Balyoz ve Dönerim Sanmak…
Türk Ordusuna indirilen balyozu, demokrasi diye anlatanlar, kin kapısını arkasına kadar açık tutuyorlar.
Bir zafer kazandıklarından çok eminler.
Erdoğan “Kin Kapısını” açık tutun demişti.
Bu kapı açık oldukça, adalet kapısı kapalı olacaktır. Balyoz davasından sonra da, adil yargılama beklentisi olanların, ne kadar saf olduklarını acaba, anlayabilecekler mi?
Adaletin olmadığı yerde, yapılacak genel seçimlerin adil olacağını sanmak, aman AKP kazanmasın da, kim kazanırsa kazansın demenin de, boş hayal olduğu açığa çıkıyor.
Adaletin olmadığı yerde yapılan genel seçimlerin sonuçlarını da, Mikrosoft tayin eder. O da çok adil seçim olmuş olur.
Yıllarca, MHP’si, CHP’si darbeciler ile suçsuzlar ayrılsın, adil yargılama olsun, demediler mi? MHP kendi milletvekiline bile sahip çıkmadı. Türkiye’ye mi sahip çıkacak?
Yarın seçimler olup ta, birkaç milletvekili çıkardılar mı, hemen “sahte seçim sonuçlarına saygılıyız”, der otururlar.
Türkiye’nin adil bir iktidardan önce, AKP’ye destek vermeyen bir muhalefete ihtiyacı vardır.
Muhalefeti, iktidarı ile birlikte ülkeyi böle böle devam ediyorlar.
Türk Ordusu ile hesaplaşanın, asıl Amerika olduğunu, bile bile devam ediyorlar.
Türkiye’yi içine soktukların kaosun bedelini, sanıyorlar ki, sadece kendilerinden yana olmayanlar ödeyecekler.
Ordusu ile kavgalı, terörü hal edememiş, Suriye cephesinde yenilmiş, Oslo rezaleti ile tüm kimliğini ifşa etmiş, ulusalcılar ile savaşa karar vermiş bir yönetim ile karşı karşıyayız.
Nereye gidiyoruz sorusuna cevap arayanlar çoğaldı.
Amerika’nın talimatları doğrultusunda ki, Oslo Görüşmelerini desteklemek, PKK ile barış yapma anlamına gelmez. PKK’yı Amerikan himayesinde güçlendirmektir.
Bu çıkmazdan çıkışın çaresi; Amerika gözetiminde terörle görüşmeler değildir.
Milli olmayan hükümetin, terörle mücadele iradesi olmaz. Amerikan iradesi ile PKK ile mücadele yapılamaz.
Zaten dini iktidarların milli kaygısı da olmaz.
Milli olmayan siyasetler sadece ülkeyi böler.
Dönerim sanmak…
Siyasi iktidar, başladığı günden beri, içeride iktidarını sürdürme konusunda, Batı’dan destek aldı.
Bunu, Batının Doğu’daki isteklerini yerine getirerek yaptı.
Libya, Afganistan, Irak, Lübnan, v.s.
Oysa Türkiye’nin dış sorunlarında, Batı Türkiye’ye hiç destek vermedi. Vermez de…
AKP, AB’ye girmek istedi, Batı olmaz dedi.( İyi ki)
AKP Suriye’ye girmek istedi, Batı olmaz dedi.
Siyasi iktidarın şimdiki sorunları, tıpkı Osmanlının 1856’ dan sonra, içine düştüğü sorunlara benziyor.
Yönetemeyen Osmanlı paşaları, kurtuluşu İngiltere, Fransa ve Rusya’da arıyorlardı.
Sadrazamlar İngilizci ve Fransızcı diye ayrılıyorlardı. Hangisinin Saltanat üzerinde etkisi fazla ise onun dediği oluyordu.
Mustafa Reşit Paşa İngilizciydi. Nedim Paşa Rusçuydu.
İngiliz Büyükelçisi ve Dışişleri bakanı ile Mustafa Reşit Paşa sıkı fıkı idi. Tıpkı Davutoğlu’nun Clington ile olduğu gibi.
Reşit Paşa döneminde, Osmanlının iç düzenine etkinin en üst düzeye geldiğini iyi biliyoruz.
İçte ve dışta çok zor duruma düşen siyasi iktidar, şimdilerde Rus tarafına dönerek, Amerika’ya karşı kıskandırma cilvesi yapıyor. 14-15 Ekim tarihlerinde Putin Türkiye’de olacak. Rusya ile ekonomik antlaşmalar yapılacak.
Amerika’dan Rusya’ya dönüş yapamayacağını, Amerika AKP’den daha iyi biliyor. Bu cilveyi Amerika yutmaz. Türk halkına yutturabilirse, yutturur.
Zordalar her türlü cilveye hazırlar. Ama Amerikancı kimlikleri o kadar açık ki…
Zor.
22.9.2012, bulentesinoglu@gmail.com