Bandırma’nın Karanlık Güçleri Kimler?
Derin devletin ardından, şimdi de karanlık güçler ile savaşacağız anlaşılan.
Her nedense bu karanlık güçler, bula bula bizim Bandırma’yı bulmuş olmalı ki, herkesin ağzında bir karanlık güç lafıdır gidiyor.
Devlet kademelerinde olmadık her işte, yapılamayan her uygulamada “Derin devlet istemedi!..” denilerek, bir takım sorumluluklardan kaçmanın, ya da topu taça atmanın kuralı olarak artık gündelik yaşamımıza girerken, şimdi de karanlık güçler ile aynı sorunlardan kaçıp kurtulmanın yolu mu açılıyor diye düşünmeden edemiyor insan.
Malum aylardır, belki de birkaç yıldır, Bandırma’nın eski ve yeni otogar alanlarına yeni bir takım yatırımlar yapılacağı konuşulur durur.
Taa Cemal Öztaylan’ın belediye başkanlığı döneminde, buralara yönelik bir takım projeler hazırlandı, çeşitli kereler belediye meclis toplantısında gündeme getirildi ve sunum halinde aktarıldı.
Aslında hiç de fena olmayan projelerdi.
Hatırladığım kadarı ile eski otogara Cemal Öztaylan iki adet gökdelen dikip, buraları daire daire satıp belediyeye önemli bir gelir getirmeyi hedefliyordu.
Üstelik kot farkından dolayı da altının kapalı pazar yeri ve otopark olarak da yapılması da proje kapsamı içerisindeydi.
Ancak, işin mali portresi Bandırma Belediyesi’nin bütçesini aşacağı için, yap-sat şeklinde de düşünülüyordu. Fakat, bugüne kadar bir türlü gerçekleştirilemedi.
Yeni otogar ile ilgili olarak da genişletme çalışmaları yine iki-üç yıl öncesinden başlatıldı. Mevcut alanın arkasına dolgular yapılarak, yaklaşık mevcut alanın büyüklüğünde bir yeni alan daha eklendi.
Demek ki, daha o zamandan buralara ne gibi projelerin yapılacağının hesabı yapılmış.
Proje bazında bakıldığında, gerçekten Bandırma’nın önünü açacak devasa boyutta yatırımlar. Yapılması durumunda, kentin önünün açılacağı da bir gerçek. Bugüne kadar hep küçük düşüne düşüne büyüyemeyen, önü açılamayan ve kabuğunu kıramayan Bandırma’ya yeni ufuklar açacak boyutta bir yatırım olacağı kuşku götürmez.
Marmara’nın en büyük ilçelerinden biri olarak övündüğümüz Bandırma, ne yazık ki hep kasaba hüviyetinden kurtulmanın mücadelesini vermesine karşın, böylesine bir kabasandan kurtulduğu da söylenemez.
Sanayi ve tarım olarak Balıkesir’in birinci konumdaki ilçesi, ödediği vergilerle devlete sağladığı katma değere hiç de yakışmayacak yatırımlarla, ne çare ki güdük bir ilçe olmaktan öteye gidemedi.
Tabii gelişememenin en başında Balıkesir milletvekillerinin basiretsizliği gelirken, bizlerin de sessizliğimizi bozmamamız, beklentilerimizin çok altında yatırımlarla bizlerin ağzına bir parmak bal çalan iktidarlara karşı hiçbir tepkide bulunmamamızın da kabahatini unutmamak gerekir.
Kentin gerçek anlamda çağdaşlaşması, kabul etmek gerekir ki, Cemal Öztaylan ile başladı, halefi Recep Eraydın ile de devam ediyor.
Yine hepimizin bildiği gibi belediyenin yatırımlarının büyük çoğunluğunun toprak altına yapılmasından dolayı alt yapı sorunları giderken, zaman içerisinde bu yatırımlar görünmediği için de unutulmayla karşı karşıya kaldı. Son iki yılında üst yapı yatırımlarına yönelen ve bu uğurda da azımsanmayacak çalışmalar sergileyen Bandırma Belediyesi’nin eski ve yeni garaj ihaleleri ile kentin gökdelenler ve devasa alışveriş merkezleri ile tanışmasının da zamanının geldiğini gösteriyordu.
Bu amaçlar doğrultusunda düzenlenen ihaleler öncesinde, kamuoyunda dolaşan spekülatif duyumlar ihalelerin önceden ayarlandığına da işaret ediyor görüntüsünü sergiliyor gibiydi.
Yine başta yerel basın olmak üzere kamuoyunda “Kipa ihalesi” olarak nitelendirilen ihalenin ilk ayağında çok gariptir hiç hesapta olmayan ve adı dahi duyulmayan KA Grup yüzde 65’lik bir kırımla kazandı. O tarihlerde yurt dışında olan Recep Eraydın döndüğünde, ihale şartnamesinde eksikliklerin bulunduğunu ve bunun da Bandırma açısından zararlı olabileceğini öne sürerek, ihaleleri iptal etmesi doğruyu söylemek gerekirse manidar karşılandı.
