Aziz Milletime Sesleniş!
“BİRLİĞİMİZİ/BERÂBERLİĞİMİZİ/KARDEŞLİĞİMİZİ MUHAFAZA EDELİM!
Yüce Kitabımız Kur’an’da yer alan Âl-i İmran:3/103. de Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Topyekûn Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmandınız da O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeş olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.”
Buhârî, Edeb, 57. de yer alan Hadis-i Şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “…Birbirinize nefret ve düşmanlık beslemeyin. Birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları, kardeş olun!”
Daha birçok Ayet-i Kerime ile hadislerde birlik/berâberliğin, kardeşliğin, sevgi/saygı/muhabbetin, merhametin, adaletin, şefkatin emirlerini, değerlerini bulursunuz.
İbret alınmadığı için sürekli tekerrür edenTarih, insanların olduğu gibi milletlerin de zor zamanlarına şahit olmuştur. Toplumun her ferdini imtihan çemberinden geçiren bu zamanlarda, yürekler buruk, dualar yanıktır. Aziz milletimiz de büyük bâdirelerden geçmiş, zaferlerin yanı sıra ihânetler görmüş, ağır bedeller ödemiştir.
İstiklal Harbimizin,Çanakkale’nin, Sakarya’nın, Dumlupınar’ın kan ve barut kokan hatırası hala hafızalardadır. Cenab-ı Hak, Cennet vatanımızı muhafaza eylemiştir; varlığını onun uğruna feda eden ecdadımıza zaferler lütfetmiştir. Elinde silahı olmasa da yüreğinde imanı olan bu necip millet, en zorlu sınavları omuz omuza atlatmıştır. Bizler, birbirimize verdiğimiz değerle; birlik, berâberlik ve kardeşlik ruhuyla; ferasetin ışığı, sağduyunun aydınlığıyla meşakkatli dönemlerin üstesinden geldik. İmkânlarımız sınırlıydı; fakat ruhumuzda aynı secdede Rahman’a kul olmanın, aynı kıblede istikameti bulmanın huzuru vardı. Aynı safta buluşmanın, aynı toprağa, aynı bayrağa, aynı mukaddesata âşık olmanın bereketi vardı. Vicdanı paslanmış, insafı çürümüş, insanlığını unutmuş güçler karşısında bizi dimdik ayakta tutan, işte bu aziz ruhtu!
11 Eylül 2015/Cuma günü Yurt içinde ve dışında bulunan camilerde okunan Diyanet İşleri Başkanlığı hutbesi, günümüz sıkıntılarında bizim için ayna olmalıdır. Bazı cümleleri buraya alayım:
“Bugün de zorlu bir süreçten, ağır bir imtihandan geçiyoruz. Sınırlarımızın bittiği yerde savaş başlarken, zulümden kaçan milyonlarca insan vatanımıza sığınırken, bizi de ateş çemberinin içine çekmek isteyenler var. Bizi birbirimize düşürmek, gücümüzü zayıflatmak, kardeşi kardeşe kırdırmak isteyenler var. Karanlık oyunlarıyla bu aziz milleti korkutmaya, yıldırmaya, bezdirmeye, bölmeye ve yok etmeye yeltenenler var. Evlatlarımızı hain emellerine alet eden, annelerinin bağrından kızlarımızı kaçıran, babalarının dizinden oğullarımızı koparan şer odakları var.
Dini bertaraf edip kin ve nefreti diline dolayan, barış topraklarına nefret tohumları ekmeye çalışanlar var. Askerlerimiz, polislerimiz, nice masum evladımız şahadet şerbetini içti. Analarımızın yürekleri, yavrularımızın hayalleri dağlandı. Derin bir hüzün içindeyiz.
Elbette bu zor günler de geride kalacak. Allah’ın yardımıyla yaşadığımız acıların üstesinden gelecek, huzura ve sükûna yeniden kavuşacağız. Ancak daha ağır bedeller ödememek için her türlü hile ve tuzağın farkında olalım. Mümine yakışır bir şekilde basiret ve feraseti elden bırakmayalım. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in ifadesiyle, “birbirine kenetlenmiş tuğlalara benzeyen” kardeşlik duvarımızda gedikler açılmasına asla izin vermeyelim. Hiçbir insani ve ahlaki değer tanımayan cinayet şebekelerinin işlediği cürümlerden dolayı, aynı kıbleye yöneldiğimiz, aynı peygambere ümmet olduğumuz, sevincimizi ve kederimizi, varlığımızı ve yokluğumuzu paylaştığımız masum kardeşlerimizi suçlamayalım.
Komşumuzdan, akrabamızdan terörün hesabını sormaya kalkışmayalım. Unutmayalım ki; biz, tahriklere kapılıp sokaklarda birbirimize düştüğümüzde sadece cinayet şebekelerinin hain emellerine hizmet etmiş oluruz.
Kardeşlerimize kem gözle baktığımızda, şehitlerimizin uğruna canlarını verdikleri değerlere ihanet etmiş oluruz. Bu gibi hallerde öfke aklımızı alıyor; husumet gözümüzü karartıyor; cahiliye asabiyeti bizi tüketiyor. Farkına varalım! Dilimiz, kin, öfke ve nefrete değil; kalbimizdeki sevgi, şefkat ve merhamete tercüman olsun! Çok iyi düşünelim! Yaşadığımız acılar daha büyük acılara sebep olmasın! Düşmanlarımızı sevindirmeyelim!
