Barışa ve Birlikteliğe EVET(!)
Savaş ölümü, yokluğu, sefaleti, insan onurunun ayaklar altına alınmasını ve acıyı; barış ise yaşamı, varlığı, insana verilmesi gereken değeri ve onuru, refahı, huzur ve sevinci getirir. İnsanlar bunları bildikleri halde neden hala savaşta ısrar ederler?
Bu bağlamda İslam coğrafyasında ve özellikle de ortadoğuda huzurlu ve onurlu bir yaşam için artık Kürdlerin, Türklerin, Arapların, Sünni, Şii, Alevi ve diğer tüm etnik, inanç ve mezhep gruplarının birbirini yok saymadan ve birbirine hakaret etmeden tartışabilecekleri ve birbirini eleştirebilmelerinin zamanı gelmiştir.
Biliyorum, barış için mücadele etmek, savaştan daha zordur. Bu konuda taraflar üzerinde çok itham ve baskı olur.
Barışa evet, ama onun da bir ahlakı olmalıdır. Huzur ve barışı tesis edebilecek etken kardeşlik olabilir. Fakat onun da bir ahlakı vardır. İçi boşaltılmış bir ‘kardeşlik’ değil! Bu ahlaktan uzak bir tarzda, barışı sağlamaya çalışmak da bir tür ahlaksızlıktır. Sadece bunun edebiyatını yapmak, adil olmaktan uzak olduğu kadar kardeşlik hukukundan da uzaktır…
Ortadoğu’da herkese eşit olacak hakları içeren ve ‘Kardeşlik Hukuku’ eksenli bir barış sağlanmalıdır. Buradan bir kere daha kendini aydın ve barıştan taraf sayan tüm muhataplara çağrıda bulunuyorum.
Şayet Ortadoğu coğrafyasında yaşamda ve paylaşımda herkese eşit hakları içeren “Kardeşlik Hukuku” ekseninde bir barış sağlayamazsak; sadece Kürtler Türkleri, Türkler Kürtleri, Araplar Türkleri veya Farsları öldürmekle kalmayacak, Kürtler Kürtleri, Araplar Arapları, Farslar Farsları ve Türkler Türkleri öldürmeye başlayacaktır. Bununla beraber bu coğrafyanın kadim halkları olan bizler, kendi sorunlarımıza çare ve çözüm bulamazsak kimse bize çözüm sunmaz ve halimize acımaz!