Şartnameler düzeltilip, yeni şekliyle tekrar çıkıldığında ise söylentiler artık çok daha yüksek sesle konuşulmaya başlandı. Hazırlanan şartnamenin Kipa’ya göre uyarlandığı öne sürülüyordu. İkinci ihalede de yine bir gariplik yaşandı ve ihalelere giren dahi olmadı.
Yapılan açıklamalarda, birilerinin ihaleye girecek firmalara yönelik girişimlerde bulunduğu ve bu nedenle de firmaların çekindiğinden katılımcı olmaktan vazgeçtikleri duyuruldu.
Tüm bunlara rağmen üçüncü ihalede çıkıldı. Fakat bu arada bir mektup bombası patladı. CHP’ye ve bir gazeteye gönderilen bir mektupta, özellikle eski garaj arsasına yapılacak rezidansta Cemal Öztaylan ile Recep Eraydın’ın daire paylaşımı hesabında oldukları iddia ediliyordu.
Sonuçta ihale üçüncü kere tekrarlandı ve yine hiçbir firma katılmadı. Kısacası başlandığı yere bir kez daha geri dönülmüş oldu.
Yalnız, gerek kamuoyunda dolaşan söylentilerde, gerekse gazetede yayınlanan mektupta ortaya konulan iddialar da yenilir yutulur cinsten değildi.
Bir kamu görevlisinin kaleme aldığı görüntüsü verilen mektupta, tamamen teknik içerikli bir takım iddialar ortaya atıldığı için, bunun değerlendirmesi tabii ki bu işlerden anlayanlara düşecektir. Onların yapacakları açıklamalar sanırım çok daha yerinde olacaktır.
Burada asıl önemli olan, ortaya atılan iddiaların kanıtlanması tabii ki. Nasıl kanıtlanacağı da meçhul. Öyle ya, iddia edildiği gibi ortada bir pazarlık söz konusu ise bu iki taraf arasında ve gizli olması gereken bir durum. Böyle bir iddianın kanıtlanmasının zorluğunu, hatta imkansızlığını hepimiz biliyoruz. Geçmişte yaşanan örnekler, belleğimizdeki tazeliğini sürdürüyor.
Genel Müdürü Engin Civan ile işadamı Selim Edes arasında yaşananlar tarihe bir vesika oluşturacak nitelikte “Rüşvetin belgesi mi olur p....enk!..” özlü deyişiyle malolmuş ve neticede belge olmadığı için arada bir takım kurşunlamalar, yaralamalar ile olay kapatılırken, biri hapisanenin yolunu, diğeri de Amerika’nın yolunu tutmuştu.
Elde somut kanıtlar olmadığından ve Başkan Recep Eraydın’ın, “Bandırma 35 milyon YTL’lik bir yatırımdan mahrum bırakıldı” açıklamasından da yola çıkıldığında, projenin maliyeti zaten kendiliğinden ortaya çıkıyor. Böylesine Bandırma için devasa boyuttaki bir yatırımın ardından da konuşulanların önüne geçmek de mümkün değil.
Eh, CHP de durumu savcılığa suç duyurusunda bulunarak adliye boyutuna taşıyınca, konu üzerinde çok da fazla bir değerlendirme yapılamayacağı ayrı bir gerçek.
İyi de böylesine şaibelerin ortada yağmur gibi dolaştığı bir durumda, hiçbir tarafın da kamuoyunu tatmin edecek bir açıklamada bulunmaması ise söylentilerin çok daha farklı ve fazla bir boyuta taşınacağını da hiç kimse inkar edemez.
Sanırım, olayın muhatapları olan Cemal Öztaylan ile Recep Eraydın’ın ortaklaşa bir basın toplantısı düzenleyerek, tatmin edici bir açıklama yapması da kaçınılmaz oldu.
Hatta, bu toplantıda dile getirilen karanlık güçlerin kimler olduğunun da açıklanması, bir adım daha öteye giderek, çıkarılan söylentilerden dolayı etkilendikleri iddia edilen firma temsilcilerinin de böylesine bir basın toplantısına çağırılarak, onların ağzından kamuoyunun en gerçekçi ve şeffaf bir şekilde bilgilendirilmesi çok daha yerinde olacaktır.
Aksi takdirde, ülkemiz şartlarında en iyimser ihtimalle iki yıl gibi bir zaman dilimi içerisinde sürecek bir soruşturma ve mahkeme aşaması sonucunda, herhangi bir sonucun ortaya çıkmaması durumunda, bir kez daha kaybeden yine Bandırma olacaktır.
Hiç kimsenin, böylesine bir projeden nemalanmak gibi hakkının olmadığı ve böylesine bir durumda tüm Bandırmalıların ahını alacağını bilmesinin yanı sıra, yine hiç kimsenin de gerçek olmayan bir takım uydurma söylentilerle Bandırma’nın önünü tıkamaya hakkı yok.
Kasaba havasından kurtulmak için ortaya konulan çabaların sadece kent görüntüsü ile olmaması, bunun kafa yapısı ile de son derece yakından ilgili olduğunun da bilinmesi fayda sağlayacaktır.
Yoksa hiç kimse bu kente yatırım yapmaya cesaret edemeyeceği gibi her yapılana da kuşkuyla bakılacaktır. Kimin buna hakkı var peki?