Barış Gerçekleştiğinde, Gerçek Demokrasi İle Tanışacağız
Son otuz yıldır değil Cumhuriyet kurulduğundan ve öncesinden beri bu topraklarda kan akıyor...
Akan kanlar, bu toprakların çocuklarının kanı...
Akan gözyaşları, bu toprakların analarının gözyaşları...
Dul kalan kadınlar, bu toprakların kadınları...
Sevgilisini yitiren genç kızlar, bu toprakların kızları...
Babalarını yitiren çocuklar, bu toprakların çocukları...
Vatan bildikleri topraklardan, sürülen yüzbinler bu toprakların çocukları...
****
Şimdi bu topraklarda barış yapılmaya çalışılıyor...
Bugüne kadar yapıl(a)mamış bir barış girişimleri büyük bedeller alınarak yapılıyor...
Ve bugüne kadar bu topraklarda geleceğe duyulan umut bu kadar büyümemişti...
Ve bu topraklarda ilk defa aşağıdan yukarıya doğru, bu toprakların çocukları devrim yapıyor...
Eski otoriter, ceberrut cumhuriyet ve onun devleti, demokratik bir devlete dönüştürülüyor.
İkinci kez bu topraklarda yaşayanlar kendi anayasalarını yapmaya hazırlanıyor.
****
Doksan yıldır yok sayılmış tüm etnik, inançsal ve siyasal kimlikler özgürce ortaya çıkıyor.
Ve birileri bundan rahatsız oluyor.
Bölünme korkusuyla, bayrak korkusuyla yıllardır bu topraklarda dolaşmış olan korku hayaleti yeniden horlatılmaya çalışılıyor.
Ancak yeni zamanın ruhunda karşılığı yok...
****
İlk defa bu topraklarda yok sayılmış, Türk sayılmış bir etnik kimlik 30 yıl süren şiddet sonrası ve ödenen büyük bedeller sonrasında, yeni demokratik cumhuriyetin kurulmasında rol alıyor.
Aynen 90 yıl önce rol aldığı gibi..
Ve 90 yıl önce yarı yolda bırakılmış ve kandırılmış bir halk, yeni zamanın ruhuna uygun yeni siyaset dilini hemde 30 yıldır şiddet kullanmasına rağmen bulmaya çalışıyor...
30 yıldır savaş halini kendi yurttaşları üzerinde uygulayan ceberrut ve otoriter devlet, yeni zamanın ruhuna uygun bir biçimde dönüşerek, yeni bir siyaset diliyle yeni yurttaşlık kavramı geliştirmeye hazırlanıyor.
****
Ve bu topraklarda ilk defa sahici bir barış çok yakın...
Ve o barış yapıldığında ilk defa bu topraklarda gerçek bir demokrasi elle tutulur hale gelecek.
****
80'li yıllarda söylüyor ve yazıyorduk...
“Silahlar susmadan Kürt sorunu çözülemeyecek. Kürt sorunu çözülmeden gerçek bir demokrasi bu topraklarda asla olmayacak.”
Şimdi önce silahlar susuyor, sonra kalıcı bir barış için arayışlar ve girişimler devam ediyor.
Ardından yeni bir demokratik anayasa yapılacak.
Demokratik burjuva devrimi ise devam edecek...
Yeni bir anayasa yapıldıktan sonra; siyasi partiler yasası, seçim yasası ve diğer tüm anti demokratik yasalar yeni anayasaya uygun bir şekilde değiştirilecek...
****
Ve ilk defa bu topraklarda sahici bir yurttaşlık tanımı olacak.
Bu topraklarda yaşayan herkes, yeni demokratik Cumhuriyetin eşit, özgür ve ayrımsız yurttaşları kabul edilecek.
Yurttaşlık tanımı etnik kimlik üzerinden kurgulanmayacak.
****
Ve yeni anayasa kabul edildikten sonra, Alevi sorunu da çözülecek.
Kim nerede istiyorsa orada ibadet yapacak ve orası ibadathane kabul edilecek.
Kan durduktan ve yeni kanlar akmadıktan sonra bu topraklarda zenginlik daha da büyüyecek.
90 yıldır bölünme korkusuyla bize dayatılan ve tanrın kelamı gibi başka bir seçeneğimiz olmadığı, ceberrut devlet değişirse varlık nedenimiz ortadan kalkacak korkusunun gerçek olmadığını göreceğiz.
Devletlerin aynen insanlar gibi değişmesi gerektiğini, değiş(e)mediğinde mezarlıklarda yerini aldığı gerçeğini hatırlatmaya devam edeceğiz.
Barış arkasından demokrasi tam ve eksiksiz olarak gerçekleştiğinde bu ülkenin topraklarında gerçek bayramlar yerini alacak.
****
Hiç kimsenin etnik kimliğinden, dilinden, inancından, siyasi düşüncelerinden, kısacası farklılıklarından korkmayacağız.
****
Barışı gerçekleştirdiğimizde anaların gözyaşları akmayacak, çocuklar yetim kalmayacak, kadınlar dul ve sevgilisiz kalmayacak...
Ve kim ki barışı gerçekleştirmezse, katkı sunmuşsa ben onların önünde saygıyla eğileyeceğim ve minnet duyacağım... Önce kendim için, sonra çocuklarım için ve bu topraklarda yaşayan herkes için...
****
Sizinle iki haberi paylaşacağım. İki haberi okuduğunuzda daha iyi anlayacaksınız neden barışa bu kadar yakın olduğumuzu...
TSK Güneydoğu'da ayda 3 bin lira maaşla 50 bin kişilik kadroya 2 yılda sadece 2 bin kişi başvuru yapmış... Ayrıca askerlik çağında bulunan çocuklarımızın yaklaşık 1 mil-yonun tescilli, yoklama kaçağı ve bakaya imiş!
Bu topraklarda neden barış olacağını ve savaş çığırtkanların, barışa karşı olanların başarısız olacağını bu iki gerçek hatırlatıyor...
Onca işsizliğe, kimi savaş çığırtkanlarına ve barışa karşı çıkanlara rağmen, 30 yılda bu toprakların çocuklarının yorulduğunu iki haber bize tüm çıplaklığı ile gözümüzün içine sokuyor. Hamasete dayalı sözlere rağmen barış için atılan adımlar için umut büyüyor.
Son söz: “Neden yıllarca önce barış yapıl(a)madı?” sorusu bugün için anlamsızdır. Barışın zamanı dün değildi. Zaman bugün olduğu için, toplumda artık karşılığı olduğu için barış gerçek oluyor. Ve silahlar susuyor... Umut büyüyor...