Bağlı mısın? Bağımlı mı?
“Beni sakın bırakma, ben sensiz yaşayamam, sen olmazsan ölürüm, sensiz nefes bile alamam, sen olmazsan ben bir hiçim...” Bu sözler ilk bakışta insan kendisinin çok sevildiğini kendisinin çok önemli olduğunu hissettirse de sağlıklı bir birlikteliğin içinde olmaması gereken dışavurumlardır.
Bu türden sözler bağlılığın değil bağımlılığın göstergeleridir.
Bağlılık, bir kimseye ya da bir düşünceye sevgi ve saygı ile yakınlık duymak ve göstermek demektir. Bağımlılık ise, başka bir şeyin istemine, gücüne ya da yardımına bağlı olmak, özgür olmamaktır.
Bağlılık ve bağımlılığı birbirinden ayıran en belirgin çizgi, bireysel özgürlüğün varoluşu veya olmayışıdır. Neyin bağımlısıysanız onun kölesisinizdir aslında… Bağımlı olduğunun kölesisin!
Bu bir eşya, bir yaşam tarzı, bir nesne, bir madde ya da bir insan olabilir. Ama sonuç değişmez. Sen kölesindir; o da efendin!..
Önce bağlanırsın. Sonra sonsuza kadar onun yanında kalacağını zannedersin. O yanındayken, elinin altındayken kendini daha iyi hissedersin. Yanından ayrıldığında eksik kalırsın. Anlamını yitirdiğini düşünürsün. O yanındayken kendini daha fazla seversin. Yanında değilken, kendin kendine çekilmez gelir. Kendinle kalmayı unutturur sana bağımlı olduğun şey.
Eğer bağlı olduğun şey yanında veya elinin altında olmadığında kendini değersiz, çaresiz ve mutsuz yaşamı anlamsız hissediyorsan geçmiş olsun, artık sen bir bağımlısın!
Bağımlılığın yaşı yoktur. Kaç yaşında olursan ol, bağlandığın şeye bağımlı olma ihtimalin her zaman vardır.
Bağımlı ilişkilerde taraflar kendilerini -sürekli- birbirlerinin duygularını tatmin etmek zorunda hissederler. Bu çok yorucu bir duygudur. Sevdikleri insan bir başka şeye ilgi gösterdiğinde, bir başka şeyle meşgul olduğunda endişeye kapılırlar. Kendi başına kalamaz, kendilerini idare edemezler.
Bu nedenle bağımlılık geliştirdikleri kişi geldiğinde de kendisine bu duyguları yaşattığı insan için bu defa kızgınlık ve öfke duygularıyla dolarlar. Sürekli gelgitlerin olduğu bu duygularla bağımlı insanlar sürekli uğraşmak zorundadırlar.Bu çok yorucudur…
Olgun ve sağlıklı bir ilişki, ancak her iki tarafın gerçek bağımsız kişilikleri, birbirinden ayrı benlikleri olduğunu kabul etme temeli üzerine bina edilir. Gerçek sevgi, böyle ilişkilerde gelişir.İki taraf içinde tatminkar olur…
Bazen eşlerden birisi dışarıya çıkmak ister, diğeri evde kalıp kitap okumak… Şimdi ne yapılacaktır? Eşlerden birisi bağımlılık geliştirmişse, önce kendi istediğini yapmak zorunda bırakacaktır karşı tarafı. Bu mümkün olmadığında (istemeye istemeye) diğerini bırakamadığı, onsuz kendini “hiç” olarak hissettiği için onun istediğini yapacak ama mutlu olamayacaktır. İkisi de tatsız bir durumun içine düşeceklerdir sonrasında. Oysa zaman zaman ayrı ayrı faaliyetler yapmanın kimseye bir zararı yoktur.
Bireyselliğin ve birlikteliğin belli oranlarda ilişkiye yön vermesi en sağlıklı olandır. İnsan bazen ayrı olarak bazen de beraber olarak mutlu olabilir.
Yapışık ikizler gibi davranmak ilişkinin ömrünü kısaltır. Yaşamın getirdiğine paralel olarak, zaman zaman bireyselleşmek sevginin gücünü artırır. Bunun için de “bağlılıklarımız” ve “bağımlılıklarımız” üzerinde düşünerek, zaman kaybetmeden bağımlılıklarımızdan birer birer kurtulmayı denemeliyiz.Ne kadar bağımlılığımız varsa o kadar köleleştiğimizi unutmak lazım…
Annemizden bağımlılığı korumaya yönelik kalıplar öğrenmiş olabiliriz ama böyle gelmiş olmamız, böyle gideceğimiz anlamına gelmemeli.Hala doğduğumuz haliyle biyolojik göbek bağıyla bağlı olarak yaşamıyorsak görünmez olan psikolojik göbek bağlarından kurtulmanın da zamanı gelmiş olmalı. Zira çektiğimiz acıların büyük bir çoğunluğu bağımlılıklarımızdan kaynaklanıyor.
Fark etmek değişmektir. Niyet etmek yola düşmektir!