Bakın Görün Kahrolun!.. Zinhar Umutsuz Olmayın!..
24 Ekim 2010...; En büyük ulusal bayramımızın 87. yılını kutlamamıza 5 gün kalayı gösteriyor takvim Yüzüncü yaşına bile ermemiş henüz cumhuriyetimiz!.. Nesiller bile atlamamış kuruluş sürecinin üzerinden!..
Ama öylesine hor kullanmışızki cumhuriyetimizi, henüz ergenlik çağına bile ermeden kocatmışız onu!..
Kuruluş felsefesinin öz değerlerini hiçe sayarak, dört bir tarafından sinsice yapılan saldırılarla, temellerini sarsmış, mirasına kurulduğu Osmanlı’nın 600 yılda geldiği konuma, genç yaşında mahkum etmeyi utanmazca başarmışız!.. Ne onuru umurumuzda olmuş, ne saygınlığı, ne de bağımsızlığı!..
Sanki bu cumhuriyet, yedi düvelin birleşik emperyalizmine karşı verilen bir kurtuluş savaşıyla kan ve can pahasına kazanılmamış da, sokakta bulunmuş!..
Sanki acılar ve cefalar hiç çekilmiş!.. Ne Sakarya yaşanmış, ne Dumlupınar olmuş!.. Ne İstanbul işgal edilmiş, ne İzmir yakılmış!.. Sanki yangın yerinden cennete biz çevirmemişiz de bu ülkeyi, emperyalizmin uşaklarından armağan almışız, yada, ucuza kapatmışız!..
Alın size devlet, hem de cumhuriyet denilmiş sanki!.. Ne Atatürk yaşamış, ne devrimler yapılmış!.. Ne ülke, saltanattan arındırılmış ülke ne de, hainlerden, şeyhlerden, müritlerden!...
Dememişiz, zayıflatılmış bir ordu düşman ve hainlerden başka kimin işine yarar!..
Dememişiz, gerçek bağımsızlık, ekonomik bağımsızlıktır!.. Bilmemişizki, Ülke varlıklarının satışı ile borç ödeme politikasının devamında, toprakları satmak gelir!..
*************************
Bir karamsarlık tablosu değil çizilmek istenen.. Uyarıdır!.. Çağrıdır!.. İkazdır!..
Ama imdat çığlığı değil!.. Çünkü kendisini kurtarmaktan aciz bir ülkenin, eninde sonunda, bir başka gücün güdümü altına girmesi kaçınılmazdır!.. Çözümün, milletin kendi azim ve kararında olduğu bir an bile akıllardan çıkarılmamalı!.. Yurtseverliğin anayasası budur!..
Millet olma vasfını kaybetmiş toplumlar, kendi ulusal iradelerini kullanamazlar. Bu nedenle, düşmanların ve hainlerin ve işbirlikçilerin ilk hedefi, toplumu millet olma fikrinden uzaklaştırmaktır!.. Ulusal bilinçten yoksun halk yığını, millet değil cemaattir, ümmettir!..
Ulusal bilinçten yoksun; tebaa, cemaat ve ümmetten oluşan halk yığınlarının ne bağımsız bir ülkesi olur, ne de bu geleceğe dair bir ilkesi.. Tek otorite iteatin sopası, tek sığınak biaddır!..
Böyle bir toplumda, her ne suretle olursa olsun, ortaya çıkan irade; milli irade olmaktan uzaktır!.. Böyle bir toplumda ne adil hukuk olur; ne demokrasinin adı!..
********************************
Elleri arkasından bağlı ipin ucunda sallanırken koğuşunda ölü bulunan bir mahkuma intihar raporu verilen ve dosyası işlemden kaldırılan bir hukukun(!), daha doğrusu, hukuksuzluğun işlediği bir sistemsizliktir böylesi!.
Adli tıptan raporların geç geldiği bahanesiyle, üniversiteli genç bir kıza tecavüz eden zanlılar, daha fazla mağdur olmasınlar diye, tahliye edilirken, asıl mağdura kör bakan;
Hukukun ahlak olduğu ilkesi gözardı edilen,
600’ü aşkın dokunulmazlık dosyalı bir meclisin milli irade adına görev yaptığı iddiası ile sürdürülen bir hoyrat düzen herhalde demokratik, sosyal bir hukuk sistemi olamaz!..
Millet yararına satışları durdurma yetkisini anayasasından çıkarıp, peşkeş ve soygun düzenine çanak tutan aymaz bir yönetimin demokrasi anlayışının çirkinliğidir bu!..
Mahkemenin kadıya mülk yapıldığı sistemdir böylesi!.. Tuzun koktuğu sistemdir kısaca!..
Yandaşlarını kayıran, muhaliflerini zindanlara tıkan, yıllarca, neyle suçlandıklarını bile bildirmeyen, avukatlarıyla bile görüştürmeyen, insanları, ortaçağ işkencesinin günümüze uyarlanmış yöntemleri ile karşı karşıya bırakan; birde, alay edercesine adına tarafsızlık sıfatı takılan tuzu kokmuş hukuk sistemi, ancak hasta bir demokrasinin ve adı konmamış bir faşizmin eseri olabilir!..
*****************************
Toplumlar, ellerindeki değerlerin kıymetini, sadece bilmekle değil, onu kanları ve canları pahasına korumakla yüküklüdürler!..Yükümlülüğün başında önce cumhuriyetin korunması gelir!..
Ulusal değerlerini koruyan toplumlar, geleceğe güvenle bakarlar. Gaflet ve dalalet içinde olan toplumlar ve o toplumun bireyleri, ergeç bu aymazlığın bedelini çok ağır şekilde öderler!....
Susmak, sıranın kendisine gelmesini beklemektir!.. Tarih bir yazgı değil, bir ibret aynasıdır..
İbret aynasından geleceği göremeyenler, tarihin penceresinden at gözlüğüyle bakanlardır.
************************
Ve işte size, ibret aynasından birkaç yansıma... Sivri sinek saz anlayana!.. anlamayana, top patlasa ne yazarki!..
*“Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sosyalist değildim. Sonra, sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü yahudi değildim.
Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” (Nazi Almanya’sında papaz, Martin Niemöller’in günlüğünden.)
*“Korkuyla yazıyorum!... Korkuyla konuşuyorum, korkuyla sesleniyorum. Kendime.
endişe etmekten korkuyorum. Dilimi tutmaktan korkuyorum!..” (Antonia Ferreira; Katolik kilisesinin kara listeye aldığı portekizli papaz)
*“Beni kötüleri zulmü değil, iyilerin sessizliği korkutuyor!..” (Martin Luther King)
*“Bir ulusu tek kişinin idare edebilecegine inanırım.. Şu şartla.. O adam, ayaklarında çizme, elinde kırbaç olursa ve o ulus sırtında semerle doğarsa!..” (Algerrnon Sidney)
********************************
Sırtında semer yoka, dilini tutmaktan korkma!.. Ve unutma; gök gürültüsü, büyük sessizliğin ardından çakan şimşekle gelir!.. Kork sıranın sana gelmesinden, henüz vakit varken!..
Hayırdır yahu! Savaş ortamındaymışız gibi geldi.
Ekim 25th, 2010 at 10:30Biraz daha kapsayıcı, akl-ı selim yazsanız ne olur sayın hocam? Bu ülkeyi biz sokakta bulmadık, kim alıp götürecek!?