Bana Bir Silah Ver! Hücum Tüfeği Olsun!
Bana bir silah verin!
Hücum tüfeği olsun mümkünse!
Tutukluk falan yapmayan cinsten olsun!
Yağmur bile yağsa, takır takır haykırmaya devam eden cinsten...
Kabzasından rahat kavrayabileyim!
Nişan mekanizması sağlam olsun!
Ve mümkünse ilk kez ben kullanayım onu!
Ne mi yapacağım?
Anlatayım!
Şehrin en yüksek kulesini göster bana!
İşte oraya çıkacağım...
Yanımda birkaç azık ve silahım ile...
Sonra da aşşağıya doğru bakacağım.
Rüzgar saçlarımı yalayacak,
Kulaklarımda uğultular...
Ve ben en sonunda çekeceğim tetiği kendime doğru,
Namlusu aşşağıya doğru çevrili, tüfeğimden dökülecek artık ne dökülürse!
Ama yere çarpan mermi olmayacak, aksine, Karanfil, Papatya, Zambak...
Kısacası bütün Florayı boşaltacağım insanların üzerine,
Genç, yaşlı, fakir, zengin, hırlı, hırsız demeden,
boşaltacağım tüm botaniği...
İnsanlar kaçışmayacak asla!
Ne bir gözyaşı olacak, ne bir ağıt işitilecek kulaklarda,
Sadece bir kahkaha sesi yükselecek arşa doğru!
Daha yok mu diye bağıracak insanlar!
Derken el bombalarımı çıkartacağım ortaya!
Pimi kocaman meşe ağacından imal edili!
Atar atmaz yemyeşil bir duman kaplayacak asfaltı!
Ve o dumanın ardında, ortaya saçılan mis kokulu nergizler kaplayacak tüm kaldırımları...
Derken, biraz daha tarayacağım herkesi!
Bıkmadan, usanmadan!
Bir araba ilişecek gözüme,
Roketatarımla hedef alacağım onu!
Camında patlar patlamaz, toz pembe bir bulut saçılacak etrafa!
Ve o bulutun içindende ak güvercinler saracak dört bir yanı!
İşte benim mermim, işte benim katliam anlayışım diye bağıracağım insanoğluna!
Ben bunu bilirim, bunu severim diyeceğim,
Şimdi söyle bana!
Böyle bir cephane elinizde var mı?
Yoksa bu Cenneti yaşamak için daha bekleyeyim mi?