Baron Otel Halep
sporcuları ağırlayan bir zamanların Baron Oteli. Ermeni katliamından kurtulanlara, yetimlere sığınak olan yer. Der Zor çöllerinde ölüme terk edilmişlere yardım elinin uzandığı yer.
Adres gibi bir başlık, ama gerçekten Baron Otel / Halep demek, bir adres için fazla bile. Baron Otel, bir tarihi dönemin tarih mekânının adresi; kadim şehir Halep’te kime sorarsanız gösterirler yerini.
Her kitap fuarında Aras yayınlarının standını ziyaret ederim. O sene yeni yayınladıkları kitapların çoğunu alırım. Aras gibi birkaç yayınevi, okuyacaklarım için favorimdir. Aras yayınevinin bir özelliğinin altını çizmek istiyorum: yayınevi hem kendi yaptığı işe hem de okuyucuya saygısı için, yayınladıkları kitaplardaki dilden imlaya, çevirilerdeki ince eleyip sık dokumaya çok dikkat ediyor. Yayınevi ve edisyon, yazardan sonra kitaba değer katan ikinci unsurdur.
Bu sene Kasım ayındaki kitap fuarında Aras’tan aldığım birkaç kitaptan biri de, iki İtalyan gazeteci Flavia Amabile ve Marco Tosatti tarafından yazılan “Halep’in Baronları” kitabıydı. Bir tür biyografi kitabı; bir tür diyorum, çünkü bir binanın ‘şahsında’ bir ailenin dört kuşağını anlatıyordu. Okuduktan kısa bir süre sonra Suriye’nin Halep şehrinde çatışmalar yoğunlaşınca, kitap üzerine yazma ihtiyacı duydum.
Kitap daha baştan itibaren kendini farklı bir tarzda okutmayı sağladı. Sanki bir tiyatro salonundaydım ve sahnede Baron Otel oyununu izliyordum. Otel sahnenin dekoruydu, oyuncular ise otelin sahipleri, çalışanları, konaklayanlarıydı. 100 yıllık otel tarihinde dönem değiştikçe dekor ve oyuncular da değişiyordu. Ancak otelin dış görünüşü, geri planda sahnenin ana dekoru olarak hep yerindeydi.
Pek az kitapta bu izlence duygusunu yaşadım.
Kitap boyunca mekânda ‘tecelli’ eden bir dramın satırlarını hüzünlenerek okudum. Bir kez daha tarihin salt tarih kitaplarından öğrenilmesinin yetersiz olduğunu gördüm.
Halep, Baron Otel, Mazlumyanlar!
Malatya’nın Arapgir taraflarında Ermenicede çorak, verimsiz yer anlamına gelen Ançırti köyünün ağası Krikor Mazlumyan 1890’lı yıllarda yükler göçünü, ailecek gelir Halep’e. Halep’i, birkaç yıl önce Kudüs’e hacca gittiği dönemden bilmektedir. Halep Osmanlı’nın bölgedeki ticaret açısından canlı bir şehridir. Ancak Halep’te doğru düzen bir konaklama yeri yoktur. Bu boşluğu gören Krikor, yıkık bir binayı alarak, adını Ararat koyduğu bir otele dönüştürür.
Krikor’un Armenak ve Onnik adındaki iki oğlu, 1909 yılında, bir Fransız mimara projesini yaptırdıkları Baron Oteli inşa ederler.
Hikâyenin bundan sonrası epeyi uzun.
Ancak daha kitabın başında iki durum dikkatimi çekti: Krikor Mazlumyan, Osmanlı’da Ermeniler için gidişatın hiç de iyi olmayacağını, 1894’lerde başlayacak olan Abdülhamit katliamlarını sanki önceden sezmiş gibi, Anadolu’nun Arapgir’inden Suriye’nin Halep’ine göçüyor. Halep de Osmanlı toprağı olmasına rağmen, Anadolu’daki Ermeni düşmanlığına göre daha korunaklı, biraz daha güvenli bir bölge. İkinci dikkat çekici özellik ise, sonuçta bir köylü olan Krikor Mazlumyan’ın Halep’e gelip bir otel kurma ferasetine sahip olması! Dönemine göre müthiş girişimci bir kişilik.
