Balıkçıları da Kazandıralım mı? -I
Sağlıklı besleniyor muyuz? Beslenmiyor muyuz? Bunun tartışmasına girmek istemiyorum, zaten çok iyi biliyoruz ki hiç de sağlıklı beslenmiyoruz…
Bir zamanlar kırmızı et pahalılaşmaya başlamıştı… Artık yurdum insanın çoğunluğu kırmızı eti alamaz olmuştu.
Bilindiği gibi beyaz ete yöneldi. Tercihi balık veya tavuktu. Bakıl her zaman her yerde bulunamadığı içinde tavuktan başka seçme şansı yoktu. İşte ne olduysa bu anda oldu tam tavuk satışları artıp kırmızı et 3 sırada yerini almaya başlamıştı ki birden bire nereden geldiği belli olmayan kuş gribi peydahladı. Birde baktık ki o bizim birçok kırmızı et düşmanlarının övgü dolu sözlerle göklere çıkardığımız tavuk etimiz hiç de masum değilmiş… Hemen kümesler imha edildi. Ardından onlarca tavuğumuz imha edildi.
Dert bittimi?
Hayır, bitmedi sadece gündem yavaş, yavaş değişti neden mi?
Değişmek zorunda gibi oldu çünkü halkımızın birçoğu kuş gribinin fos çıktığını basından veya ağızdan ağza dolaşan haberlerle öğrenmeye başlamıştı… Kuş gribi var mıydı ? Vardı ama boyutu farklıydı… Bu boyutu ele almaya kalkarsak düşüncelerin ardı arkası kesilmez, onun için var mıydı, yok muydu konusuna şimdilik girmeyelim…Hepimizin de bildiği tek şey onlarca tavuk besicisi zarar gördüğü ile kalmıştı. Binlerce tavuk da az önce dediğim gibi katledildiği ile kalmıştı...
Eeee her yenilenin ardından zaferle ortaya çıkan vardır mutlaka. Geçmişten günümüze birazcık araştırınca bu sözün doğruluğu ortaya çıkıyor.
Bu olayın ardından zaferi kazanan kim oldu dersiniz? Şu an zaten sizlerinde okurken aklınıza gelmiştir zafer kimin olduğunu biliyorsunuz, neyse ben yinede söylemeden geçmek istemiyorum.
“ Kurulduğunda iki tavuk kümesi bir de soğuk hava deposu vardı “
Ben demiyorum ben basının yalancısıyım. Kısacası “2006: Kuş gribinin Türkiye’yi kasıp kavurduğu bir dönemde A.B Gıda’nın pastörize yumurtası marketlerde yerini aldı. Pastörize yumurta pazarının yüzde 90’ına sahip şirket, kuş gribi döneminde 1 haftada 1 milyon kutu ürün sattı. 2005 yılının başına kadar yumurtanın KDV‘si yüzde 8, likit yumurtanınki ise 18 idi. Abdullah Unakıtan‘ın sahibi olduğu A.B Gıda, likit yumurta yatırımı yapmaya başlayınca KDV de yüzde 8’e indi.” Bunlar koruma altındaydı hiçbir hastalık taşımıyorlardı.
Neyse bu bizi ilgilendirmiyor biz konumuza dönelim.
Tavuk olayımızda durum buydu kuş gribinden dolayı tavuk yemekten geri adım atmıştı birçoğu-muz.(ben ve çevrem hariç inanmıyorduk çünkü)
Geride ne kalıyor balık ve tekrar kırmızı et.
Tam kasaplarımızın yüzleri yeniden gülmeye başlıyordu ki bu defada karşımıza deli dana hastalığı çıkıyor.
Her ne kadar et ithalatına gidilse de fazla itibar görmüyor. Aynen düşündüğünüz gibi bunda da vurgunu vuran vuruyordu... İthalata atılıp da köşe olanlar tabi ki var. Ama durum o kadar iç açıcı değildi…
Hadi biz bunu da geçelim, aslında hiç geçmek istemiyorum ama neyse.
Bermuda şeytan üçgeni gibi. Bu benzetmem beklide yanlış olacak ama et-balık- tavuk üçgeni içinde gitgeller başladı yavaş yavaş balık ben buradayım dese de hemen peşi sıra tavuk ortaya atılmaya devam ediyor, kırmızı et yerinde durur mu? Tabi ki de durmaz o zaten kendinden emin adım adım ilerliyor sıralamada da fiyat’ta da. Bu çalkantılar içinde kırmızı etin fiyatı alıp başına giderken bir bakıyoruz Manşetlerde “Maliye, kırmızı et fiyatlarına el koydu!”
Hemen et ithalatımız için direktifler veriliyor. Anında açıklama etin kilosu 13 tl olacak. Etin kilosu 16 Tl olacak... İyide bu nasıl olacak? Bu kadar kolay oluyorsa bizim hayvancılık sektörümüz çok mu cahil? Hesaptan kitaptan anlamazla mı? Neden onlar böyle bir şeyi düşünemediler?
Bakıyoruz hani derler ya “bir dokun bin ah işit” aynen. Sonuç büyük marketlerde gözlendi ki fiyatlar azda olsa geri çekildi o kadar. Detaylara girmeyi şu an için istemiyorum onun için kısa geçtim.
Gelelim balığımıza, balıkçılarımıza. Şuana dek en masum, en zavallılarımız onlar. yok yaa demeyin lütfen. Gerçekten birkaç gündür gazetelerde araştırma yapıyorum sonunda vardığım kanı bu oldu. Zavallılar kooperatiflerinden başka neleri var? Oda “vur ensesine al lokmasını” denilecek durumda. Şöyle düşünlümde bizde nedense kooperatiflere rağbet yok işletemiyoruz.
Açıkçası biz kooperatifçilikten anlamıyoruz. Anlıyoruz diyen varsa anlatsın bilelim…
Durun daha bitmedi sözümün başındayım. İleride isimlerini de vereceğim birkaç kooperatifin dışında balıkçılık sektöründe verimli olan kooperatife rastlamadım…
“Balığı tutan değil satan kazanır” derler ama nasıl kazanır?
Sayın Sacide Yaylaz
Ağustos 25th, 2010 at 02:33Köylerde Kümes hayvanlarını kuş gribinden dolayı itlaf ettiler, öldürücü kene çoğaldı.
Balık. Ama ithal olmamalı, kültür balığı da olmamalı, doğal ortamda nehir veya denizlerde yetişeninden olmalı.
Denizlerimizde zamansız avlanma da lüferin soyunu kurutacak!
Bu sitede lüfer ile ilgili iki yazım var!
Saygılarımla
Çapar Kanat
Çiftçi- Çiğ Süt Üreticisi
Çapar bey ilgilendiğiniz için teşekkür ederim. Balık ithali ve sadece Lüferle sınırlı olmayan soyu tükenmekte olan balıklarımızda var. Bunlarla ilgili yaptığım araştırmalarıda vermeye çalışacağım.Saygılarımla...
Ağustos 25th, 2010 at 10:11Sevgili arkadaşım duyarlı bir yürek ve araştırmacı bir ruhla yazılmış güzel bir yazıydı. Kalemini kutluyorum. İlgiyle okudum.
Ağustos 25th, 2010 at 14:29Tavuk, balık, kelle bunlar yenir elle diyerek :)))yüzümüzde bir gülümseme bırakarak sağlıklı günler diliyorum.
Sevgilerimle.