Bandırma, İstanbul’u Örnek Almalı
Son bir aydan bu yana yurdun çeşitli yerlerinde araçların kundaklanması, artık can çekişme noktasına gelen terör örgütü PKK’nın bir son çırpınış hamlelerinden biri olarak basına yansıdı.
İstanbul, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en büyük metropol kentlerinden biri. 15 milyonu aşan nüfusu ve Kocaeli’nden Tekirdağ’a kadar olan coğrafi konumuyla, neredeyse lebalep dolu bir kent. Nefes almanın bile neredeyse imkansız hale geldiği, kargaşanın, kaosun eksik olmadığı, trafik belasının çözümünün mümkün görülmediği bu metropolde asayişi sağlamak da kolay değil tabii ki.
Türkiye’nin en geniş polis teşkilatına sahip olmasına karşın, yılbaşı gecesi binlerce kişinin doldurduğu Taksim meydanında yaşanılan taciz olayını hep beraber izledik. İşin kötüsü, polis de bizler gibi izledi...
İstanbul’da son ay içerisinde artan kundaklama olayları ile birlikte yüzlerce araç yakıldı, kullanılamaz hale getirildi.
Bunu yapanların büyük çoğunluğunun PKK olduğu İstanbul Emniyeti’nce tesbit edildi. Hatta bir kısmı da yakalandı.
Küçük bir kısmı ise fırsattan istifade diyerek, bir takım husumetleri olan kişiler tarafından gerçekleştirilmiş. Yakalananlar arasında bunlar da var.
Benim asıl dikkat çekmek istediğim konu, yakalanan PKK’lıların durumu.
Özellikle İstanbul’da iyiden iyiye azıtan bu eşkiyalar, dağ-bayırda yaptıkları yetmiyormuş gibi bir de kent insanını yaptıkları eylemlerle canından bezdirir duruma düşürmeye çalışıyor.
13-15 yaşındaki çocukların ellerine verdikleri molotof kokteylleri ile yüzlerce aracı kundaklatan eşkiyanın, kanunun boşluklarından da yararlanma çabası içerisinde olduğu dikkati çekiyor.
Burada İstanbul Emniyeti’ni kutlamak gerekir. Bu kundakçıların büyük bir çoğunluğunu gerek suçüstü, gerekse suçu işledikten sonra yakalamayı başardı.
Bu başarıdaki en büyük etken de, kuşkusuz ki Mobese sistemi oldu.
Hemen hemen İstanbul’un her semtinde ve her caddesinde yer alan bu sisteme bağlı kameralar ile yapılan dikkatli bir takip sonucunda, eşkiyalar çok daha fazla zarar vermeden ele geçirildiler. Bundan sonra yapmayı düşünenler de, her an için yakalanacağım korkusu ile vazgeçmiş olabilirler.
Tüm bunlar gözönüne alındığında, caydırıcılık işlevini son derece olumlu bir şekilde ortaya koyduğu gözlenen Mobese sisteminin de mucidi, hepimiz biliyoruz ki, şimdi Emniyet Genel Müdür Yardımcısı olarak Ankara’ya uğurladığımız Balıkesir eski İl Emniyet Müdürü Celal Uzunkaya’ydı. İlk kez Balıkesir’de uygulanan bu sistemin yararları ortaya çıkınca, diğer büyükşehirler de bir kurtarıcı gibi bu sisteme geçiş yaptılar.
Bu son olaylardan da ortaya çıktığı gibi, Mobese’nin kentlerin asayişine sağladığı büyük yararlar bir kez daha ortaya çıktı.
Balıkesir’de de suç işleme oranının bir hayli aşağılara çekilmesinin başlıca nedeni olan kent içindeki Mobese sisteminin bir benzerinin de iki yıldan beri Bandırma’ya kurulmak istenmesi, bir kez daha kentin gündeminde yer almalıdır.
Evet, aslında üç büyük kentin geçiş noktası arasında yer alan Bandırma’ya özellikle yaz aylarında günü birlik suç işlemeye gelenleri takip etmek için bile çok büyük bir nimet olan Mobese’nin bir an önce kurulması gerekmektedir.
Ne yazık ki, herşeye duyarlı olan Bandırma, Mobese sistemine karşı son derece duyarsız kaldı. Bugüne kadar çeşitli derneklere, belki de toplam trilyonlarla ölçülecek bağışta bulunan Bandırmalı, kendi can ve mal emniyetini sağlayacak ve koruyacak bir sistemi adeta istememektedir. Bunun için doğru dürüst bir bağışta bile bulunmaya gerek duymamaktadır.
Oysa ki, birçok kişinin bir gecelik yemek parasını bağışlaması ile bu sistem şimdiye kadar çoktan kurulmuş olurdu. Yararı ortada değil mi?