Hani tarih kitaplarının bir yerinde kısa bir kayıt vardır; Mustafa Kemal 7. Ordu komutanıyken Halep’te Baron Otel’de kalmıştır diye. Burası işin tarih kitaplarındaki kitabi kısımdır. Ancak Osmanlı ordusunun paramparça edilmiş halinin Halep’e ricatı ve M. Kemal’in Allenby orduları ve Arap isyancıları karşısında birkaç cılız direniş noktası oluşturmaya çalışması, ama sonuçta çaresiz kalarak Halep’i terk edişi…
Ermeni sorunu içerisinde Andonyan belgeleri diye epeyi tartışmalı bir konu var ki, bu kitapta da bir şekilde yer alıyor. Aram Andonyan dönemin Ermeni aydınlarından öykü de yazan bir gazetecidir. Bugün bile Balkan Savaşları konusunda az sayıdaki değerli kaynaklardan biri, Andonyan’ın “Balkan Savaşı” kitabıdır.
Ermeni katliamlarından bir şekilde kurtulan Aram Andonyan, Halep tehcir bürosunda görevli Naim Bey adındaki telgrafçı bir memurdan elde ettiği (1937 yılındaki açıklamasında ise belgeleri para karşılığında aldığını söyler) belgelerin görüşmelerini işte bu Baron Otel’de yapıyor.
205 sayfalık kitap 100 yıllık Baron Otel ve sahipleri Mazlumyan ailesinin dört kuşaklık tarihi dönemini anlatıyor. Bir tiyatro oyununu izler gibi okuduğum kitabın sahnesinde tarihi şahsiyetler, bir geçit töreni yapar gibi akıyordu. Her birinin yürüyüşleri, apoletleri, giyimleri, tarzları, siyasetleri, konuşmaları, entelektüellikleri, kabalıkları, dansları, müzikleri, davetleri, içkileri, jestleri, tehditleri vb.
Baron Oteli’nin bu renkliliğini, yoğunluğunu ve tarihi konumunu anlatabilmek için en iyisi otelin müşteri listesinden seçme bir liste yapacak olursak;
İttihat ve Terakki üçlüsünden Bahriye Nazırı ve 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa, General Liman von Sanders, 7. Ordu Komutanı Mustafa Kemal, Arabistanlı Lawrence, Bölgede Osmanlı’yı yenen İngiliz General Allenby, İttihatçı çetelerce katledilen İstanbul Mebusu Krikor Zohrab ve Erzurum Mebusu Vartkes Serengülyan, Prenses Alice, İsveç Kralı Gustave Adolphe ve Kraliçe Louise, Danimarka Kraliçesi İngrid, İsveç Prensi Bertil, Yunanistan Prensi Peter, Fransa Cumhurbaşkanı Charles De Gaulle, Irak kralı Faysal, Irak Başbakanı Nuri Said Paşa, Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdülnasır, Şeyh Zayed İbn Sultan, Eski Suriye Başkanı Hafız Esad, ABD Başkanı Theodere Roosevelt ve eşi, polisiye roman türünün büyük yazarı Agatha Christie ve eşi, uzaya ilk çıkan astronot Yuri Gagarin, ABD’nin büyük zengini David Rockefeller, Alman, İngiliz ve Fransız arkeologları ve daha nice siyasetçiler, askerler, gezginler, maceracılar, sanatçılar, sporcular…
Liste uzun çünkü Baron Otel, anıların tapınağı gibi bir yer.
Ermeni katliamından kurtulanlara, yetimlere sığınak olan yer.
Der Zor çöllerinde ölüme terk edilmişlere yardım elinin uzandığı yer.
Bir zamanların Baron Oteli.
Ya şimdi?
Kitabı okuduktan sonra resimlerine bakıyorum.
Zamanın tozunda eskiyen bir mekân. Tarihe ait. Siması hüzünlü. Değerli.
Baron Otel’in dördüncü kuşaktan sahibi Oxford’lu Armen Mazlumyan’ın internette tek bir resmini buldum. Mekânın taşlarına dek sinmiş ağır anıların insana işlemiş yorgunluğunda bir fotoğraf ve tozlu zamanların içinden bakan hüzünlü bir çift göz.
Tarih, mekân, insan…
Şimdi Halep’te piyanonun tuşlarından duru sular gibi akan notaların değil, insanları öldüren bombaların sesi duyuluyor!
Ah hayat! (HŞ/ÇT)
(*) Baron, Ermeni dilinde soyluluk anlamında değil, değerlilik ifadesi olarak “Bay” anlamında kullanılır.