Barış Heyecanı
Bu savaş başladığında çocuk olanlar şimdi kırkına geldi. Kırkında olanların çoğu artık yaşamıyor.
Hiçbir savaş toplum bilinci ideolojik olarak büyük ölçüde esir alınmadan bu kadar uzun sürdürülemezdi.Bu ideoloji İttihat Terakki başlayıp, yakın zamana kadar militarizm ve bürokrasi aracılığı ile basını, “sivil” politikayı, eğitimi, toplumsal örgütlenmeleri denetim altına almayı başarmış, tekçi, inkarcı ve ırkçı bir ideolojiydi. Bu ideolojik hegemonyalarını bazen doğrudan ırkçı, bazense sol yafta altında adına ulusalcılık dedikleri “solcu” soslarla tatlandırılmış söylemlerle uzun yıllar sürdürmeyi başardılar.
Belki Kürtleri bir kez daha yenebilseler halen de sürdürüyor olacaklardı. Onları yenememiş olmalarının da tetikleyip hızlandırdığı Ergenekon süreci ile birlikte çatırdamaya başladılar.
Toplumun önemli bir kesiminin onlardan bıkkınlığı seçimlere yansımaya, darbe planları ortaya dökülmeye, toplumun tekçi sisteme karşı öfke bıkkınlığı açığa çıkmaya başladı.
İşte tüm bunlar savaşın artık sürdürülemez duruma geldiğinin en önemli göstergesiydi. Yani “Barış görüşmeleri” böyle oturdu gündemimizin merkezine.
Ama bu durum barış sürecinin “tıkır tıkır” işleyeceği anlamına asla gelmiyor. Gelmiyor çünkü yüz yıllık bu ideolojik, politik ve en önemlisi ekonomik ayrıcalıklar edinmiş bu sınıfın kökleri halen var olmaya devam ediyor.
Gelinen noktada, toplumun büyük çoğunluğunun böylesi bir barış sürecine taraftar olması onları daha puşt yöntemlerle davranmaya zorluyor.
Barışın gerçekleşme ihtimalinden bile, yarasanın ışıktan korkması gibi korkuyorlar. Hatta kaybetmeye başladıkları ayrıcalıklarını yeniden kazanabilmeyi büyük ölçüde bu savaşın devam etmesine bağladılar.
O nedenle “Türklerin Hassasiyeti” üzerine yazılar yazıyorlar.
Önümüzdeki günlerde başka şeyler de göreceğimizi tahmin etmek güç değil.
“Sıradan” insanlar için sevinç ve heyecan kaynağı olması gereken bu durum, onlarda hiçbir sevinç ve heyecan yaratmıyor.
Yıllardır bizim gibi barış ve demokrasi heyecanı taşıyanların üzerinden projektörlerini hiç eksik etmediler.
Şu andan itibaren bu projektörleri onların üzerine çevirelim, “masum kaygılarının” altında yatan puştluğu anında deşifre edelim.
Onların “masum kaygılarına” barış heyecanımızı sürekli ve bıkmadan yayarak yanıt verelim.
Onların yüz yıllık puştluk deneylerini bu kez sürdürmelerine izin vermeyelim.
Çünkü artık bir dönüm noktasındayız.