Başını Alıp Gitmeler Yok mu?
BAŞINI ALIP GİTMELER YOK MU?
Herkes hayatının bir döneminde başını alıp gitmek ister. Bende başımı alıp gitmek isterdim, ta uzaklara… İnsanların çok olmadığı diyarlara… İhtiyaç hissettiğimde şehirlere inmek isterdim. Başımı alıp gitmek isterdim, ta uzaklara, kimsesiz uçsuz bucaksız ovalara, dağlara…
Tasalardan, gerginliklerden, yalanlardan, dolanlardan, iftiralardan, ikiyüzlülüklerden, çapsızlıklardan uzaklara, ta uzaklara gitmek isterdim. Sevdiğimle baş başa… Yüzümü güneşe dönmek isterdim. Çimenlere uzanmak, saatlerce yürümek, akşam olduğunda gecenin sessizliğinde böceklerin ve doğanın sesleriyle kitap okumak ve başımı dinlemek isterdim.
Ne iktidar kavgaları, ne çapsızlıklar, ne savaşlar, ne yoksulluklar, ne hukuksuzluklar, ne işkenceler, ne zulümler bencileyin tek başıma. Birde sevdiğim. Gözlerinin içine bakarak kaybolmak isterdim. Ne kıskançlıklar, ne ilişkileri zedelemeler…
Gecenin sessizliğinde çılgınca sevişmeler.
Başını alıp gitmeler yok mu? Bende başımı alıp gitmek isterdim. Sevdiğimin gözlerinde kaybolmak ve sonsuzluğu yaşamak isterdim. Ne iktidar kavgaları, ne ikiyüzlülükler…
Bilirim ne alıp başımı gidebilirim, ne de sevdiğimin gözlerinde o ıssız bucaksız ovalarda kaybolabilirim.
O başını alıp gitmeler yok mu, ah o başını alıp gitmeler… Aslında hepimiz başımızı alıp gitmek isteriz. Ama yapamayız, gidemeyiz, kaybolamayız, tüm yalnızlıklarımıza, ikiyüzlülüklerimize rağmen… Ah o başını alıp gitmeler yok mu?