Bağışıklık Sistemini Nasıl Güçlendirebiliriz?
Ateşi çıkanlar, boğazı ağrıyanlar, öksürenler, nefesi tıkananlar… Bu günlerde sanki hasta olmayan yok. Kimi kafasına göre antibiyotiklere sarılıyor, kimi aspirinden kimi vitaminlerden, kimi koca-karı ilaçlarından medet umuyor.
Neredeyse her gün “Doktor Bey, bağışıklık sistemini nasıl güçlendirebiliriz? Hangi ilacı alalım, ne yiyelim ne içelim?” sorularıyla karşılaşıyorum. Bilhassa da küçük çocukları çok sık hastalanan anneler mucize bir ilacın, sihirli bir vitaminin, harika bir besin desteğinin adını öğrenmek arzusuyla yanıp tutuşuyorlar.
Bunlar genellikle öyle herkesin bildiği şeylerin değil de, kimsenin bilmediği gizemli bir formülün veya adı duyulmadık bir bitkinin peşindeler. Ekinezya, aloa vera, sardunya kökü ve benzerlerine dudak büktüklerini; beta glukana, omega 3’ e, balık yağına, üzüm çekirdeğine, keten tohumuna yüz vermediklerini biliyorum.
Mozambik havucu, Bolivya lahanası, Endonezya hurması, Lâponya palamudu, Alaska sarmaşığı ekstresi gibi “sıra dışı” bir ürün için her türlü fedakârlığa da masrafa da hazırlar.
Bağışıklık sistemini nasıl koruyabiliriz?
Allah büyük çoğunluğumuza mükemmel bir bağışıklık sistemi vermiştir. Bizim onu güçlendirmemize gerek yoktur. Sağlıklı olabilmek için onu zararlı etkenlerden uzak tutmamız yeterlidir. Üstelik bağışıklık sistemini kuvvetlendiren müthiş bir ilaç da besin de yoktur. Daha doğrusu eczanelerde veya aktarlarda yüzlerce bu tür ürün vardır ama hiçbirinin etkinlikleri bilimsel olarak ispatlanmamıştır.
Çok az kişide doğuştan gelen veya bazı hastalıkların veya kortizon veya kanser tedavisinde kullanılan ilaçların etkisiyle ortaya çıkan bağışıklık bozuklukları vardır. Bunlar mutlaka konunun uzmanı bir hekim tarafından takip ve tedavi edilmeleri gereken ciddi durumlardır.
Biz sağlıklı insanların yapmaları gereken bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek değil onu zararlı etkenlere karşı korumaktır.
Bunlar çok önemli:
BİR: Bağışıklık sisteminin en büyük düşmanlarının başında ilaçlar gelir. Asla kendiliğinizden ve gelişigüzel ilaç kullanmayın. Doktorunuzla bile size yazılan ilaçların gerçekten gerekli olup olmadığını mutlaka tartışın. Benden duymuş olmayın ama birçok hastalığın ilaç almadan da kendiliğinden geçtiği, en büyük ilaç israfının modern tıptan kaynaklandığı aklınızda olsun.
İKİ: Asla sigara içmeyin ve sigara içilen ortamlarda da daha önce sigara içilmiş yerlerde de bulunmayın. Hatta sigara içen kişileri evinize dahi almayın. Komşuda içilen sigaranın bile sağlığınızı etkileyebileceği aklınızda olsun. Tabii sigara içiyor diye komşunuzla kavga etmeyin ama mümkünse sigara içilmeyen apartman dairelerinde veya müstakil evlerde yaşamayı tercih edin.
ÜÇ: Bırakın aksırıncaya tıksırıncaya kadar içmeyi, alkollü içecekleri koklamayın bile. Günde bir kadeh şarabın veya viskinin insan hayatını uzattığı yalanını içki üreticilerinin çıkardığını unutmayın.
