Balon Ve Göreme Gezisi
Otel lobisinde ertesi sabah balona binecek olan on altı kişi için çekiliş yapılacaktı. Otuza yakın şair içinden bakalım ben çıkacak mıyım diye heyecanla beklerken pek çoğunun binmek istememesi üzerine çekilişe lüzum kalmadan on altı kişilik ekip belirlenmişti bile.
Sabahleyin erkenden sıcak hava balonuna binecek olan gurubu Anatolia Balon şirketinin gönderdiği minibüsle tesis alanına götürüldük. Onlarca balonun kimi iniyor kimi kalkıyordu. Gökyüzünde müthiş bir balon trafiği vardı. Cıvıl cıvıl, çocuk heyecanı sarıyordu içimizi. Seyyar çadırdan ikram edilen çay ve bisküvilerimizi yedikten sonra teker teker bindik bize tahsis edilen balonumuza. Binilen yer dört gözlü bir sepetti. Birilerinin yardımıyla biniliyor ve her gözüne dörder kişi binebiliyordu sadece. Sepetin tam orta yerinde Pilot ayakta balonun yükselip alçalmasını sağlayan alevi kumanda ediyordu.
Sepete bininceye kadar sabahın ilk saatleri olmasından dolayı soğuktan titriyorduk arkadaşlarla. Arkadaşım Cevahir Betül’e “Eyvah yukarılarda kim bilir nasıl donacağız” diyordum ama uçma zevkinden de asla vazgeçemiyordum. Sepetin içine biner binmez balonda yükselen alevin ısısı keyfimi tam yerine getirmişti. Yavaş yavaş yükselirken göklere yeryüzü ayağımızın altından kayıyor ve varlıklar gitgide küçülüyordu. Sabahın başladığı bu saatlerde doğa harikalarına ilk güneş ışıklarının vuruşu hakikaten görülmeye değerdi. Hele de onları kuş bakışı seyretmek apayrı bir haz verdi bana.
Bin metrenin çok üzerinde yükselmiştik. Dağlar küçülmüş, yollar iplik gibi kıvrılıyordu. Üzüm bağları , alçalıp yükselen vadiler, peribacaları, tepeler inanılmaz güzellikte, ışıl ışıl gülüyorlardı bize…Harika diyarı,harika bir gurupla şiirler okuyarak,kamera ve fotoğraflar çekerek, kahkaha ve tebessümlerle gezimizi nasıl bitirdiğimizi bilemedik. Elli dakika süren çıkış ve inişimiz öyle yumuşak oldu ki en küçük bir sarsıntı duymadık O yüzden pilotumuzu alkışladık. Başarılı bir uçuştu gerçekten. Bir kamyonetin sırtına indirilen balonumuzdan çıktığımızda bizi üzüm bağlarının ortasında bir masada yaş günü pastası bekliyordu. Akşamki kutlamanın tekrarıydı yine. Nedim Uçar ve Sabit İnce gibi edebiyatımıza ömür vermiş ustaların sanat yıldönümlerini burada da kutladık. Üzüm bağında yaş pastamız, içeceklerimiz ve neşemiz yerindeydi gerçekten.
Balon gezisini başarıyla tamamlayan ekibimizle balon şirketi yetkililerinin elinden uçuş sertifikası ve hediyeler alarak daha da mutlandık.
Balona binmeyerek uyumayı tercih eden arkadaşlarımızı öğlene doğru otelden alarak-güzel bir yemekten sonra- Göreme gezisine çıktık. “Göreme” ismi herhalde bir bedduadan geliyor kanımca. “Göremeyesin” der gibi. Çünkü buraları gezip görmek bir ayrıcalıktır… Hayalet diyarına örnek için yaratılmış belki de buralar. Peri bacalarından başka kafalarına beyaz örtü geçirerek dolaşan binlerce hayalet ordusuna benziyordu kayaların bazıları. İlginç kaya şekilleri arasına yapılmış evlere rastlıyoruz sık sık. Yeşilin Y’ sine rastlayınca daha da bir hoş oluyoruz tabiî ki. Boz renkli vadiler içindeki sayısız peri bacaları, gizemli hisler uyandırıyor insanda.
Kapadokya, Pers dilinde “Güzel Atlar Ülkesi” anlamına geliyormuş. Bölge 60 milyon yıl önce; Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkmış
Coğrafik doğa olayları bu bölgede peribacalarını oluşturmuş ve tarihi süreçte, insanlar da, bu peribacalarının içlerine ev, kilise oymuş, fresklerle süsleyerek, binlerce yıllık yaşlı medeniyetlerin izlerini günümüze taşımıştır
Hititler'in bu topraklarda yaşamalarının ardından Hıristiyanlar için kayalara oyulan evler, kiliseler bölgeyi devasa bir sığınak haline getirmiş.. . Kapadokya jeomorfolojik özelliklerinden dolayı keşiş ve rahipler için uygun bir inziva ve ibadet yeri olmuş.. Kapadokya bölgesi, doğanın ve tarihin dünyada en güzel bütünleştiği yer olduğu için gururla geziyorduk...
Bölge hakkında bilgileri toplayarak tamamladığımız Göreme gezimizin akabinde Sos Restoranın güzel manzarası eşliğinde öğlen yemeğimizi yedik. Harika lor peyniri, yöresel ekmek, taze mayalanmış yoğurt, pekmez, üzüm hepsi oranın yerli mahsulü ve organik olması muhtemel olduğu için aç kurt gibi saldırmıştım hepsine. Hele üzümünün tadı hiçbir yerde yemediğim kadar lezzetliydi. Restoranın alt bölümünde tarihi bir zeminde müze ve resim sergisi vardı. Sergi gezisinden sonra Nevşehir Ticaret Borsasında şiir şöleni yapıldı Değerli şairlerimizin enfes şiirlerini dinledikten sonra hep birlikte otobüsümüze binerek ver elini Aksaray…