Bugün İslam coğrafyasında yaşananlar, kadınlarımızı, çocuklarımızı, canlarımızı, değerlerimizi, tarihimizi, kültürümüzü ve medeniyetimizi yok etme çabasında olanların hangi noktaya eriştiklerini açıkça gösteriyor. Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de, Libya’da, Mısır’da ümmetin birliği, milletin şerefi, vatanın hürmeti ayaklar altına alınıyor. Aziz milletimiz, engin basiretiyle tüm yaşananların farkındadır. Gücünü ve bütünlüğünü koruyarak dünyaya umut ışığı olmaya devam etmek bu milletin harcıdır.
Birbirimize hakkı ve sabrı, şefkati ve merhameti tavsiye etmenin tam zamanıdır. Akl-ı selime, bin düşünüp bir söylemeye, hayra çağırıp şerre dur demeye her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır.”
EVET; zor günler geçirdiğimiz, tarihi ve manevi bir imtihan verdiğimiz bu zaman diliminde; Şeytan’ın, nefsin, bütün şer güçlerin iç ve dış düşmanların dedikleri, oyunları, tuzakları, tahrikleri değil, Allah’ın dediklerine, emirlerine uymalı, ateşe körükle gitmemeliyiz.
Başka bir Vatan yok, aynı çatı altında hepimiz bir, birimiz hepimiz iz.
Meleklerin yeryüzüne indiği mübarek günlerde geliniz hep birlikte Yüce Rabbimize el açıp yalvaralım:
Yâ İlahi! Yâ Rabbe’l-Âlemin!
Aziz şehitlerimize lütfûnla, kereminle, rahmetinle muamele eyle! Onları Cennetinle ve cemalinle müşerref eyle! Ailelerine sabır ve metanet ihsan eyle! Dinimizin, devletimizin, milletimizin bekasını sarsacak her türlü dâhili ve harici belalardan bizleri muhafaza eyle!
Huzurumuzu pusuya düşürmeye, vicdanımızı köreltmeye, birlik ve dirliğimizi sona erdirmeye çalışanlara sen müsaade etme!
Eli kalem tutacak çocukların ellerine silah veren vahşet şebekelerini sen Kahhar ism-i celilinle kahreyle. Tuzaklarını başlarına çevir. Fitne ateşiyle bizi tutuşturmak isteyenlere karşı yekvücut olmayı, tek bilek olmayı milletçe hepimize nasip eyle! Bütün acılara rağmen milletimizin hiçbir ferdini haktan, hukuktan, adaletten, merhametten bir an olsun ayırma! Sana inanan bu necip milletten yardım ve inayetini, kuvvet ve rahmetini esirgeme Allah’ım.
Amin!... Amin!... Amin!...
Yazımı bir şiirimle bitirmek istiyorum:
BAŞLASIN!... (SON OLAYLAR ÜZERİNE…)
Başlasın seferberlik, ölü ruhlar dirilsin,
Gönülde Vatanperlik, düşman duysun, irkilsin,
İmanda Cihangirlik, Sancak, Bayrak çekilsin,
Yeniden Millî Birlik, cihangirler dikilsin.
YENİDEN KÖSLER VURSUN, UYUYANLAR UYANSIN,
GELMEYEN GERİ DURSUN, YALAN TARİH UTANSIN.
Yeniden kalk ayağı, gelecek fermân bekle,
Düşmanı bil bayağı, cihada gayret ekle,
Nefsine vur dayağı, sarsıl, ayakta tekle,
Giy çizmeyle şayağı, gücün yoksa emekle.
MÂZİYE BAK UTANMA, ECDÂDI İYİ TANI,
MÜSTEVLİ SÖZE KANMA, UTANDIRMA ATANI.
“İstiklal Harbi” örnek, destan yazdı Milletin,
Değilsin sen bir dönek, kara leke zilletin,
Yeniden bir tohum ek, dermânı ol illetin,
Sende var cesur yürek, yaban olur gıl letin.
Bİ ZAHMET AÇ DA OKU, O ŞANLI TARİHİNİ,
ÂHENKLE GELİR KOKU, BİL SEN MEFÂHİRİNİ.
Düşman her zaman düşman, nifak sokar içine,
Olmuyor asla pişman, birlik gelmez işine,
Zehirle dolu şişman, meze yapar dişine,
Bulur kendi danışman, bakma doğan piçine.
DÜŞMANI İYİ TANI, KANDIRMASINLAR SENİ,
OCAK EDİN VATANI, TUZAK KÖTÜDEN DENİ.
İmanda şahlanış var, Peygamber son kılavuz,
Yurdun en güzel diyar, Ecdadın Fatih, Yavuz,
Tarih-i Kadim mîyâr, deryâ, denizle, havuz,
Millet-i Genç, ihtiyar, solmayan renk cilavuz.
GEÇER, BU GÜNLER GEÇER, “SAADET ASRI” GELİR,
HAKKIN YOLUNU SEÇER, AZİZ MİLLET YÜCELİR.
KEMÂLİ’den başlasın, davetli büyük çağrı,
Şiirle aşk aşlasın, yanıyor gönül bağı,
Fitneleri taşlasın, yaşlı bedende ağrı,
Yoruldu, yavaşlasın, beklesin Yeni Çağı.
GEL KARDEŞİM BİRLİKTE, ENGELLERİ AŞALIM,
HAYAT YOK İKİLİKTE, SELLER GİBİ TAŞALIM.