DÖRT: Beslenmenize özen gösterin. Bağışıklılığı kuvvetlendiren mucize bir bitkinin olmadığını da bilin. Mevsiminde çıkan her türlü sebze, meyve ve yeşillikleri makul miktarlarda yiyin. Bu tür yiyecekleri mümkün olabildiğince çiğ olarak veya haşlama olarak yemeyi tercih edin.
Fast food adıyla bilinen pizza, hamburger, patates kızartması gibi hazır gıdaları, ambalajlanmış besinleri, sosis, salam gibi işlenmiş etleri kesinlikle yemeyin. Mısır şurubundan yapılmış tatlıların adını ağzınıza bile almayın.
Gazlı içeceklere ve hazır meyve sularını evinize sokmayın; günlük şişe sütü, ayran, kefir, soda, taze sıkılmış meyve suları ise sofranızdan eksik olmasın.
Haftada 1-2 kere taze balık yiyin.
BEŞ: Allahın “Yürü ya kulum” sözü aklınızdan çıkmasın. Tüm işlerinizi kendiniz yapın, gideceğiniz yerlere yürüyerek gitmeye bakın. Her gün en azından yarım saat yürüyün.
ALTI: Güneşli günlerde kol ve bacaklarınıza yarım saat güneş banyosu yaptırın. Güneş ışınlarının vücudun savunma sistemini güçlendirici etkileri vardır. D vitamini oluşumunu artırır, kalsiyum metabolizmasına destek olur.
YEDİ: Düzenli uyku vücudumuzu enfeksiyonlara karşı güçlendirir. Günde ortalama 8 saat uyuyun. Mümkün olduğu kadar hep aynı saatlerde yatağa girin. Erken yatın, erken kalkın.
SEKİZ: Mümkünse her gün ılık duş alın. Duş, vücuda dirilik, enerji ve güç verir. Günün yorgunluğunu daha kolay atarsınız. Sauna da sağlık için yararlıdır. Terleyerek vücudunuzu toksinlerden arındırabilirsiniz. Vücudun bir sıcak bir soğuk suya maruz kalması kan dolaşımını canlandırır. Haftada bir gün sauna yeterlidir.
DOKUZ: Dişlerinizi ve diş etlerinizi günde en az iki kere fırçalayın. Pahalı diş macunlarının faydadan çok zarar verebileceğini; mekanik temizliğin yeterli olduğunu bilin.
Her gün birkaç kez ağzınızı soğuk suyla gargara yaparak temizleyin. Çürük dişleriniz varsa mutlaka bir diş hekimine görünün.
El temizliğine önem verin. Ellerinizi günde birkaç kere bol su ve sabunla yıkayın ama antibakteriyel sabun ve jelleri kullanmayın.
ON: Stres, enfeksiyon hastalıklarının ortaya çıkmasını kolaylaştırıcı bir faktördür. Gereksiz tartışmalardan, gerginliklerden kaçının. Güler yüzlü olun, küçük olaylardan mutluluklar çıkarmaya çalışın.
Kitap, dergi ve gazete okuyun. Sinemaya, tiyatroya, konserlere, sergilere gidin. Hafta sonlarını sevdiğiniz arkadaşlarınızla, akrabalarınızla geçirin.
ONBİR: Birçok solunum yolları enfeksiyonu hasta kişilerle yakın temasla ve solunum yoluyla bulaşır. Nezle ve gripli kişilerden uzak durun, öpüşmeyin, kucaklaşmayın.
Başka kişilerin, kalem, kitap, gözlük, bardak, mendil gibi eşyalarını kullanmayın. Salgınlar sırasında kalabalık ortamlara girmeyin.
ONİKİ: Bağışıklığı kuvvetlendirdiği iddiasıyla eczanelerde, marketlerde satılan vitaminlere, antioksidanlara, omega 3’ lere, beta-glukana, balıkyağı haplarına ve diğer bitkisel ürünlere sakın güvenmeyin. Bunların faydası bir tarafa çok ciddi yan etkileri ve riskleri olabileceğini unutmayın.