizi anlatan, insanlık bağlarını anlatan bir konu bulmak çok zor. Özelikle günlerinin yarısından çoğunu televizyon başında geçiren lerin gördükleri duydukları bunlar olunca gerçek sevgiye ya da bağlılığa yer kalmıyor anlaşılan. İnancımızı manevi değerlerimizi, benliğimizi unutturuyorlar bizlere. Tehdit ve saldırı kimden ve nerden geliyor bilmemiz öğrenmemiz gerekiyor.
Yıllardır boş şeylerle doldurulduk neyin doğru neyin yanlış olduğunu bile düşünemez duruma geldik. Burada suçlu aramıyorum aradığım kaybolan değerlerimizi, sevgimizi saygımızı arıyorum. Kime verdik onları nerde unuttuk? Lafa gelince herkes hereksi seviyor. Hükümetler vatandaşını, işveren işçisini amir memurunu, yöneten yönetileni. Seviyor mu bilmiyorum fakat şu bir gerçek seviyorsa şayet neye karşılık ne için ya da ne kadar.
Ya da her şey yalan mı acaba tükenen kaleme tükenmez kalem dedikleri gibi.